Büyük nasipleri reddetmek büyük musibetlerle insanı karşı karşıya getirir. Düşünün ki bir ot diken barındırmaz; ama bir gül dikenlidir. Güzelliğin reddi gülün dikeniyle muhatap eder.
İnsan için geçerli olan her şey, insan toplanması demek olan toplumlar için de geçerli olduğuna göre bunu, toplumlar için de düşünebiliriz.
Nasıl ki, Ebu Cehil, Hz. Muhammed'in (sav) öz akrabası oluşundan ötürü nasipliyken bunun reddiyle 'cehaletin babası' durumuna gelmişse; Mekke toplumu da Hz. Muhammed'i (sav) barındıran bir topluluk oluşundan mütevellit nasipliyken, bu nasibi gerisin geriye teptiğinden ötürü nasipsizliğin kara çukuruna düştü.
İyi bilelim ki hiçbir olay, 'yaşanmış bitmiş' bir durum değildir. Elbet her olay, diğer tüm olaylarla ilintisi ve benzerliğinden veyahut benzerlik olasılığından ötürü ders çıkarılmalıktır. Yani, dün Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin başına gelmişleri yalnız O'nun başına gelmiş; veyahut İmam Ali'nin (as) başına gelmişleri O'nun başına gelmiş ve 'bitmiş' olarak alıyorsak bu olayları bilmemiz bize bir şey katmamış demektir.
Olaylardan, ancak gerçek ve güne uygun dersler çıkardığımızda onları hakkıyla idrak etmiş ve yaşantımıza geçirmiş oluruz.
Bugüne bakmamız, bugün ne yapmamız gerektiğini idrak edip eyleme dökülmemiz mecburidir.
Hakikat, hep vardı. Zamanla eskimeyecek bir mefhumdur hakikat; yani, yarın da olacak nasıl dün var idiyse.
Hz. Muhammed (sav) gerçeği, o gün bildirdi, ikaz etti, reddedildi, nasibini tepenler nasipsizliğe yuvarlandı; ya bu gün?
Bugün Türk milletinin nasibi yok mudur? Karanlığın göbeğine oturmuş, yaşadığımız beladan bihaberken kimse bizi ikaz etmedi mi?
"Yok, etmedi" demek için insanda zerre kadar Allah korkusu ve dürüstlük olmaması gerekir. Zira Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir gün yoktur ki yanlışa batılırken ikazı olmasın; bırakın ikazı, gerçek çözümleri olmasın!
Yalnız MEM dahi buna yeter
Dünyada iktisat, maddeci anlayıştan çıktı ve eş kaynaktan kapitalizm ve sosyalizmi doğurdu. Bunların çeşitli çağlardaki çeşitli suretlerine farklı isimler verilmek mümkünse de özünde bu iki model yalnızca bu özettedir ve hatta kapitalizm ve sosyalizm, maddecilikte bir kabul edilebilir.
Hal böyleyken, maddeciliğe uyan iktisadın tam aksine; gerçek iktisadı kurarak ve her dünyevi kurum ve kuruluşu "insan için" kılarak soğuk ve itici kavramları sıcak ve samimi hale, yani olması gereken haline taşıyarak "Milli Ekonomi Modeli'ni" ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş, bu yönüyle dahi dünyada tek kapı ve tek nasip olarak kabul edilir, edilmelidir zira, gerçek böyledir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanlışa ikazı ve çözümü adına yalnızca Milli Ekonomi Modeli dahi yeter.
Böyle bir değerin çıktığı toplum elbette diğer tüm toplumlardan daha nasipli. Ama yıllar yılı bu günün en büyük nasibi olan bu nasibi de bu toplum tepti.
Başta dediklerimizi hatırlatarak; ayağa gelen nasibi tepmekten büyük nasipsizlik yoktur.
Bu gafletin sürmesi, milletimizi, Hz. Hüseyin'i (as) yalnız bırakan Kûfe halkı; Hz. Muhammed'i (sav) yalnız bırakan Mekke halkı konumuna geriletir.
Aman!
Ayıkalım!
Uyanalım!
Bazı düşüşlerin kalkışı olmaz!
Bu belalar içindeyken Haydar Baş nasibini tepmek; vatanı kaybetme nasipsizliğine yuvarlanmakla neticelenir!
İnsan için geçerli olan her şey, insan toplanması demek olan toplumlar için de geçerli olduğuna göre bunu, toplumlar için de düşünebiliriz.
Nasıl ki, Ebu Cehil, Hz. Muhammed'in (sav) öz akrabası oluşundan ötürü nasipliyken bunun reddiyle 'cehaletin babası' durumuna gelmişse; Mekke toplumu da Hz. Muhammed'i (sav) barındıran bir topluluk oluşundan mütevellit nasipliyken, bu nasibi gerisin geriye teptiğinden ötürü nasipsizliğin kara çukuruna düştü.
İyi bilelim ki hiçbir olay, 'yaşanmış bitmiş' bir durum değildir. Elbet her olay, diğer tüm olaylarla ilintisi ve benzerliğinden veyahut benzerlik olasılığından ötürü ders çıkarılmalıktır. Yani, dün Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin başına gelmişleri yalnız O'nun başına gelmiş; veyahut İmam Ali'nin (as) başına gelmişleri O'nun başına gelmiş ve 'bitmiş' olarak alıyorsak bu olayları bilmemiz bize bir şey katmamış demektir.
Olaylardan, ancak gerçek ve güne uygun dersler çıkardığımızda onları hakkıyla idrak etmiş ve yaşantımıza geçirmiş oluruz.
Bugüne bakmamız, bugün ne yapmamız gerektiğini idrak edip eyleme dökülmemiz mecburidir.
Hakikat, hep vardı. Zamanla eskimeyecek bir mefhumdur hakikat; yani, yarın da olacak nasıl dün var idiyse.
Hz. Muhammed (sav) gerçeği, o gün bildirdi, ikaz etti, reddedildi, nasibini tepenler nasipsizliğe yuvarlandı; ya bu gün?
Bugün Türk milletinin nasibi yok mudur? Karanlığın göbeğine oturmuş, yaşadığımız beladan bihaberken kimse bizi ikaz etmedi mi?
"Yok, etmedi" demek için insanda zerre kadar Allah korkusu ve dürüstlük olmaması gerekir. Zira Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir gün yoktur ki yanlışa batılırken ikazı olmasın; bırakın ikazı, gerçek çözümleri olmasın!
Yalnız MEM dahi buna yeter
Dünyada iktisat, maddeci anlayıştan çıktı ve eş kaynaktan kapitalizm ve sosyalizmi doğurdu. Bunların çeşitli çağlardaki çeşitli suretlerine farklı isimler verilmek mümkünse de özünde bu iki model yalnızca bu özettedir ve hatta kapitalizm ve sosyalizm, maddecilikte bir kabul edilebilir.
Hal böyleyken, maddeciliğe uyan iktisadın tam aksine; gerçek iktisadı kurarak ve her dünyevi kurum ve kuruluşu "insan için" kılarak soğuk ve itici kavramları sıcak ve samimi hale, yani olması gereken haline taşıyarak "Milli Ekonomi Modeli'ni" ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş, bu yönüyle dahi dünyada tek kapı ve tek nasip olarak kabul edilir, edilmelidir zira, gerçek böyledir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanlışa ikazı ve çözümü adına yalnızca Milli Ekonomi Modeli dahi yeter.
Böyle bir değerin çıktığı toplum elbette diğer tüm toplumlardan daha nasipli. Ama yıllar yılı bu günün en büyük nasibi olan bu nasibi de bu toplum tepti.
Başta dediklerimizi hatırlatarak; ayağa gelen nasibi tepmekten büyük nasipsizlik yoktur.
Bu gafletin sürmesi, milletimizi, Hz. Hüseyin'i (as) yalnız bırakan Kûfe halkı; Hz. Muhammed'i (sav) yalnız bırakan Mekke halkı konumuna geriletir.
Aman!
Ayıkalım!
Uyanalım!
Bazı düşüşlerin kalkışı olmaz!
Bu belalar içindeyken Haydar Baş nasibini tepmek; vatanı kaybetme nasipsizliğine yuvarlanmakla neticelenir!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018