Bağımsız Türkiye Partisi, Bursa'da şaha kalktı. Osmanlı'nın pay-ı tahtlarından yeşil Bursa'mızın aziz insanları Cuma günü Prof. Dr. Haydar Baş beyi, Gökdere Meydanı'nda tarihinde görülmedik biçimde bağrına bastı. Osmanlı büyüklüğüyle kucakladı Bursalılar, Prof. Dr. Haydar Baş beyi. Bu sebeple, o muhteşem manzarayı oluşturan tüm Bursalı Bağımsız Türkiye Partisi gönüldaşlarını birkez daha tebrik etmeyi borç biliyorum.
Kibrit istifi gibi...
Gökdere Meydanı, Ankara Tandoğan meydanı gibi bir meydan.
Tıklım tıklım. Sıkı mı sıkı; iğne atsanız yere düşmez.
İnsanımız, kibrit istifi gibi, gönül gönüle omuz omuza bir vaziyet aldı. Prof. Dr. Haydar Baş beyin konuşmasıyla, tarihten, günden-güncelden ve gelecekten soluklandılar.
Bursa'nın bendeki yeri farklıdır. Üniversitede ilk yılımı orada okudum. Ne hatıralarımız saklı orada. Koltuğumuzun altında İcmal dergimiz, ne kar tanelerini yedim, ne yağmur sularanı içtim, ne boralarını geçirdim Bursa'nın. Bardaktan boşanırcasına üzerimize yağan ani sağanağı, Hamitler'deki evimizin içine dolup yere serili yataklarımızı deniz balonuna çevirdi bir sonbahar günü. Cümlenizin çocuklarını Allah bağışlaşın, Fatıma Betül'üm gibi çok nazlı bir kız çocuğudur gönlümde Bursa. Osmanlı'nın mayası verilmiş Bursa'da zaman farklıdır. Mütefekkirler, yazarlar bunun farkındadır.
Prof. Dr. Haydar Baş farkı...
Prof. Dr. Haydar Baş bey ile Bursa'da zaman çok daha farklıdır, farklı kalacaktır. Bursa'da zamanı, sadece eli kalem tutan mütefekkirler değil Cuma günü Gökdere Meydanına akın eden mahşeri kalabalık da farketti, iliklerine kadar hissetti. Miting sonrası güzel insanların sarıp sarmalayışı ölü insanı bile diriltecek kıvamdaydı. Çünkü onlar Prof. Dr. Haydar Baş bey'in verdiği umutla, sunduğu mesajla, aksettirdiği Kuvay-ı Milliye ruhuyla dipdiri olmuşlardı. Kanatlanmışlardı adeta.
Prof. Dr. Haydar Baş beyin gönlünde, öğretileri ve söylemlerinde Balkanların ve Balkan Türklerinin çok farklı bir yeri var. Balkanlar, Prof. Dr. Haydar Baş bey için adeta "bir medeniyet labarotuvarı", Türklük farkının İslam'la abideleşen ortamıdır adeta. Bursa'da Balkanlardan gelen insanlarımızın yeşil vatanı.
Dinimiz asaletimizdir...
Konuşmasında şu vurguyu yaptı Haydar Baş bey; bugün Türk boylarından biri olan Macarlar, yüceliklerin, izzet ve şereflerini, asaletlerini koruyamadılar ve kimliklerini kaybettiler ise, bilin ki İslam gibi bir büyük şerefi Türklükleriyle bütünleşteremedikleri içindir. Zira İslamlığını kaybedenler, Türklüklerini de yitirirler.
Bir diğer önemli nokta, Osmanlı insanlığı öyle muhteşem bir medeniyetle kucakladı, öyle muhteşem bir İslam kanatlarıyla sarıp sarmaladı ki, gittiği tüm yerlerdekideki insanlar, özellikle Balkanlarda Bosnalı, Arnavut, Sırp farketmez, müslüman olduktan sonra "artık ben Türk oğlu Türküm" demeye başladı. Müslüman, oldu Türk; Türk, oldu Müslüman. Bu yüce mana tarihten bugüne bu aziz milletten gayrı kimseye nasip olmamıştır, siz bu büyük milletin evlatlarısınız, sizleri tebrik ediyorum dedi Prof. Dr. Haydar Baş bey.
Parti konuşması değil, medeniyet programı...
Haydar Baş beyin konuşmaları tam bir şölen gibi. Medeniyet programı... Bir parti konuşmasının ötesinde bir kudretli medeniyetin proje, fikir, bilgi, aşk ve ruh çağlayanı gibi. Dinleyen, 50 yıllık, 60 yıllık tortularından arınmakla kalmıyor; doluyor ve kanatlanıyor. Kimliğini hatırlıyor. Asaletini hissediyor. Damarlarına kan, vücuduna can geliyor. Miting sonrası coşkulu itiraflar bunun ifadesi.
Millet üzerinde oynanan oyunlara da değiniyor Prof. Dr. Haydar baş bey. Milletle devletinin, milletle askerinin, milletle Atatürk'ün, milletle ailesinin, hatta milletle milletin arasının açılması oyununu pazara çıkartıyor. Tarihsel ve güncel delilleriyle, ihanet derecesindeki oyunları bitiriyor. Dinleyenler kardeşliğin, birliğin zevkine varıyor.
AB'yi de masaya yatırıyor. AB tiyatrosunun, ne büyük ihanetler içerdiğini tek tek, Avrupa Parlamentosu'nun Kıbrıs, Ege, suriçi İstanbul'da ekümenik Patriklik talebi, Türk Ordusu ve güneydoğumuz... gibi konulardaki kararlarıyla anlatıyor. Dinleyenler parmaklarını ısırıyor; eski ve New AB'cilere acıyor. Yazıklar olsun, demekten kendilerini alamıyor.
Sınavsız üniversite müjdesi....
Gençlik, bir başka coşku içindeydi Bursa'da. Sevinç yumağı olmuşlar, sloganlarıyla miting meydanının ortasını adeta teslim almışlardı. Avrupa, Avrupa duy sesimizi, işte bu Türklerin ayak sesidir, derken sanki AB binalarının camları zangırdıyordu. Gençlik bir milletin istikbalidir, şu gençlere sahip olan bir milletin sırtı yere gelmez diyen Prof. Dr. Haydar Baş bey, bir büyük müjdeyi daha verdi: İsteyen tüm lise mezunu gençler, üniversiteye sınavsız gidecekler. Üniversitelerimiz gerekirse üç vardiya hizmet verecek, modern okullarımız akşam da devreye sokulacak, yeni kampüsler açılacak...vs, bunun projeleri hazır, netice itibarıyla tüm gençlerimiz sınavsız olarak üniversitesine gidebilecek.
Dileyen gençler de, sanayi ve işletmelerle işbirliği halindeki teknik ve sanat okullarında okuyarak, üreterek Türkiye'ye en verimli biçimde katkıda bulunacaklar. BTP'nin eğitim projesi meydanı adeta dalgalanan okyanusa çevirdi. Sadece gençleri değil, ana-babaları da sevince boğdu. Bursa Gökdere'de "eğitim bayramı" yaşandı.
Haydar Baş bey konuşmasında, ekonomimiz üzerindeki oyunlarını da boşa çıkartıyor yerli-yabancı, eski-yeni tüm IMF'cilerin. Para oyunlarına dikkat çekiyor. Emisyon karşılığında tarımsal üretimin, sanayi üretiminin artırılması, KOBİ'lerin ve yeni projelerin devreye konulmasıyla borsa-faiz-döviz cenderesine alınarak can çekişen Türk ekonomisinin kurtarılacağı müjdesini veriyor. Somut örneklerle ekonomi projelerini anlatıyor. Gökdere'de millet, adeta para yüzü görmenin bayramını yaşıyor.
Eşek Ağa ve New Oluşumcular
Prof. Dr. Haydar Baş bey, tam 90'dan muhteşem goller attı AB'cilerin, eskimiş yeni oluşumcuların ve New Oluşumcu'ların kalelerine... Sizin nereniz yeni; eskimeyen tarafınız mı kalmış, diye sordu.
New oluşumcular için anlattığı, "Osmanlı topu gibi bir fıkra"yı anlatayım ve bununla bitireyim, dilerseniz.
Ağanın birinin adı "Eşek"miş. Hanımcağızı, ağam şu adını değiştirsen, köylüyü toplayıp sana bir isim bulsalar, diyerek yalvarıp duruyormuş.
Ağa, bir gün isim değişikliği için köyün erkeklerini toplamış. Konuşmuşlar tartışmışlar, ağaya isim bulmak için beyin çatlatmışlar. Ve nihayet, "Sıpa" isminde icma ve karar kılmışlar. Ağanın yeni adı artık olmuş Sıpa.
Ağa, müjdeyi ilk defa hatununa vermek soluğu evinde almış. Müjde hatun demiş, müjde! Adımı değiştim; hani istiyordun ya, demiş. Yeni adını ne koydular demiş hanımı. Ağa, mağrur bir edayla ve büyük bir işi başarmışcasına, Sıpa demiş, Sıpa... Kadıncağız, ah vah ederek, hay Allah cezanı vermesin emi, demiş, hiç Sıpa adı konur mu? Büyüyünce yine Eşek olacaksın, eşek, demiş.
İşte lider, işte hikmet, işte millet, işte medeniyet; başka söze ne hacet.
Kibrit istifi gibi...
Gökdere Meydanı, Ankara Tandoğan meydanı gibi bir meydan.
Tıklım tıklım. Sıkı mı sıkı; iğne atsanız yere düşmez.
İnsanımız, kibrit istifi gibi, gönül gönüle omuz omuza bir vaziyet aldı. Prof. Dr. Haydar Baş beyin konuşmasıyla, tarihten, günden-güncelden ve gelecekten soluklandılar.
Bursa'nın bendeki yeri farklıdır. Üniversitede ilk yılımı orada okudum. Ne hatıralarımız saklı orada. Koltuğumuzun altında İcmal dergimiz, ne kar tanelerini yedim, ne yağmur sularanı içtim, ne boralarını geçirdim Bursa'nın. Bardaktan boşanırcasına üzerimize yağan ani sağanağı, Hamitler'deki evimizin içine dolup yere serili yataklarımızı deniz balonuna çevirdi bir sonbahar günü. Cümlenizin çocuklarını Allah bağışlaşın, Fatıma Betül'üm gibi çok nazlı bir kız çocuğudur gönlümde Bursa. Osmanlı'nın mayası verilmiş Bursa'da zaman farklıdır. Mütefekkirler, yazarlar bunun farkındadır.
Prof. Dr. Haydar Baş farkı...
Prof. Dr. Haydar Baş bey ile Bursa'da zaman çok daha farklıdır, farklı kalacaktır. Bursa'da zamanı, sadece eli kalem tutan mütefekkirler değil Cuma günü Gökdere Meydanına akın eden mahşeri kalabalık da farketti, iliklerine kadar hissetti. Miting sonrası güzel insanların sarıp sarmalayışı ölü insanı bile diriltecek kıvamdaydı. Çünkü onlar Prof. Dr. Haydar Baş bey'in verdiği umutla, sunduğu mesajla, aksettirdiği Kuvay-ı Milliye ruhuyla dipdiri olmuşlardı. Kanatlanmışlardı adeta.
Prof. Dr. Haydar Baş beyin gönlünde, öğretileri ve söylemlerinde Balkanların ve Balkan Türklerinin çok farklı bir yeri var. Balkanlar, Prof. Dr. Haydar Baş bey için adeta "bir medeniyet labarotuvarı", Türklük farkının İslam'la abideleşen ortamıdır adeta. Bursa'da Balkanlardan gelen insanlarımızın yeşil vatanı.
Dinimiz asaletimizdir...
Konuşmasında şu vurguyu yaptı Haydar Baş bey; bugün Türk boylarından biri olan Macarlar, yüceliklerin, izzet ve şereflerini, asaletlerini koruyamadılar ve kimliklerini kaybettiler ise, bilin ki İslam gibi bir büyük şerefi Türklükleriyle bütünleşteremedikleri içindir. Zira İslamlığını kaybedenler, Türklüklerini de yitirirler.
Bir diğer önemli nokta, Osmanlı insanlığı öyle muhteşem bir medeniyetle kucakladı, öyle muhteşem bir İslam kanatlarıyla sarıp sarmaladı ki, gittiği tüm yerlerdekideki insanlar, özellikle Balkanlarda Bosnalı, Arnavut, Sırp farketmez, müslüman olduktan sonra "artık ben Türk oğlu Türküm" demeye başladı. Müslüman, oldu Türk; Türk, oldu Müslüman. Bu yüce mana tarihten bugüne bu aziz milletten gayrı kimseye nasip olmamıştır, siz bu büyük milletin evlatlarısınız, sizleri tebrik ediyorum dedi Prof. Dr. Haydar Baş bey.
Parti konuşması değil, medeniyet programı...
Haydar Baş beyin konuşmaları tam bir şölen gibi. Medeniyet programı... Bir parti konuşmasının ötesinde bir kudretli medeniyetin proje, fikir, bilgi, aşk ve ruh çağlayanı gibi. Dinleyen, 50 yıllık, 60 yıllık tortularından arınmakla kalmıyor; doluyor ve kanatlanıyor. Kimliğini hatırlıyor. Asaletini hissediyor. Damarlarına kan, vücuduna can geliyor. Miting sonrası coşkulu itiraflar bunun ifadesi.
Millet üzerinde oynanan oyunlara da değiniyor Prof. Dr. Haydar baş bey. Milletle devletinin, milletle askerinin, milletle Atatürk'ün, milletle ailesinin, hatta milletle milletin arasının açılması oyununu pazara çıkartıyor. Tarihsel ve güncel delilleriyle, ihanet derecesindeki oyunları bitiriyor. Dinleyenler kardeşliğin, birliğin zevkine varıyor.
AB'yi de masaya yatırıyor. AB tiyatrosunun, ne büyük ihanetler içerdiğini tek tek, Avrupa Parlamentosu'nun Kıbrıs, Ege, suriçi İstanbul'da ekümenik Patriklik talebi, Türk Ordusu ve güneydoğumuz... gibi konulardaki kararlarıyla anlatıyor. Dinleyenler parmaklarını ısırıyor; eski ve New AB'cilere acıyor. Yazıklar olsun, demekten kendilerini alamıyor.
Sınavsız üniversite müjdesi....
Gençlik, bir başka coşku içindeydi Bursa'da. Sevinç yumağı olmuşlar, sloganlarıyla miting meydanının ortasını adeta teslim almışlardı. Avrupa, Avrupa duy sesimizi, işte bu Türklerin ayak sesidir, derken sanki AB binalarının camları zangırdıyordu. Gençlik bir milletin istikbalidir, şu gençlere sahip olan bir milletin sırtı yere gelmez diyen Prof. Dr. Haydar Baş bey, bir büyük müjdeyi daha verdi: İsteyen tüm lise mezunu gençler, üniversiteye sınavsız gidecekler. Üniversitelerimiz gerekirse üç vardiya hizmet verecek, modern okullarımız akşam da devreye sokulacak, yeni kampüsler açılacak...vs, bunun projeleri hazır, netice itibarıyla tüm gençlerimiz sınavsız olarak üniversitesine gidebilecek.
Dileyen gençler de, sanayi ve işletmelerle işbirliği halindeki teknik ve sanat okullarında okuyarak, üreterek Türkiye'ye en verimli biçimde katkıda bulunacaklar. BTP'nin eğitim projesi meydanı adeta dalgalanan okyanusa çevirdi. Sadece gençleri değil, ana-babaları da sevince boğdu. Bursa Gökdere'de "eğitim bayramı" yaşandı.
Haydar Baş bey konuşmasında, ekonomimiz üzerindeki oyunlarını da boşa çıkartıyor yerli-yabancı, eski-yeni tüm IMF'cilerin. Para oyunlarına dikkat çekiyor. Emisyon karşılığında tarımsal üretimin, sanayi üretiminin artırılması, KOBİ'lerin ve yeni projelerin devreye konulmasıyla borsa-faiz-döviz cenderesine alınarak can çekişen Türk ekonomisinin kurtarılacağı müjdesini veriyor. Somut örneklerle ekonomi projelerini anlatıyor. Gökdere'de millet, adeta para yüzü görmenin bayramını yaşıyor.
Eşek Ağa ve New Oluşumcular
Prof. Dr. Haydar Baş bey, tam 90'dan muhteşem goller attı AB'cilerin, eskimiş yeni oluşumcuların ve New Oluşumcu'ların kalelerine... Sizin nereniz yeni; eskimeyen tarafınız mı kalmış, diye sordu.
New oluşumcular için anlattığı, "Osmanlı topu gibi bir fıkra"yı anlatayım ve bununla bitireyim, dilerseniz.
Ağanın birinin adı "Eşek"miş. Hanımcağızı, ağam şu adını değiştirsen, köylüyü toplayıp sana bir isim bulsalar, diyerek yalvarıp duruyormuş.
Ağa, bir gün isim değişikliği için köyün erkeklerini toplamış. Konuşmuşlar tartışmışlar, ağaya isim bulmak için beyin çatlatmışlar. Ve nihayet, "Sıpa" isminde icma ve karar kılmışlar. Ağanın yeni adı artık olmuş Sıpa.
Ağa, müjdeyi ilk defa hatununa vermek soluğu evinde almış. Müjde hatun demiş, müjde! Adımı değiştim; hani istiyordun ya, demiş. Yeni adını ne koydular demiş hanımı. Ağa, mağrur bir edayla ve büyük bir işi başarmışcasına, Sıpa demiş, Sıpa... Kadıncağız, ah vah ederek, hay Allah cezanı vermesin emi, demiş, hiç Sıpa adı konur mu? Büyüyünce yine Eşek olacaksın, eşek, demiş.
İşte lider, işte hikmet, işte millet, işte medeniyet; başka söze ne hacet.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019