Dağdaki balıklar ve sportif başarı…

Çok garipsediğim bir durumdayız…

Eski dönemlerde Ege ve kıyılarında yaratılmış mitolojide insanlar en çok deniz tanrısı olarak inandıkları Poseidon'dan korkarlarmış. Çünkü tanrıları hep insanlara benzetilir, doğa üstü güçler ve görüntüler yüklenir;  en küçük bir tabiat olayında, depremde, selde, yangında bunun vebalini tabiat olaylarından ziyade yarattıkları tanrılara yüklerlermiş. 

Tabii, insanoğlu aklını kullanmaya ve doğa olaylarının dünyanın yapısından kaynaklandığını çözmeye başlayınca mitolojik inançlar kaybolup gitmiş. Ancak yine de insan aklının sebep olduğu yanlış inanç ve davranışlara çare bulunamamış. 

Uzak Doğu'da yiyecek çeşitliliği az olan yerlerde insanoğlu yine aklını kullanarak yeni kaynaklar ve ürünler keşfetmiş, yokluğu çalışkanlığı ve inatçı davranışları ile yenmiştir. Yüksek platolarda kazdıkları havuzlarda su toplamayı, bunları pirinç ve mısır tarlalarında kullanmayı başarmışlardır. En ilginç olanı ise önceleri doğal olarak soğuk dağ sularında yetişen alabalıkları avlamayı, ardından onları bir havuzda toplamayı, besleyerek çoğaltmayı başarmışlar; tarla balıkçılığı denilen bir sistemi yaygınlaştırmışlardır. 

Bugün Ege kıyılarında her geçen gün yaygınlaşan balık çiftliklerinin atası, ana fikri dağ ve platolarda yapılan su ürünlerine yönelik üretimlerdir. 

Bizde denizlerin tükendiği, naylon ve atık kirliliğinin yaygınlaştığı şu günlerde tarla balıkçılığı gibi yeni fikir ve projelere ihtiyacımız var. Eğer bir zamanlar tavukların kıpırdamadan büyütüldüğü ve yumurtlatıldığı, yemlenmelerinin bilgisayarlar ile kontrol edildiği steril fabrikalar oluşturulacağını söyleselerdi herhalde kimse inanmazdı. 

Yarın bir gün bu deniz kirliliği had safhaya geldiğinde –tahminen 2050 yılında- içinde büyük havuzlarının bulunduğu, kullanılan suyun arıtıldığı ve tekrar kullanıldığı, otomatik yemleme sistemlerinin yer aldığı balık üretim fabrikaları kurulacak, denizler kendi Poseidonlarını ürettiği için insanlar bugün trilyonlar yatırarak aldıkları deniz kıyısındaki evlerini terk edeceklerdir. 

***

Dünyanın düzenini böylesine mahveden, kendi ırkını tehdit eden insanoğlunun içine düştüğü akletmezlik ve bağnazlık girdabından kurtulamamasına, hele-hele uzay çağına eriştiği bir medeniyet arenasında insanların yaptıkları ve başarıları ile değil de cinsel tercihleri ile meşgul olmalarına doğrusu inanamıyorum. 

Bu bağnaz ve aşağılık zihniyetin Türk Milli Voleybol takımının başarısını destekleyip kutlayacağı, destekleyeceği yerde düşmanca bir tavır sergilemeleri, baş tacı edeceklerine baştan savma kutlamalar ile yetinmeleri, hatta lağvedilmesini dillendirmeleri son derece ibretlik bir olaydır. 

Her şeyi beklerdim de, böylesine bir şampiyonluk ardında cinsel istismar ve eleştiriye maruz kalınmasını düşünemezdim. Ne yazık ki erkek egemen topluluklarda erkeklerden hoşlanmayan kadın davranışlarını her zaman için bir başkaldırı ve karşı koyuş olarak nitelemişimdir. 

***

Ayrıca Hacı Bektaş'ı Veli Hünkar'ın öğretisindeki Musahiplik erkânında talip olana, şu öğütler verilir; "Yalan söyleme, gıybet etme, şehvetperest olma, eline, diline, beline sahip ol, kibir ve kin tutma, kimseye haset ve düşmanlık etme, gördüğünü ört, görmediğini söyleme, elinle koymadığını alma… Hakk'ı kendi özünde mevcut bil" denmesine rağmen gözü ile görmeyenler kendisini ulemanın yerine koyarak yazılana ve söylenene bağlı olarak fetva verenler gıybet işlemeye, başarıyı gölgelemeye devam ediyorlar.  

Ne diyebiliriz? 

Biz her zaman kendi ayağına kurşun sıkan, mutlu olacağımız anda bile bir maraza çıkarmayı başaran, desteklememiz gereken yerde köstekleyen, kendilerini ehil olmamalarına rağmen yargıç makamına koyan ve insanları mahkûm ederek hüküm veren, insanlıktan azade mahlukat ile uğraşmadık mı? 

Bu takımın başında neden yabancı bir antrenör var diye sorgulamayanlar, Türk sporunda gençlere geçit vermeyip set çekenler, başarıyı küçümseyen ve bir kulp takanlar hiç mi aynaya bakmıyorlar?

Kadınlara tanınmış hak ve özgürlükleri kısıtlamak ve cinsel tercihler üzerinden yürüyerek başarıyı gölgelemeye çalışanlar sadece kendilerini değil, Türkiye'yi de dünya nezdinde küçük düşürmektedirler. 

İnanıyorum ki, devletin tepe noktası bu başarıyı gerektiği gibi değerlendirecek ve ilgilisine gereken davranışın ne olduğunu gösterecektir. 

Türk Kadın Milli Voleybol takımını çok daha büyük başarılarda görmeyi, başarılarını kadın-erkek eşitçe kutlayacağımız günlere erişmeyi diliyorum.