Bütün bir insanlık yalana teslim

Dünya bir yalan uğruna büyük acılar çekiyor. Bir grubun öldürme, katletme, tecavüz emellerini yerine getirmesi için yüzbinler, hatta milyonlar feda ediliyor.İşin en kötü tarafı da yapılan bütün zulümler demokrasi(!) ve de insan hakları(!) adına yapılıyor.Şu gerçeği asla unutmamalıyız ki, bu zulmü yapanlar suçlu olduğu kadar, bu suça ortak olanlar, lojistik destek sağlayanlar, yapılanları seyredenler, gücü yettiği halde engel olmayanlar da aynı derecede mesuldürler.Bu temel tespitlerden sonra niçin bunlar ifade ettiğimizi açıklayalım.Edinilen son bilgilere göre 10 yıldan fazla süren, 2 milyondan fazla masum sivilin, 58 bin ABD askerinin ölmesiyle sonuçlanan Vietnam savaşı bir hiç yüzünden çıkmış. Bu gerçeği, ABD'nin dünyadaki haberleşmeleri izleyen istihbarat kuruluşu Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından gizliliği yeni ortadan kaldırılan yıllar önceki belgeler ortaya koydu.Vietnam savaşının başlamasının sebebi olarak, Kuzey Vietnam'ın 4 Ağustos 1964'te Amerikan savaş gemilerine torpidolarla saldırması olarak gösteriliyordu.Ulusal Güvenlik Ajansı'nın tarihçilerinden Robert Hanyok, 2001 yılında hazırladığı ve 1 Aralık'a kadar "çok gizli" ibaresiyle saklanan raporunda, 1964'teki istihbarat belgelerini incelediğini, 4 Ağustos 1964 tarihli Kuzey Vietnam saldırısının aslında hiç düzenlenmediğini ifade etti. Hatta Hanyok'un ifadeleri çok ilginç: "Konu, o tarihte neler olduğuna ilişkin yorumların farklılık taşımasından ibaret değil. Esas mesele, o gece (4 Ağustos 1964) herhangi bir saldırının düzenlenmemiş olmasıydı".Milyonlarca masum insan katlediliyor ve katliamı yapanların kendi tarihçileri yıllar sonra, "pardon bu savaşın gerekçesi aslında yokmuş" itirafında bulunuyor.Her şey bu kadar basit mi? İtiraf edince ölenler geri geliyor mu? Bütün bu olanların hesabını kim verecek?Türkiye, tarihte asla yapmadığı bir sözde Ermeni Soykırımı tarafından sanık sandalyesine oturtulmaya çalışılırken, niçin en yetkili ağızlardan "Ben katliam yaptım diyenler" hiç yargılanmıyor, hatta hep yargıç koltuğunda oturuyor?Sadece Vietnam da mı bu tarihi yanlışlar yapıldı? Tabii ki hayır. Irak işgali için yapılan itiraflar da ABD tarihinin tamamen gözden geçirilmesini zorunlu kılacak nitelikte.ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, 2003 Şubat ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, Irak'ı kitle imha silahları üretmekle suçladığı konuşmasının, yaşamında bir leke olarak kalacağını söyledi ve böyle bir kitle imha silahının bulunmadığını itiraf etti. ABD'nin Irak'ı işgal gerekçesi buydu, ama gerekçe tamamen fos çıktı. Diğer bir gerekçe de 11 Eylül saldırıları ile Saddam'ın bağlantısıydı. Bu konuda da  Powell, Saddam Hüseyin yönetimi ile teröristler arasında bağlantı kurulmasına da karşı çıktı ve 11 Eylül saldırıları ile Saddam rejiminin bağlantısını gösteren tek bir kanıtın bile bulunamadığını söyledi.ABD Savunma Başkan Yardımcısı Douglas Feith de, Amerikan istihbarat kuruluşlarının, savaştan önce Saddam Hüseyin rejiminin elinde bulunduğu sanılan kitle imha silahlarına ilişkin hata yaptığını itiraf etmişti.Yine ABD'nin en yakın ortağı İngiltere'nin Avam Kamarası İstihbarat ve Güvenlik Komisyonu'nun raporunda, istihbarat birimleri yöneticileri, Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu yönündeki raporların yanlış olduğunu itiraf etmişlerdi.Yine tarihi yanlış bir karar ve yüzbinlerce masumun katliamı. Aynı manzara.Bu yıl temmuz ayında İsviçre'nin Uluslararası Çalışma Kurumu (GIIS), 20 Mart 2003'te başlayan ABD'nin Irak saldırısında 39 bin sivil ölünün "ABD'nin doğrudan ateş açması ve meydana gelen çatışmalara bağlı ölümler" olduğunu açıklamıştı. Savaşın sürdüğü 28 ay içinde toplam sayı 100 bin olarak belirtildi. Bu rakam aynı zamanda İngiliz tıp dergisi Lancet'te de yer aldı. Tabii bu rakamlar tespit edilebilen. Bir bu kadar da kayıp ve tespit edilemeyenler var.GIIS'nin raporunda sayılan ölüm sebepleri de oldukça dikkat çekici. 39 bin kişi direkt ABD askerinin vurmasıyla öldü. Diğerleri ise, atılan bombalardan, açlık ve susuzluktan, tıbbi yetersizliklerden öldü. Binlerce Iraklı kız ise ABD'li askerlerin tecavüzleri neticesinde intihar etti. Peki, olayın ABD tarafı nasıl? Şu anda ABD halkı da bu işgali istemiyor, Bush desteğini gittikçe kaybediyor. Amerikan CBS televizyonunun Ekim ayında yaptığı ankete göre, ABD halkının yüzde 55'i ABD'nin baştan beri Irak'a hiç girmemesi gerektiğini savunuyor.Çünkü şu ana kadar en az 2 bin tabut ABD'ye ulaştı. Asıl sayı ise ABD asker çekerse ortaya çıkacak. Resmi rakamların en az 10 katı daha fazla olduğu tahmin ediliyor.Peki, bu kadar katliamın sonrasında sonuç ne?ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in haziranda yaptığı açıklama bu soruya cevap veriyor: "Irak'ta güvenlik, Saddam Hüseyin'in devrildiği günden daha iyi değil".Peki, ABD yönetiminin, savaşın bütün gerekçelerinin fos çıkmasına rağmen olaya bakış açısı nasıl?ABD'nin ortaya koyduğu tavır hiç değişmedi ve herhangi bir pişmanlık duygusu da yok, geri adım atma da yok. Anlaşılan bütün bu yanlış gerekçeler tamamen bir bahaneymiş. Gaye ise ne pahasına olursa olsun bu bölgelerin işgali ve İsrail'in projesine destek, kaynakları ele geçirmek. ABD Başkanı W. Bush'un Haziran ayında yaptığı konuşmada, Irak'ın terörle savaşta bir ön cephe olduğunu dünya kamuoyuna açıklaması, benzer tiyatroların daha birçok yerde yaşanacağını da bariz bir şekilde gösteriyor.ABD'nin, İran için nükleer çalışmaları, Suriye için ise Hariri suikastini bahane etmesini de bu kapsamda değerlendirmek faydalı olacaktır.Ülkemizin de ABD raporlarında küresel tehdit olduğu, İsrail'in arzı mevut projesi kapsamında olduğu gerçeğinden yola çıkarak, dış politikalarımıza bir çeki düzen vermemiz gerektiğini önemle vurgulamak isteriz.Artık bağımlı politikalardan kurtulmalı, kendi ayaklarımız üzerinde durmalı, milli projeler geliştirmeliyiz.