Bu aralar Başbakan Erdoğan, ailesi ve yakın çevresi gündem olduğunda, akl-ı selim ve vicdan sahibi her yurttaşımızın kızgınlık ve nefretten önce ciddi bir acıma hissiyle olaya yaklaşıp, "Allah hiç kimseyi bu ailenin düştüğü duruma düşürmesin" cümlesini sarfettiğine hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Ortada Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk olayı var, doğrudur. Ortada Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet olayı var, doğrudur. Ortada Cumhuriyet tarihinin en büyük "devlet- hükümet krizi" var, doğrudur. Ortada Cumhuriyet tarihinin en büyük ajanlık faaliyeti ve buna bağlı dinleme skandalı da var, bu da doğrudur. Ancak, işin insani boyutuyla yaklaştığınız zaman ortada Cumhuriyet tarihinin en büyük "aile skandalı, aile faciası" olduğunu hiç kimse inkar edemez, etmemeli. Bakmayın siz sosyal medyada Bilal Erdoğan ve Sümeyye Erdoğan ile ilgili geyiklere, halkımızın vicdanı bu konuda gerçekten hassas. Bir babanın evlatlarını bu tip kirli ilişkiler içine çekmiş olması gerçekten üzüntü vericidir. İşte bu yüzden halkımız, bahsettiğim acıma hissiyle "Allah hiç kimseyi bu ailenin düştüğü duruma düşürmesin" temennisini sıklıkla tekrar ediyor.* * *Başbakan Erdoğan Niğde mitingi sonrası uçakta bazı gazetecilere F.Gülen'in Savaş Ay ile yaptığı röportajda sarfettiği "Cebrail de gelip parti kursa ona oy vermem" cümlesinden hareketle "doğrusu itikadi noktada çok ciddi ikilemin içine düştüm, sarsıntı geçirdim" demiş. Mevzu bahis F. Gülen'in itikat yönü ise, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kimse kusura bakmasın ama Sayın Başbakan bu söyleminde samimi değildir. Çünkü bu konuda özellikle "dinlerarası diyalog" faaliyetleri kapsamında F. Gülen ve ekibinin itikadi yönden nasıl bir tezgahın içinde oldukları yönünde BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey, o gün İstanbul Belediye Başkanı olan Erdoğan'ı samimiyetle uyarmıştır. Ki Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu konuları defaatle ifade etmekte ve Başbakan Erdoğan'ın bu tarihi uyarılara katıldığını ifade ettikten hemen sonra Trabzon Of ilçesinde yaptığı miting konuşmasında "dört hak din vardır" diyerek F. Gülen ile itikadi olarak aynı çizgide buluştuklarını hatırlatmaktadır. Yani Başbakan Erdoğan'ın ilk defa duymuşçasına "sarsıntı geçirdim" ifadeleri samimiyetten uzaktır. Bu aralar Başbakan Erdoğan sıklıkla "amma safmışız" cümlesini sarfediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "yalancıdan Başbakan olmaz" demişti ama "saftan Başbakan olur mu" sorusunu da biz sormuş olalım. Türkiye Cumhuriyeti gibi, tarihten ve coğrafyadan gelen ağır yükleri olan imparatorluk bakiyesi bir devleti yönetme iddiasında olan bir liderin saf olma lüksü var mıdır? Başbakan Erdoğan bu "saflığıyla" iç politikadan dış politikaya, iktisattan sosyal hayata varıncaya kadar ülke adına hangi cinayetleri işlemiştir? Bu "saflık" itirafından sonra Türk milleti, devletinin başına tekrar "saf bir Başbakan"ı nasıl çıkaracaktır? Hazır Başbakan Erdoğan "saflığını" itiraf etmişken, Isparta'da yaptığı konuşmada Said Nursi ile ilgili aktardığı bilgileri de "saflığına" verip bir sonraki yazımızda Said Nursi gerçeğini aktaralım...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013