Hititler, Firigler, Lidyalılar, Asurlar, Medler, Akadlar, Urartular, Persler, Doğu Roma (Bizans), Kapadokya, Bitinya, Bergama, Selevkoslar, İskender İmparatorluğu, Beylikler devri, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti.
Şimdi düşünebilirsiniz yukarıda yazılan isimler neyin nesi? Belki de bu yazılanların bir çoğunu hiç duymadınız. Yukarıda yazılan isimler Anadolu'da kurulan devletlerin isimleridir. Bu devletlerin kimi Anadolu'nun tamamına kimi de bir kısmına hakim olmuş devletlerdir. Anadolu'da ilk siyasi oluşum M.Ö 2000 yıllarında Hititlilerle başladı. O zamandan günümüze 4000 yıl geçti. Anadolu da bu zaman içerisinde 50 binin üzerinde devlet tamamen veya kısmen kuruldu ve yıkıldı. Bu noktada Anadolu tam bir devlet öğütme makinası konumunda. Anadolu'nun bilinen siyasi tarihi dörtbin yıldır, bu dörtbin yılın bin yılına mührünü vuran ise Türk-İslam kültürü ve Türk milletidir. Yukarıdaki tabloyu rakamsal olarak okuduğumuzda karşımıza şu çıkıyor. Anadolu'da en uzun süre yaşayabilen ve ayakta durabilen tek millet Türk milletidir. Bunun belirtisi ve işareti ise hâlâ ayakta dimdik duran genç Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Tarih boyunca Anadolu'da bu kadar çok devlet kurulmasının altında bu bölgenin jeopolitik ve jeostratejik konumu yatmaktadır. Anadolu en önemli su kanalları üzerinde kurulan Asya, Avrupa ve Afrika'yı birbirine bağlayan, transit yol kavşakları üzerinde bulunan bir bölgedir. İşte bu noktada dünya hakimiyetini düşünen veya büyük olmaya çalışan bir milletin mutlak olarak Anadolu'ya hakim olması gerekmektedir. İşte bu yönüyle Anadolu dünyanın merkezi konumunda bir coğrafyadır. Bu coğrafyayı elinde tutmak avucunda kor bir ateşi taşımaya eşdeğerdir.
Türk milleti Anadolu'ya hakim olmaya başlayalı beri (1015 Tuğrul Bey-Selçuklu) sürekli olarak bedel ödedi. Önce Bizans'la sonra bütün bir Hıristiyan haçlı ittifakıyla, vahşi Moğol akınlarıyla, gözü dönmüş, bütün amacı kapital ve dünyalık olan Avrupa devletleriyle mücadele etti. İsmet İnönü'nün tabiriyle çok acı çektik. Çok kurban verdik. Zorluklara karşı büyük çileler ve cefalar çektik. Bu bedelin karşılığında Anadolu'da Türk mührü payidar kaldı.
Şimdi bu devlet öğüten Anadolu makinasında mazlum Türk milleti ve makinanın dişlileri: IMF, AB, İsrail, Yunanistan, ve batılı küresel emperyalist güçler bulunmaktadır. Bu iddiaları tozlanmış arşiv kayıtlarında aramaya da gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığımızın çıkartmış olduğu Sosyal Bilgiler 7. sınıf kitabında net bir şekilde bunları bulabilirsiniz:
"Yurdumuz, Orta Doğu ve Balkan ülkelerinin en güçlüsüdür. Doğal kaynaklarının çeşitliliği, gelişen sanayii 70 milyonu aşan dinamik nüfusu ile dünyanın ilgisini çekmektedir" (s. 47).
Kitap Türkiye üzerindeki hedefleri şöyle sıralanmakta.
"... Sovyet Rusya; Çar I. Petro'dan beri süregelen "sıcak denizlere açılma" politikasında önemli geçiş yolu olan Boğazları ele geçirmek ve Doğu Akdeniz havzasına egemen olmak düşüncesi gütmekte idi.
... Yunanistan'ın milli ülküsü (Megola Idea) Kıbrıs'ı, Boğazları Yunanistan'a bağlama teşebbüsleri ve son olarak Ege denizini bir Yunan denizi haline getirme istekleri hep bu politikanın içindedir.
... Türkiye'yi parçalayarak topraklarımız üzerinde bir Ermeni Devleti kurmak isteyen Ermeni tehdidini de unutmamak gerekir...
... Türkiye'ye, yakından gelen bu tehditlerden başka uzak tehditler de vardır. İsrail'in yayılma politikası, başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere bütün dünyada huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
Bütün bu tehditler Türkiye üzerinde yapılan tehditlerdir. Bunlar sadece bir kısmıdır. Türkiye dünyanın merkezidir. Bu noktada Türkiye üzerine çevrilmiş olan tehditler kendi açısından doğaldır. Fakat bu topraklar bizim öz anavatanımızdır. Bizim açımızdan şehit kanıyla sulanan bu topraklar mukaddestir ve de muazzezdir. Onun için kim hangi gözle bakarsa baksın bir çakıl tanesini bile yâd ellere bırakamayız ve de bırakmayız.
İşte bu noktada ülke içinde bir ve beraber olmalıyız. Dışarıdan gelen tehlikeleri iyi analiz edip bunlara karşı pratik çözümler üretmeliyiz. Unutmamalıyız ki 21. asır Müslüman Türkün asrı olacaktır.
Şimdi düşünebilirsiniz yukarıda yazılan isimler neyin nesi? Belki de bu yazılanların bir çoğunu hiç duymadınız. Yukarıda yazılan isimler Anadolu'da kurulan devletlerin isimleridir. Bu devletlerin kimi Anadolu'nun tamamına kimi de bir kısmına hakim olmuş devletlerdir. Anadolu'da ilk siyasi oluşum M.Ö 2000 yıllarında Hititlilerle başladı. O zamandan günümüze 4000 yıl geçti. Anadolu da bu zaman içerisinde 50 binin üzerinde devlet tamamen veya kısmen kuruldu ve yıkıldı. Bu noktada Anadolu tam bir devlet öğütme makinası konumunda. Anadolu'nun bilinen siyasi tarihi dörtbin yıldır, bu dörtbin yılın bin yılına mührünü vuran ise Türk-İslam kültürü ve Türk milletidir. Yukarıdaki tabloyu rakamsal olarak okuduğumuzda karşımıza şu çıkıyor. Anadolu'da en uzun süre yaşayabilen ve ayakta durabilen tek millet Türk milletidir. Bunun belirtisi ve işareti ise hâlâ ayakta dimdik duran genç Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Tarih boyunca Anadolu'da bu kadar çok devlet kurulmasının altında bu bölgenin jeopolitik ve jeostratejik konumu yatmaktadır. Anadolu en önemli su kanalları üzerinde kurulan Asya, Avrupa ve Afrika'yı birbirine bağlayan, transit yol kavşakları üzerinde bulunan bir bölgedir. İşte bu noktada dünya hakimiyetini düşünen veya büyük olmaya çalışan bir milletin mutlak olarak Anadolu'ya hakim olması gerekmektedir. İşte bu yönüyle Anadolu dünyanın merkezi konumunda bir coğrafyadır. Bu coğrafyayı elinde tutmak avucunda kor bir ateşi taşımaya eşdeğerdir.
Türk milleti Anadolu'ya hakim olmaya başlayalı beri (1015 Tuğrul Bey-Selçuklu) sürekli olarak bedel ödedi. Önce Bizans'la sonra bütün bir Hıristiyan haçlı ittifakıyla, vahşi Moğol akınlarıyla, gözü dönmüş, bütün amacı kapital ve dünyalık olan Avrupa devletleriyle mücadele etti. İsmet İnönü'nün tabiriyle çok acı çektik. Çok kurban verdik. Zorluklara karşı büyük çileler ve cefalar çektik. Bu bedelin karşılığında Anadolu'da Türk mührü payidar kaldı.
Şimdi bu devlet öğüten Anadolu makinasında mazlum Türk milleti ve makinanın dişlileri: IMF, AB, İsrail, Yunanistan, ve batılı küresel emperyalist güçler bulunmaktadır. Bu iddiaları tozlanmış arşiv kayıtlarında aramaya da gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığımızın çıkartmış olduğu Sosyal Bilgiler 7. sınıf kitabında net bir şekilde bunları bulabilirsiniz:
"Yurdumuz, Orta Doğu ve Balkan ülkelerinin en güçlüsüdür. Doğal kaynaklarının çeşitliliği, gelişen sanayii 70 milyonu aşan dinamik nüfusu ile dünyanın ilgisini çekmektedir" (s. 47).
Kitap Türkiye üzerindeki hedefleri şöyle sıralanmakta.
"... Sovyet Rusya; Çar I. Petro'dan beri süregelen "sıcak denizlere açılma" politikasında önemli geçiş yolu olan Boğazları ele geçirmek ve Doğu Akdeniz havzasına egemen olmak düşüncesi gütmekte idi.
... Yunanistan'ın milli ülküsü (Megola Idea) Kıbrıs'ı, Boğazları Yunanistan'a bağlama teşebbüsleri ve son olarak Ege denizini bir Yunan denizi haline getirme istekleri hep bu politikanın içindedir.
... Türkiye'yi parçalayarak topraklarımız üzerinde bir Ermeni Devleti kurmak isteyen Ermeni tehdidini de unutmamak gerekir...
... Türkiye'ye, yakından gelen bu tehditlerden başka uzak tehditler de vardır. İsrail'in yayılma politikası, başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere bütün dünyada huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
Bütün bu tehditler Türkiye üzerinde yapılan tehditlerdir. Bunlar sadece bir kısmıdır. Türkiye dünyanın merkezidir. Bu noktada Türkiye üzerine çevrilmiş olan tehditler kendi açısından doğaldır. Fakat bu topraklar bizim öz anavatanımızdır. Bizim açımızdan şehit kanıyla sulanan bu topraklar mukaddestir ve de muazzezdir. Onun için kim hangi gözle bakarsa baksın bir çakıl tanesini bile yâd ellere bırakamayız ve de bırakmayız.
İşte bu noktada ülke içinde bir ve beraber olmalıyız. Dışarıdan gelen tehlikeleri iyi analiz edip bunlara karşı pratik çözümler üretmeliyiz. Unutmamalıyız ki 21. asır Müslüman Türkün asrı olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002