"Her sıkıntının, çaresizliğin, bunalım ve buhranların faturası millete ödetilmiştir. Ve artık milletin de verecek bir şeyi kalmamıştır."Türkler kadar dünyanın dört bir yanına dağılarak hayatını sürdüren başka bir kavim bulmak belki de mümkün değildir. Geniş Sibirya ve Kazakistan toprakları, Altay, Sayan, Tanrı dağları, İdil ve Kafkas toprakları, Orta Asya bölgesi, Balkan ve Kırım yarımadaları vs. bunların hepsi Türklerin eskiden beri yaşadıkları vatan bildikleri yerlerdir. Batı Avrupa ülkelerinde, Moskova, Varşova, Petesburg, Tokyo, Helsinki, Sidney, Kahire ve dünyanın başka şehirlerinde de birçok Türk ömrünü geçirmiştir.Kendi yaşadıkları tarih sürecinde Türk Kavimlerinin büyük bir kısmı; Çin, Fars, Rus, Moğol, Polonyalı, Arap ve başka halklarla da bir arada yaşamış, onların ilerlemelerinde de mühim bir rol oynamışlardır. Dünya tarihinde derin izler bırakan Hun İmparatorlğu, Göktürk Kağanlığı, Uygur Kağanlığı, Hazar, Gazneli, Selçuklu, Altınordu, Memlük ve Osmanlı gerçeğini bilmeyen yoktur.Fakat batılılaşmanın bize getirdiği tersliklerden biri de "Milleti suçlamak, Milleti dava etmek" olmuştur. Hemen her fırsatta bir birbirini takip eden diziler halinde ve her yerde millet batılılaşma uğruna mahkum edilmiştir. Hatta öyle durumlar olmuş ki, "zaten bizim milletimiz" diye suçlamak ile söze başlamalar bir hayli yaygınlaşmıştır. Ardından suçlamalar, itimatsızlıklar, kompleksler birbirini takip etmiştir. İçine düşülen bu ters mantık, halkımızdan çok aydınımızın adeta şahsiyetinin en büyük vasfı olmuştur. Aydın denilince akla, halktan ayrı, halka yaklaşmayı kendine zulüm kabul eden, yabancı kılıklı bir tip gelmiştir. Bu ters gidişin faturası olarak da memleketimizde içten içe devam edip gelen inanç ve fikir ayrılıkları zuhur etmiştir. Batının bize aktardığı ve bizimde hiçbir sansüre tabi tutmadan kabule zorlanmışız, müesseselerimizin başına konan aydınımız, elde ettiği siyasi, idari, hukuki imkanlarla halkın üzerine biraz daha yüklenmiş, geri kalanı da sindirilmeye çalışılmıştır.Vatandaşın reyi alınmış fakat reyini aksine hareket edilmiştir, vergi alınmış hizmet verilmemiştir, işsiz kalmış elinden tutan olmamış, yurtdışına gönderilmiş hiçbir meselesi halledilmemiştir, susuz, yolsuz, ışıksız kalmış ama "Devlet Baba" düşüncesinden sapmamıştır. Bütün bunlara rağmen hep suçlanmış, hep itilmiştir. Öyle ki haklı davasında bile karakola gitmekten, mahkemeye başvurmaktan veya herhangi bir devlet kapısından içeri adımını atmaktan çekinmiştir, korkmuştur.Elbette millet bu noktaya kendiliğinden gelmemiştir. Yıllarca süren yoğun propagandalar, baskılar, sırt çevirmeler, dudak bükmeler, gülüp geçmeler neticede bu milleti bu hale getirmiştir. Basın onu aşağılamış, suçlamış, onun manevi değerlerini, şahsiyetini ayaklar altına almıştır.Radyo, televizyon hep ona hücum etmiş, onun en mahrem hayatını, inancını tahrif etmeye çalışmıştır. Bütün bunlar yapılırken de suçlama, mahkum etme mantığı hiç unutulmamıştır.Tarihin derinliklerinden süzülerek, yaşanarak gelen, bütün fertlerin müşterek özelliklerini oluşturan sevinç ve kederlerle beslenip günümüze hayat veren "inanç ve örfün" düşman hedefler ilan edilip açık saldırılara maruz bırakılması millet iradesinin mahkum ve yok edilmesidir. Tarihte bu rolü oynayanlara devlet-millet-vatan düşmanı deniliyordu. Şimdi çağdaşlık havarisi kesilip milletin inanç ve örfüne saldıranlara acaba ne deniliyor?(*1)Şu unutulmamalıdır ki; milleti mahkum etmek mümkün değildir. Millet midesinin kabul etmediği, hazmedemediği şeyi hangi yolla olursa olsun mutlaka dışarı atar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012