2001 yılı, küreselleşme kasırgasının ülkeleri ve ülkemizi bir hortum gibi içine çektiği, çökerttiği bir yıl oldu.
Siyasetten ekonomiye, bankacılıktan sanayiye, tarım kesimine kadar hemen her alanda IMF'nin ürettiği yapay krizler ve düzenlemeler ekonomiyi çökertti.
Hükümetin üç ortağının üstüste yaşanan Kasım ve Şubat krizinin ardından IMF'ye kayıtsız şartsız teslim olmasının ardından IMF'nin icbarı ile ekonominin dümenine getirilen Kemal Derviş'in ilk işi Mali Sektörün tasfiyesi oldu.
Derviş Mali Sektörü tasfiye edip 20'nin üzerindeki bankayı batırıp hazinenin kucağına attıktan sonra tarım kesimine el attı.
Hükümetin el attığı sahaları kuruttuğu gibi tarım kesimini de kuruttu.
Kemal Derviş'in tarımla sadece kamu finansmanı mantığı ile ele alan neo-liberal politika penceresinden bakan kısır yaklaşım, 4.5 milyon çiftçi ailesini perişan etmiştir. Tarımda IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmaları sonucunda destekleme alımları kaldırılmıştır.
Ziraat ve Halk Bankası'nın görev zararları bahane edilerek, zararı kapatma gerekçesi ile geriye dönük faizler astronomik düzeylere çıkarılmıştır. Onbinlerce köylü, kredi borçlarını ödeyemediği için hapse atıldı. İcraya verilen, haczedilen köyler var.
Yeni kredi muslukları tamamen kesildi. Oysa Ziraat Bankası'nın görev zararları dedikleri şey bakanlıkların dost ve ahbaplarına, medya patronlarına dağıttığı kredilerden oluşuyordu.
Tarımda en büyük girdiyi oluşturan gübreye ve diğer girdilere destek kaldırıldı. Zeytinyağı, pamuk, ayçiçeği ve soya gibi ihracata dönük endüstriyel tarım ürünlerine uygulanan pirim sistemi IMF-Derviş baskısıyla bu yıl uygulanmak istendi. Tarım Bakanı çiftçi ailelerinin tepkilerini dikkate alarak 2002 yılına erteledi.
Desteklemeler kaldırılarak doğrudan gelir desteğine geçildi. Dekar başına 10 milyon yardım öngörülen doğrudan gelir desteğinin pilot uygulaması başarısız olduğu halde bu modele geçiş için IMF özel baskı uyguladı.
4.5 milyon çiftçi ailesinden 2.3 milyon başvurdu. Eline arazi tapusu alan Doğrudan Gelir desteği için müracatta bulundu. Gelir düzeyi yüksek kişilerin bu tip usulsüz yöntemlerle müracaatına rağmen talep sınırlı kaldı. İddia edildiği gibi, fakir ailelere yaramadı.
Tarım satış kooperatifleri özerkleşme adı altında sokağa terkedildi. Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde tarımın en dinamik gücünü oluşturuyorlar.
Tütün Yasası, Şeker Yasası, Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararı ile yerli üreticinin elleri kolları bağlandı. Yabancı üreticinin önü açıldı. İthalat teşvik edildi.
Kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri olan Türkiye, IMF dayatmalarına uyarak gıda güvenliğini tehlikeye attı. Dışa bağımlı hale getirildi.
Hayvancılık zaten ölmüştü.
Son yirmi yılda büyükbaş hayvancılık bitmişti. IMF krizi ile tavukçuluk da öldü.
Toprağımıza ne ekeceğimize çiftçi, devlet değil IMF karar veriyor.
Ve işi kökünden bitiriyor: "Ekmeyeceksin." Nüfusumuzun % 41'inin tarım kesimini oluşturduğu bir ortamda toplumsal patlamanın pimi çekiliyor.
Avrupa Birliği-IMF kıskacında tarım sektörü çökertildi. Oysa AB 50 milyar dolar, ABD 45 milyar dolar tarıma destek verirken bizde 90'lı yılların başında 5 milyar dolar olan destek 500 milyon dolara düştü.
Tarımdaki bu çöküşü durdurmanın yolu ne?
Yarın devam edelim.
Siyasetten ekonomiye, bankacılıktan sanayiye, tarım kesimine kadar hemen her alanda IMF'nin ürettiği yapay krizler ve düzenlemeler ekonomiyi çökertti.
Hükümetin üç ortağının üstüste yaşanan Kasım ve Şubat krizinin ardından IMF'ye kayıtsız şartsız teslim olmasının ardından IMF'nin icbarı ile ekonominin dümenine getirilen Kemal Derviş'in ilk işi Mali Sektörün tasfiyesi oldu.
Derviş Mali Sektörü tasfiye edip 20'nin üzerindeki bankayı batırıp hazinenin kucağına attıktan sonra tarım kesimine el attı.
Hükümetin el attığı sahaları kuruttuğu gibi tarım kesimini de kuruttu.
Kemal Derviş'in tarımla sadece kamu finansmanı mantığı ile ele alan neo-liberal politika penceresinden bakan kısır yaklaşım, 4.5 milyon çiftçi ailesini perişan etmiştir. Tarımda IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmaları sonucunda destekleme alımları kaldırılmıştır.
Ziraat ve Halk Bankası'nın görev zararları bahane edilerek, zararı kapatma gerekçesi ile geriye dönük faizler astronomik düzeylere çıkarılmıştır. Onbinlerce köylü, kredi borçlarını ödeyemediği için hapse atıldı. İcraya verilen, haczedilen köyler var.
Yeni kredi muslukları tamamen kesildi. Oysa Ziraat Bankası'nın görev zararları dedikleri şey bakanlıkların dost ve ahbaplarına, medya patronlarına dağıttığı kredilerden oluşuyordu.
Tarımda en büyük girdiyi oluşturan gübreye ve diğer girdilere destek kaldırıldı. Zeytinyağı, pamuk, ayçiçeği ve soya gibi ihracata dönük endüstriyel tarım ürünlerine uygulanan pirim sistemi IMF-Derviş baskısıyla bu yıl uygulanmak istendi. Tarım Bakanı çiftçi ailelerinin tepkilerini dikkate alarak 2002 yılına erteledi.
Desteklemeler kaldırılarak doğrudan gelir desteğine geçildi. Dekar başına 10 milyon yardım öngörülen doğrudan gelir desteğinin pilot uygulaması başarısız olduğu halde bu modele geçiş için IMF özel baskı uyguladı.
4.5 milyon çiftçi ailesinden 2.3 milyon başvurdu. Eline arazi tapusu alan Doğrudan Gelir desteği için müracatta bulundu. Gelir düzeyi yüksek kişilerin bu tip usulsüz yöntemlerle müracaatına rağmen talep sınırlı kaldı. İddia edildiği gibi, fakir ailelere yaramadı.
Tarım satış kooperatifleri özerkleşme adı altında sokağa terkedildi. Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde tarımın en dinamik gücünü oluşturuyorlar.
Tütün Yasası, Şeker Yasası, Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararı ile yerli üreticinin elleri kolları bağlandı. Yabancı üreticinin önü açıldı. İthalat teşvik edildi.
Kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri olan Türkiye, IMF dayatmalarına uyarak gıda güvenliğini tehlikeye attı. Dışa bağımlı hale getirildi.
Hayvancılık zaten ölmüştü.
Son yirmi yılda büyükbaş hayvancılık bitmişti. IMF krizi ile tavukçuluk da öldü.
Toprağımıza ne ekeceğimize çiftçi, devlet değil IMF karar veriyor.
Ve işi kökünden bitiriyor: "Ekmeyeceksin." Nüfusumuzun % 41'inin tarım kesimini oluşturduğu bir ortamda toplumsal patlamanın pimi çekiliyor.
Avrupa Birliği-IMF kıskacında tarım sektörü çökertildi. Oysa AB 50 milyar dolar, ABD 45 milyar dolar tarıma destek verirken bizde 90'lı yılların başında 5 milyar dolar olan destek 500 milyon dolara düştü.
Tarımdaki bu çöküşü durdurmanın yolu ne?
Yarın devam edelim.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014