Her ülkede, her dönemde değişik türden darbeler olabilir. O bakımdan "darbeler dönemi artık bitmiştir" nutukları gerçeği yansıtmıyor. Bu nutuklar, toplumu sevindirdiği kadar, rehavete ve vurdumduymazlığa da sevk etmektedir.
Esasen darbeler dönemi, geçmişten günümüze hiç bitmemiş, insanlık var oldukça da bitmeyecektir. Yalnızca zaman ve zemine göre, darbeler çeşitlenecek ve yöntemleri değişecektir.
Genellikle demokratik ülkelerde askeri darbelerin önü kesilebilir. Ancak siyasi, hukuki ve ekonomik darbeleri önlemek apayrı tedbirleri zorunlu kılmaktadır. Çünkü söz konusu darbeler, çok sinsice doğal sürece sokularak yapılmaktadır.
Dolayısıyla toplumların çoğunluğu, o darbelerin darbe olduğunu anlamadan zararına katlanmaktadır. Hele ekonomik darbeleri anlayabilmek ve görebilmek bilgi, birikim, tecrübe ve en önemlisi de basiret ister.
Hindistan'ın kurucusu Gandhi, yıllar önce silâhlı çatışma ile ekonomik savaş hakkında şöyle demiştir: "Toplumlar arasında süren silâhlı çatışma bizi dehşete düşürmektedir. Fakat ekonomik savaş, silâhlı bir çatışmadan evlâ değildir. Bu, cerrahi bir müdahaleye benzemektedir. Ekonomik savaş, uzun süreli işkence demektir. Ekonomik savaşların sebep olduğu tahribatlar, savaş literatüründe anlatılandan daha az değildir. Sadece onun öldürücü sonuçlarına alıştığımız için üzerinde fazla kafa yormuyoruz." Ekonomik savaş üzerinde kafa yormayanlardan haliyle ekonomik darbeleri idrak etmesi de beklenemez.
Yahudi asıllı gazeteci Stephen Kinzer'e göre ABD, dünyadaki bütün savaş ve darbeleri, ulus-üstü şirketlerin talep, teşvik ve dayatmaları sonucu desteklemektedir. Demek ki, savaşların ve her çeşit darbelerin gerçek faili ulus-üstü şirketlerdir.
Ulus-üstü şirketler, ekonomik sömürüden başka bir şey düşünür mü? Elbette düşünmez. O nedenle savaşların ve darbelerin ana hedefinin ekonomik sömürü olduğunu göremezsek, sağlıklı bir değerlendirmede bulunamayız. Bir başka deyişle darbeleri anlayamayız, anlamlandıramayız ve önleyemeyiz.
Sözün özü, ekonomik savaşlar ve darbeler çağımızın bir gerçeğidir. Bunu anlamamız ve ona göre ekonomik savunma yapmamız kaçınılmazdır. Görülen o ki, böyle bir savunma ne liberalizmle, ne de sosyalizmle olur.
Liberalizm ile sosyalizmin birbirinin zıddı gibi sunulması bir aldatmacadır. Gerçekte ise her iki ekonomi modelinin de dayandığı kaynak (Yahudi-Hıristiyan inancı) ve nihai amaçları aynıdır. Prof. Dr. John Gray bile bunu, "Kara Ayin Apokaliptik Din ve Ütopyanın Ölümü" adlı kitabında ifade etmektedir.
Gelişmeleri doğru okuyan bilim adamlarının da dediği gibi, ekonomik savaşlara ve darbelere karşı yegâne savunma aracımız, kendi kültür ve medeniyetimizin eseri olan 'Milli Ekonomi Modeli'dir. Başa dönerek söylersek, darbeler dönemini gerçekten bitirmenin yolu, bu modeli uygulamaktan geçmektedir.
Esasen darbeler dönemi, geçmişten günümüze hiç bitmemiş, insanlık var oldukça da bitmeyecektir. Yalnızca zaman ve zemine göre, darbeler çeşitlenecek ve yöntemleri değişecektir.
Genellikle demokratik ülkelerde askeri darbelerin önü kesilebilir. Ancak siyasi, hukuki ve ekonomik darbeleri önlemek apayrı tedbirleri zorunlu kılmaktadır. Çünkü söz konusu darbeler, çok sinsice doğal sürece sokularak yapılmaktadır.
Dolayısıyla toplumların çoğunluğu, o darbelerin darbe olduğunu anlamadan zararına katlanmaktadır. Hele ekonomik darbeleri anlayabilmek ve görebilmek bilgi, birikim, tecrübe ve en önemlisi de basiret ister.
Hindistan'ın kurucusu Gandhi, yıllar önce silâhlı çatışma ile ekonomik savaş hakkında şöyle demiştir: "Toplumlar arasında süren silâhlı çatışma bizi dehşete düşürmektedir. Fakat ekonomik savaş, silâhlı bir çatışmadan evlâ değildir. Bu, cerrahi bir müdahaleye benzemektedir. Ekonomik savaş, uzun süreli işkence demektir. Ekonomik savaşların sebep olduğu tahribatlar, savaş literatüründe anlatılandan daha az değildir. Sadece onun öldürücü sonuçlarına alıştığımız için üzerinde fazla kafa yormuyoruz." Ekonomik savaş üzerinde kafa yormayanlardan haliyle ekonomik darbeleri idrak etmesi de beklenemez.
Yahudi asıllı gazeteci Stephen Kinzer'e göre ABD, dünyadaki bütün savaş ve darbeleri, ulus-üstü şirketlerin talep, teşvik ve dayatmaları sonucu desteklemektedir. Demek ki, savaşların ve her çeşit darbelerin gerçek faili ulus-üstü şirketlerdir.
Ulus-üstü şirketler, ekonomik sömürüden başka bir şey düşünür mü? Elbette düşünmez. O nedenle savaşların ve darbelerin ana hedefinin ekonomik sömürü olduğunu göremezsek, sağlıklı bir değerlendirmede bulunamayız. Bir başka deyişle darbeleri anlayamayız, anlamlandıramayız ve önleyemeyiz.
Sözün özü, ekonomik savaşlar ve darbeler çağımızın bir gerçeğidir. Bunu anlamamız ve ona göre ekonomik savunma yapmamız kaçınılmazdır. Görülen o ki, böyle bir savunma ne liberalizmle, ne de sosyalizmle olur.
Liberalizm ile sosyalizmin birbirinin zıddı gibi sunulması bir aldatmacadır. Gerçekte ise her iki ekonomi modelinin de dayandığı kaynak (Yahudi-Hıristiyan inancı) ve nihai amaçları aynıdır. Prof. Dr. John Gray bile bunu, "Kara Ayin Apokaliptik Din ve Ütopyanın Ölümü" adlı kitabında ifade etmektedir.
Gelişmeleri doğru okuyan bilim adamlarının da dediği gibi, ekonomik savaşlara ve darbelere karşı yegâne savunma aracımız, kendi kültür ve medeniyetimizin eseri olan 'Milli Ekonomi Modeli'dir. Başa dönerek söylersek, darbeler dönemini gerçekten bitirmenin yolu, bu modeli uygulamaktan geçmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018