(…dünkü yazının devamı)
Gerçek Dai'lik, ilmi bir davet olup Fatımi devletinin İsmaili mezhebine bağlı ajanlar tarafından yürütülen tebliğ çalışması iken, Hasan Sabbah ile artık, gözünü kırpmadan insanları öldürebilecek sadık fedailer (katiller) çetesi olmuştu.
Hasan Sabbah'ın Dai'leri ilimden, hakikatten, gerçekten uzak; cahillikten, hasetten, çekememezlikten kaynaklı, bencilliklerinin kör çukurunda, Müslümanlara mü'minlere zehirli hançerlerini, göz kırpmadan çekip, saplamaya başlamışlardı.
İslam dini haksız yere mü'min öldürmeyi kesin olarak yasakladığı, Allah-ü Teâlâ'nın Nisa suresi 93. ayet-i kerimesinde mealen "Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır" buyurmasına rağmen, kendilerini sadık fedailer olarak gören bu Dai'ler, haram olmasına rağmen nahak yere, mü'minleri katletmişlerdir.
Hasan Sabbâh'ın Dai'leri, sapık teslimiyetlerinde o kadar ileri gittiler ki, kendilerine artık 'haşhaşiler' denilmeye başlandı. Haşişiye kelimesi ile meşhur olup, batılıların Dai'leri yakından tanıması ile dillerine 'assassin' olarak "suikastçı, haince adam öldüren, gizli katil" manasında geçti.
Batılılar kulakları ile duydukları kelimenin manasını, gördükleri gibi anlamlandırmışlar, kim ne diyebilir ki!
Hasan Sabbâh'ın Dai'leri, zamanlarının en büyük İslam devleti olan Fatımileri, Abbasileri, Selçukluları ve sonrasında Eyyubileri hilafet makamını gasp eden düşmanlar olarak görüyorlardı.
Dai'lere göre bu gaspçılara verilecek en büyük ders, hükümranlıkları altında yaşattıkları coğrafyalarda kargaşa, huzursuzluk, istikrarsızlık çıkarmaktı. Dai'lere göre ancak Mehdi (a.s) zamanında her şey süt liman olabilirdi, onun iktidarı dışındaki zaman dilimlerinde, Müslümanların istikrarlı ve huzurlu olması mümkün değildi! Acaba bu Dai düşüncede olan Müslümanları Resulullah (s.a.a.) Efendimiz görse, onlara ne derdi?
Başta Fatımi ve Selçuklu devletlerinin emir ve yöneticileri, iç çekişme ve iktidar mücadelesi başta olmak üzere hükümranlıklarını ilgilendiren siyasi meselelerde, Hasan Sabbâh'ın Dai'lerini, kiralık katil gibi kullanmaktan geri kalmadıklarından, Dai'ler bu emir ve yöneticiler tarafından siyaseten kollanmış ve yeşertilip büyütülmüşlerdir.
Hakkı batıl ile karıştıranların sayesinde Hasan Sabbâh ve adamları, tarihin sayfalarında yerlerini en iğrenç şekilde, suikastçı, haince adam öldürenler olarak aldılar.
Hasan Sabbah ve Dai'leri tek hilafet makamı olarak Fatımi devletini görmeleri ve sonrasında veliaht Nizar'ın hilafet makamına geçemediği için Fatımi devletini tanımamalarından dolayı en büyük iddiaları ise; "Mehdi gelene kadar gerçek bir İslam devleti kurulamayacağından, hilafet makamını gasp edip kendilerine karşı olan devlet erkânını göz kırpmadan öldürebilmeleri" idi.
Hasan Sabbâh ve Dai'lerin şer yuvası Alamut kalesi, Hülağü Han komutasındaki Moğol ordusu tarafından miladi 1256 yılında yıkıldığı ve ortada her hangi bir Dai kalmadığı söylense de, Dai'lerin uyguladıkları metotlar hala kendisinden başka hiçbir hakkı ve hakikati görmek istemeyenler tarafından uygulanmaktadır.
Tek dileğimiz ve isteğimiz, özelinde bütün Müslümanların genelinde tüm insanlığın kıyamet sabahına kadar, barış içinde özgür ve kardeşçe yaşamasıdır.
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Kurban Bayramı’na girerken ne görüyoruz! / 14.06.2024
- Dai’lerin iddiası -II- / 07.06.2024
- Dai’lerin iddiası -I- / 06.06.2024