‘Çoğunuz Hakk'ın nurundan, İslam’ın ruhundan mahrum’
Sizin çoğunuz, Hakk'ın nurundan, İslam’ın ruhundan mahrum ve onlara karşı perdelenmiş, İslâm iddiasını yapar, ama onun hakikatinden haberi yoktur
24.02.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Sizin çoğunuz, Hakk'ın nurundan, İslam'ın ruhundan mahrum ve onlara karşı perdelenmiş, İslâm iddiasını yapar, ama onun hakikatinden haberi yoktur.
Yazıklar olsun size, İslam'ın yalnız ismi size ne fayda sağlar ki, onun adı ile yetinirsiniz. Dıştan şartlarını yerine getirmeye gayret edersiniz, ama hakikatini asla... İşiniz hiçbir şeye denge verecek durumda değil.
Kadir gecesine ait Hakk'ın sâlih kulları yanında alâmet vardır. O kulların bazısı, kadir gecesi meleklerin nur yüzlerini ve ellerinde taşınan velayet nurlarını görür.
Onlar sema kapılarının nurunu da görürler. Hakk'ın varlık yüzündeki nuru da görürler. Hak, o gece, yer ehline açıktan tecelli eder.
Kul, Hakk'a karşı irfan duygusuna sahip olursa, İlâhî yakınlığın tümünü, vergilerin hepsini, ülfetin cümle ahvalini, izzetin bütün şaşaasını bulur. Hepsini alır. Hak Teâlâ ara sıra kulu ile arasına perde çeker.
Sebebi ise onu denemek, ötelerden onun hâline bakmak ve tecrübe etmek. O, verilmiş olan bütün hâlleri bazen alır, irfan hâlinde ve sebat ediyor mu, etmiyor mu bakar.
Yoksa o hâlleri kaybolduğu için, ters istikamete mi gidiyor? Şayet Mevlâ, onda bir sebat sezerse, tekrar perdeyi aralar. Önce ihsan ettiği yüce hâlleri iade eder.
Cüneyd Hazretleri birçok zamanlarında şöyle derdi: - Bende, benim için ne olabilir ki, kul ve elindeki Mevlâsına aittir.
O zat, nefsini Rabbine teslim edip, şahsî arzusunu izâle etmişti. Bütün varlığını ona bırakıp, Hakk'ı kader işinde rıza yolu ile gözetirdi. Kalbi salâh bulmuş, nefsi itminan derecesine ermişti.
"Benim sahibim o Allah'tır ki, kitabı indirdi ve salihlere o sahib olur." (A'raf/196) kavline göre amel ederdi.
Füdayl b. lyaz, Süfyân-ı Sevrî ile karşılaştığı zaman: - Gel, Allah'ın ezelî ilmindeki hâlimizi analım ve ağlayalım, dedi.
Bu kelâm ne kadar hoş. İşte İlâhî irfana sahib olanın sözü... Aynı zamanda ilim ve irfan sahibi idi. O, Hakk'ın tasarrufuna da vâkıftı.
Derdi ki: - Önüme birkaç zümre çıkarsalar, şunlar cennet ehli, deseler aldırmam; şunlar da cehenneme gidiyor deseler önem vermem.
Ve o zât, bütün kabileyi tek açıdan görür, hepsinin arasına katılır, kendisi hangi kabilenin malıdır, bilmez.
Allah yolcularını hiçbir şey aldatamaz. Onlar yaptığı işe aldanıp kalmazlar, çünkü yapılan işler, sonucu ile değerlendirilir.
Dünya sultanları, halkın çoğuna put oldu. Dünyada zenginlik, afiyet hâli, güç, kuvvet, her biri birer ilâh oldu.
Yazıklar olsun size, dalı tuttunuz, kökü bıraktınız. Halbuki asıl olan köktür. Rızka muhtaç olanı, rızık veren olarak tanıdınız. Kulu, efendi bildiniz. Gücünüzü kavi sandınız, ölüyü diri gördünüz.
Artık sizde iyilik kalmadı. Artık size uyamam. Yolunuza giremem. Ben, sizden ırak ve selâmet düzlüğündeyim, sünnet üzereyim. Bid'ata sapmam. Tevhid yolunu tutarım. İhlâsa sarılırım, Riyayı bırakırım. Nifaka bakmam. Halkı âciz, zayıf ve güçsüz görürüm, ezilmiş bilirim.
Dünyanın zâlim kişileri azıp kudurduğu zaman, o firavunlar fırladığı, o sahte sultanlar köpürdüğü, o zenginler burun kaldırdığı ve Allah'ı unuttuğu gün neden onlara saygı duyarsın?
Bunu yaptığın için sana, putların kulu, hükmü verilir. Haksız yere kimi büyütürsen, o senin putun olur.
Yazık, putların sahibine köle ol. Göreceksin ki, onların cümlesi önünde zelil olmuş. Hakk'a yaptığın tazim kadar halk sana saygı gösterir, büyütür.
Hak Teâlâ'yı ne kadar seversen, kullar da seni o kadar sever ve sayar. Hak Teâlâ'dan çekindiğin kadar, kullar senden çekinir.
Hakk'ın emirlerine ne kadar saygı duyarsan, verdiğin emre karşı halktan o kadar saygı bekle...
Hakk'a kulluk için ne kadar yakınlık duyuyorsan, halk da emirlerine o kadar saygı duyar.
Hakk'a yaptığın hizmet kadar kullardan hizmet bekle..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yazıklar olsun size, İslam'ın yalnız ismi size ne fayda sağlar ki, onun adı ile yetinirsiniz. Dıştan şartlarını yerine getirmeye gayret edersiniz, ama hakikatini asla... İşiniz hiçbir şeye denge verecek durumda değil.
Kadir gecesine ait Hakk'ın sâlih kulları yanında alâmet vardır. O kulların bazısı, kadir gecesi meleklerin nur yüzlerini ve ellerinde taşınan velayet nurlarını görür.
Onlar sema kapılarının nurunu da görürler. Hakk'ın varlık yüzündeki nuru da görürler. Hak, o gece, yer ehline açıktan tecelli eder.
Kul, Hakk'a karşı irfan duygusuna sahip olursa, İlâhî yakınlığın tümünü, vergilerin hepsini, ülfetin cümle ahvalini, izzetin bütün şaşaasını bulur. Hepsini alır. Hak Teâlâ ara sıra kulu ile arasına perde çeker.
Sebebi ise onu denemek, ötelerden onun hâline bakmak ve tecrübe etmek. O, verilmiş olan bütün hâlleri bazen alır, irfan hâlinde ve sebat ediyor mu, etmiyor mu bakar.
Yoksa o hâlleri kaybolduğu için, ters istikamete mi gidiyor? Şayet Mevlâ, onda bir sebat sezerse, tekrar perdeyi aralar. Önce ihsan ettiği yüce hâlleri iade eder.
Cüneyd Hazretleri birçok zamanlarında şöyle derdi: - Bende, benim için ne olabilir ki, kul ve elindeki Mevlâsına aittir.
O zat, nefsini Rabbine teslim edip, şahsî arzusunu izâle etmişti. Bütün varlığını ona bırakıp, Hakk'ı kader işinde rıza yolu ile gözetirdi. Kalbi salâh bulmuş, nefsi itminan derecesine ermişti.
"Benim sahibim o Allah'tır ki, kitabı indirdi ve salihlere o sahib olur." (A'raf/196) kavline göre amel ederdi.
Füdayl b. lyaz, Süfyân-ı Sevrî ile karşılaştığı zaman: - Gel, Allah'ın ezelî ilmindeki hâlimizi analım ve ağlayalım, dedi.
Bu kelâm ne kadar hoş. İşte İlâhî irfana sahib olanın sözü... Aynı zamanda ilim ve irfan sahibi idi. O, Hakk'ın tasarrufuna da vâkıftı.
Derdi ki: - Önüme birkaç zümre çıkarsalar, şunlar cennet ehli, deseler aldırmam; şunlar da cehenneme gidiyor deseler önem vermem.
Ve o zât, bütün kabileyi tek açıdan görür, hepsinin arasına katılır, kendisi hangi kabilenin malıdır, bilmez.
Allah yolcularını hiçbir şey aldatamaz. Onlar yaptığı işe aldanıp kalmazlar, çünkü yapılan işler, sonucu ile değerlendirilir.
Dünya sultanları, halkın çoğuna put oldu. Dünyada zenginlik, afiyet hâli, güç, kuvvet, her biri birer ilâh oldu.
Yazıklar olsun size, dalı tuttunuz, kökü bıraktınız. Halbuki asıl olan köktür. Rızka muhtaç olanı, rızık veren olarak tanıdınız. Kulu, efendi bildiniz. Gücünüzü kavi sandınız, ölüyü diri gördünüz.
Artık sizde iyilik kalmadı. Artık size uyamam. Yolunuza giremem. Ben, sizden ırak ve selâmet düzlüğündeyim, sünnet üzereyim. Bid'ata sapmam. Tevhid yolunu tutarım. İhlâsa sarılırım, Riyayı bırakırım. Nifaka bakmam. Halkı âciz, zayıf ve güçsüz görürüm, ezilmiş bilirim.
Dünyanın zâlim kişileri azıp kudurduğu zaman, o firavunlar fırladığı, o sahte sultanlar köpürdüğü, o zenginler burun kaldırdığı ve Allah'ı unuttuğu gün neden onlara saygı duyarsın?
Bunu yaptığın için sana, putların kulu, hükmü verilir. Haksız yere kimi büyütürsen, o senin putun olur.
Yazık, putların sahibine köle ol. Göreceksin ki, onların cümlesi önünde zelil olmuş. Hakk'a yaptığın tazim kadar halk sana saygı gösterir, büyütür.
Hak Teâlâ'yı ne kadar seversen, kullar da seni o kadar sever ve sayar. Hak Teâlâ'dan çekindiğin kadar, kullar senden çekinir.
Hakk'ın emirlerine ne kadar saygı duyarsan, verdiğin emre karşı halktan o kadar saygı bekle...
Hakk'a kulluk için ne kadar yakınlık duyuyorsan, halk da emirlerine o kadar saygı duyar.
Hakk'a yaptığın hizmet kadar kullardan hizmet bekle..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.