Bilmem dikkatinizi çekti mi, Cemevlerinin en dikkati çeken güzelliklerdendir, Türk bayrağı ve renkli ya da siyah beyaz Atatürk resimlerinin bulunması. Cemevlerinde mutlaka bayrak ve Atatürk resminin bulunması uluvviyetin de bir göstergesidir. Kapıdan adımınızı attığınız daha ilk adımda büyük bir huşu içerisinde sizleri karşılar, Yüce Önderin özdeyişlerini okurken birden vecde dalar, gidersiniz. Şanlı Türk Bayrağı ve boy boy Atatürk resimleri onun vecizeleri Anadolu Aleviliğinin, Bektaşiliğin vazgeçilmezlerindendir. Sadece Anadolu’da mı? Hayır, Makedonya’da Harabati Tekkesinde de bunun aynını görebilirsiniz. Geçen aylarda Dersim’le ilgili 32. Gün programından çıkarken, Kanal D kameramanlarından biri yanıma gelip: “Artık durum zannettiğiniz gibi değil Hocam, artık Atatürk resimlerini biz gençler kaldırıyoruz” demişti. Bilmiyorlardı Dersim konusunda yalan yanlış bilgilerle kirletilmişlerdi. Besbelli Atatürk’e saldırılmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorlardı. Tabii çok üzüldüm, döner dönmez de Üniversitemin bulunduğu Yenice/Mersin’deki Cemevine giderek, gelişen bu durumu tahkik ettim. Kapıdan ayağımı içeriye attığımda, hem ilgililerin programdaki duruşumdan dolayı bana teşekkür ettiklerini, hem de Anadolu Aleviliğinin Atatürk’e sahibiyetliğini hiç kimsenin bunu yıkmağa gücünün yetmeyeceklerini söylediklerinde inanın nasıl rahatladığımı sözcüklerle anlatamam. Onların bana gösterdikleri, kalplerinden, gönüllerinden gelen samimi sevgi sellerinde nasıl duygulandığımı şu an ifadeden acizim.
Dersim 1937–38 olaylarından sonra, halk Dersim’in şeyhinden seyidinden kurtulduktan sonra da aynı samimi duygularını göstermişti. Dersim halkı memnuniyetinin ifadesi olarak doğan erkek çocuklarına Atatürk’e izafeten “Kemal” ve devrin Başbakanı Celâl Bayar’a izafeten “Celâl” isimleri vermekte coşmuşlardı bir kere. Kimse onları zorlamıyordu, onlar erkek çocuklarına “Kemal” ve “Celal” ismi koymakta birbirleriyle yarışıyorlardı. Bir nesil bu isimleri almıştı, CHP Genel Başkanı “Kemal Kılıçdaroğlu, o günlerden kalan Mustafa Kemal’le özdeşleşmenin günümüze bir yansımasıdır.
Gerçekten de, Dersimdeki halk teokratik seyitlerden, yerel mahalli ağalar ve beylerden meydana gelen feodal şeyhlerden çok çekmiştir. Dersim’deki bölgesel zorbacı, el koyucu, yağmacı ve talancı mütegalibe takımı ezmiş, ezmiş suyunu çıkarmıştır. “Kaba kuvvet kullanarak” ya da “zorbaca güç kullanarak” acımasızca Dersim halkını ezen mütegalibe oligarşisi, Genç Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk aydınlanmacılığının tasfiyesi için en çok uğraştığı ve en çok beddua ettiği bir takımdır. Şimdi sorarım size bugün de bunlar şekil değiştirerek borularını öttürmüyorlar mı? Tabii ki öttürüyorlar.
Gelin bu savın doğruluğunu TC Başbakanlık Arşivler Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivinde kayıtlı “Diyarbakır’daki Birinci Umum Müfettişlik’in 5 Haziran 1929 tarihinde İçişleri Bakanlığına gönderdiği raporunun 16.sayfası”ndan okuyalım:
“Halk topraksız, aç, sefil ve mütegalibenin verdiği ile iktifa etmek (yetinmek) mevkiinde idi. Bunun içindir ki, asayiş ve emniyet, Dersim’de baştanbaşa zayıflamış idi. Yaşamak his ve endişesi, gasp–u garezlerde, yani çapullarda birinci derecede amil oluyordu. (…) Halk tagallübün esiridir. İşte yara bu derece derin, ıstırap bu kadar elimdir. Taş kovuklarında, mağara kuytularında yer yer sürünen ve kableltarih (tarih öncesi) devirlerin en iptidai (ilkel) maişet (yaşayış) tarzını taraf taraf yaşayan bu insanların, refah ve hürriyete mazhariyetleri (kavuşmaları) Dersim’de emniyet ve huzuru tesis edecektir.”
Hiç şüpheniz olmasın, Genç Türkiye Cumhuriyeti ve Türk aydınlanmacılığı işte bunu başarmıştır.
Dersim 1937–38 olaylarından sonra, halk Dersim’in şeyhinden seyidinden kurtulduktan sonra da aynı samimi duygularını göstermişti. Dersim halkı memnuniyetinin ifadesi olarak doğan erkek çocuklarına Atatürk’e izafeten “Kemal” ve devrin Başbakanı Celâl Bayar’a izafeten “Celâl” isimleri vermekte coşmuşlardı bir kere. Kimse onları zorlamıyordu, onlar erkek çocuklarına “Kemal” ve “Celal” ismi koymakta birbirleriyle yarışıyorlardı. Bir nesil bu isimleri almıştı, CHP Genel Başkanı “Kemal Kılıçdaroğlu, o günlerden kalan Mustafa Kemal’le özdeşleşmenin günümüze bir yansımasıdır.
Gerçekten de, Dersimdeki halk teokratik seyitlerden, yerel mahalli ağalar ve beylerden meydana gelen feodal şeyhlerden çok çekmiştir. Dersim’deki bölgesel zorbacı, el koyucu, yağmacı ve talancı mütegalibe takımı ezmiş, ezmiş suyunu çıkarmıştır. “Kaba kuvvet kullanarak” ya da “zorbaca güç kullanarak” acımasızca Dersim halkını ezen mütegalibe oligarşisi, Genç Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk aydınlanmacılığının tasfiyesi için en çok uğraştığı ve en çok beddua ettiği bir takımdır. Şimdi sorarım size bugün de bunlar şekil değiştirerek borularını öttürmüyorlar mı? Tabii ki öttürüyorlar.
Gelin bu savın doğruluğunu TC Başbakanlık Arşivler Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivinde kayıtlı “Diyarbakır’daki Birinci Umum Müfettişlik’in 5 Haziran 1929 tarihinde İçişleri Bakanlığına gönderdiği raporunun 16.sayfası”ndan okuyalım:
“Halk topraksız, aç, sefil ve mütegalibenin verdiği ile iktifa etmek (yetinmek) mevkiinde idi. Bunun içindir ki, asayiş ve emniyet, Dersim’de baştanbaşa zayıflamış idi. Yaşamak his ve endişesi, gasp–u garezlerde, yani çapullarda birinci derecede amil oluyordu. (…) Halk tagallübün esiridir. İşte yara bu derece derin, ıstırap bu kadar elimdir. Taş kovuklarında, mağara kuytularında yer yer sürünen ve kableltarih (tarih öncesi) devirlerin en iptidai (ilkel) maişet (yaşayış) tarzını taraf taraf yaşayan bu insanların, refah ve hürriyete mazhariyetleri (kavuşmaları) Dersim’de emniyet ve huzuru tesis edecektir.”
Hiç şüpheniz olmasın, Genç Türkiye Cumhuriyeti ve Türk aydınlanmacılığı işte bunu başarmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013