Son dönemde Türkiye siyasetinin en önemli tartışma konularından biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden aday olup olamayacağı meselesidir. Anayasamızda yer alan hükümler, bu konuda net bir çerçeve sunmasına rağmen, çeşitli yorumlarla konu farklı açılardan ele alınmaktadır. Bu yazıda, anayasal perspektiften meseleyi inceleyerek, hukuki ve siyasi boyutlarıyla istiyorum.
Anayasamızın 101. maddesi açıkça Cumhurbaşkanının en fazla iki kez seçilebileceğini ifade etmektedir. Ancak 116. maddede yer alan "yenilenen seçim" ifadesi, farklı yorumlara yol açmaktadır. Tam da bu noktada, anayasanın ruhunu ve hukukun temel prensiplerini göz önünde bulundurarak hareket etmek gerekir. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu konuda yaptığı değerlendirmeler oldukça çarpıcıdır:
"Anayasada bir kişinin 3. kez aday olabilmesi için tek istisna, yenilenen seçim olarak görülür, erken seçim olarak yazmaz. Yenilenen seçim nedir? Şu anki görev süresi bitmeden bir önceki seçimin tekrar yapılmasıdır. Şimdi eğer erken seçimi bir yenilenen seçim olarak algılıyorsanız ve bu seçimde Sayın Cumhurbaşkanı bir daha aday olabiliyorsa o gün seçilecek olan milletvekilleri bugün 28. dönemi yaparken, o gün 29. dönem mi olacaklar, yoksa 28. dönem mi olacaklar, ne olacak? 29. dönem olacaklar. Bu ne demek? Bu yeni bir seçim demek."
Hüseyin Baş'ın işaret ettiği nokta, anayasanın tutarlılığı açısından son derece önemli bir çelişkiye işaret ediyor. Eğer erken seçim, "yenilenen seçim" olarak kabul edilirse, milletvekilleri için yeni bir dönem başlayacakken Cumhurbaşkanı için üçüncü ya da dördüncü bir adaylık mümkün hale gelecek. Bu durum, anayasanın bütünlüğü ile çelişen bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.
Önemli olan, hukuki çerçevede net ve kesin bir duruş sergilemektir. Hüseyin Baş bu konuda da önemli bir tespit yapmaktadır:
"Biz Cumhurbaşkanının adaylığına engel olacak makam değiliz. Biz YSK değiliz ki 'Hayır olamaz' diyelim. O YSK'nın işi, beni ilgilendirmez ama Türkiye'de AK Partili bile olsa her vatandaşa düşen anayasaya uymaktır, anayasayı takip etmektir."
Anayasal düzenin temel ilkesi, hukukun üstünlüğüdür. Bu noktada muhalefetin tutumu da kritik bir önem taşımaktadır.
Muhalefet, bu noktayı güçlü bir şekilde gündeme taşımak yerine erken seçim naraları atarak Erdoğan'ın adaylığına karşı çıkmadığı izlenimi veriyor.
Bu tavır, birkaç açıdan sorun teşkil ediyor. İlk olarak, muhalefet anayasal düzenin ihlal edilmesine karşı çıkması gerekirken, bu konuda net bir söylem geliştirmemesi, kendi siyasi duruşlarını zayıflatıyor. İkincisi, "Erdoğan'ı sandıkta yeneriz" söylemi, hukuki bir meseleye siyasi bir çözüm arama çabası gibi görünüyor. Oysa burada mesele sandıkta yenmek ya da yenilmek değil; anayasal bir hakkın ihlal edilip edilmediğidir.
Muhalefetin bu tutumu, AK Parti'nin oyun alanında hareket etmekten ibaret kalıyor. Eğer gerçekten güçlü bir muhalefet refleksi geliştirmek istiyorlarsa, öncelikle anayasal çerçevede net bir duruş sergilemeleri ve kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmeleri gerekir. Ancak şu anki görüntüde, Erdoğan'ın yeniden adaylığına itiraz etmeyen ve erken seçim söylemi üzerinden pozisyon almaya çalışan bir muhalefet var. Bu durum da seçmen nezdinde "zaten adaylığa engel olmak gibi bir niyetleri yok" algısına yol açıyor.
Sonuç olarak, muhalefetin belirsiz ve tutarsız duruşu, Türkiye'deki siyasi dengeleri değiştirme noktasında ciddi bir engel oluşturuyor.
Türkiye'de ekonomik sıkıntılar, toplumsal adaletsizlikler ve demokratik gerileme göz önüne alındığında, erken seçim muhalefetin en doğal taleplerinden biridir. Ancak erken seçim talebinin, belirli bir proje ve çözüm önerileri ile desteklenmesi gerekir. Sadece "erken seçim istiyoruz" demek, yeterli bir muhalefet stratejisi değildir. Halkın gerçek sorunlarına odaklanmak ve somut çözümler sunmak gereklidir.
Muhalefet, sadece seçim kazanma odaklı değil, anayasal düzeni koruma perspektifiyle hareket etmelidir. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde, mevcut düzenin korunması ve anayasal ilkelere uygun bir süreç işletilmesi demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Türkiye'nin geleceği, hukukun üstünlüğüne ve anayasal düzenin korunmasına bağlıdır.
Anayasamızın 101. maddesi açıkça Cumhurbaşkanının en fazla iki kez seçilebileceğini ifade etmektedir. Ancak 116. maddede yer alan "yenilenen seçim" ifadesi, farklı yorumlara yol açmaktadır. Tam da bu noktada, anayasanın ruhunu ve hukukun temel prensiplerini göz önünde bulundurarak hareket etmek gerekir. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu konuda yaptığı değerlendirmeler oldukça çarpıcıdır:
"Anayasada bir kişinin 3. kez aday olabilmesi için tek istisna, yenilenen seçim olarak görülür, erken seçim olarak yazmaz. Yenilenen seçim nedir? Şu anki görev süresi bitmeden bir önceki seçimin tekrar yapılmasıdır. Şimdi eğer erken seçimi bir yenilenen seçim olarak algılıyorsanız ve bu seçimde Sayın Cumhurbaşkanı bir daha aday olabiliyorsa o gün seçilecek olan milletvekilleri bugün 28. dönemi yaparken, o gün 29. dönem mi olacaklar, yoksa 28. dönem mi olacaklar, ne olacak? 29. dönem olacaklar. Bu ne demek? Bu yeni bir seçim demek."
Hüseyin Baş'ın işaret ettiği nokta, anayasanın tutarlılığı açısından son derece önemli bir çelişkiye işaret ediyor. Eğer erken seçim, "yenilenen seçim" olarak kabul edilirse, milletvekilleri için yeni bir dönem başlayacakken Cumhurbaşkanı için üçüncü ya da dördüncü bir adaylık mümkün hale gelecek. Bu durum, anayasanın bütünlüğü ile çelişen bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.
Önemli olan, hukuki çerçevede net ve kesin bir duruş sergilemektir. Hüseyin Baş bu konuda da önemli bir tespit yapmaktadır:
"Biz Cumhurbaşkanının adaylığına engel olacak makam değiliz. Biz YSK değiliz ki 'Hayır olamaz' diyelim. O YSK'nın işi, beni ilgilendirmez ama Türkiye'de AK Partili bile olsa her vatandaşa düşen anayasaya uymaktır, anayasayı takip etmektir."
Anayasal düzenin temel ilkesi, hukukun üstünlüğüdür. Bu noktada muhalefetin tutumu da kritik bir önem taşımaktadır.
Muhalefet, bu noktayı güçlü bir şekilde gündeme taşımak yerine erken seçim naraları atarak Erdoğan'ın adaylığına karşı çıkmadığı izlenimi veriyor.
Bu tavır, birkaç açıdan sorun teşkil ediyor. İlk olarak, muhalefet anayasal düzenin ihlal edilmesine karşı çıkması gerekirken, bu konuda net bir söylem geliştirmemesi, kendi siyasi duruşlarını zayıflatıyor. İkincisi, "Erdoğan'ı sandıkta yeneriz" söylemi, hukuki bir meseleye siyasi bir çözüm arama çabası gibi görünüyor. Oysa burada mesele sandıkta yenmek ya da yenilmek değil; anayasal bir hakkın ihlal edilip edilmediğidir.
Muhalefetin bu tutumu, AK Parti'nin oyun alanında hareket etmekten ibaret kalıyor. Eğer gerçekten güçlü bir muhalefet refleksi geliştirmek istiyorlarsa, öncelikle anayasal çerçevede net bir duruş sergilemeleri ve kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmeleri gerekir. Ancak şu anki görüntüde, Erdoğan'ın yeniden adaylığına itiraz etmeyen ve erken seçim söylemi üzerinden pozisyon almaya çalışan bir muhalefet var. Bu durum da seçmen nezdinde "zaten adaylığa engel olmak gibi bir niyetleri yok" algısına yol açıyor.
Sonuç olarak, muhalefetin belirsiz ve tutarsız duruşu, Türkiye'deki siyasi dengeleri değiştirme noktasında ciddi bir engel oluşturuyor.
Erken seçim muhalefetin en doğal taleplerinden biridir, ancak!
Türkiye'de ekonomik sıkıntılar, toplumsal adaletsizlikler ve demokratik gerileme göz önüne alındığında, erken seçim muhalefetin en doğal taleplerinden biridir. Ancak erken seçim talebinin, belirli bir proje ve çözüm önerileri ile desteklenmesi gerekir. Sadece "erken seçim istiyoruz" demek, yeterli bir muhalefet stratejisi değildir. Halkın gerçek sorunlarına odaklanmak ve somut çözümler sunmak gereklidir.
Muhalefet, sadece seçim kazanma odaklı değil, anayasal düzeni koruma perspektifiyle hareket etmelidir. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde, mevcut düzenin korunması ve anayasal ilkelere uygun bir süreç işletilmesi demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Türkiye'nin geleceği, hukukun üstünlüğüne ve anayasal düzenin korunmasına bağlıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve anayasal çerçeve / 23.02.2025
- Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlık mümkün mü? / 22.02.2025
- Gündem erken seçim mi anayasa değişikliği mi? / 21.02.2025
- Suriye sahnesinde Türkiye’nin rolü / 03.01.2025
- Asgari ücret ve sosyal devlet politikaları / 02.01.2025
- Göçmenlerin kalıcılık, uyum ve geri dönüş hayalleri / 01.01.2025
- Türkiye’nin göç politikası ve ekonomik bağımlılık / 31.12.2024
- Limanlarımızın özelleştirilmesi ekonomimize darbedir / 30.12.2024
- Hüseyin Baş ve gerçek muhalefetin önündeki engeller / 29.12.2024
- Ortadoğu ve elinde ateşle oynayan Türkiye / 17.12.2024
- Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlık mümkün mü? / 22.02.2025
- Gündem erken seçim mi anayasa değişikliği mi? / 21.02.2025
- Suriye sahnesinde Türkiye’nin rolü / 03.01.2025
- Asgari ücret ve sosyal devlet politikaları / 02.01.2025
- Göçmenlerin kalıcılık, uyum ve geri dönüş hayalleri / 01.01.2025
- Türkiye’nin göç politikası ve ekonomik bağımlılık / 31.12.2024
- Limanlarımızın özelleştirilmesi ekonomimize darbedir / 30.12.2024
- Hüseyin Baş ve gerçek muhalefetin önündeki engeller / 29.12.2024
- Ortadoğu ve elinde ateşle oynayan Türkiye / 17.12.2024