Bu ülkenin insanları, bugün içinde bulundukları namüsait şartlara müstehak mıdır? Ülkemizi bugün ve geçmişte idare edenler, seçim meydanlarında verdikleri sözleri yerine getirmişler midir?
Bu ülkeyi yönetenler hep başarısız olmalarına rağmen, seçim meydanlarında bol bol vaatler vererek koltuktan kopmak istememektedirler.
Ancak oturdukları koltuktan kalkıp da, maalesef ülkemizin gerçeklerini göremediler. Ülkemizin nasıl vahim bir çıkmaza sürüklendiğinin farkında değiller mi?
Mevcut siyasilerin, bugüne kadar hiç bir olumlu çalışmasını göremedik. Yıllardır siyasetin içinde olmalarına rağmen, hiç bir sahada ileri bir adım atamadılar. Ülkeyi her geçen gün geriye doğru hızlı bir şekilde gerilettiriyorlar.
Ülkenin kaynakları verimli bir şekilde kullanılmamaktır.
Bugün çok ihtiyacımız olan otuz milyar dolar civarında paranın, görev zararı adı altında üzerinden kalemle çizilmesi, ve daha sonra on milyar dolar için IMF'e el avuç açılması, beceriksizliklerden sadece bir örnektir.
Ve sonunda IMF, Dünya Bankası... kuyusunun içine düşürüldük. Bu kuyudan bu kafayla çıkmamız zor, belki de imkansızdır.
Yüklendikleri sorumluluk gereği, bu ülkenin bütün imkanları ellerinde. Yapılması gereken, alınması gereken kararların doğru ve isabetli alınmasıdır.
Politikacılardan, miletvekillerinden, siyasi parti liderlerinden, ülkemizi içine düşürdükleri bu durumdan çıkarmak için, hiçbir olumlu görüşleri yok. Ülkeyi bu duruma getirenlerin akılları sadece batırmaya mı çalışıyor?
Kimileri kırk yıldır, kimileri yirmi yıldır, kimileri on yıldır siyasetin içindeler. Ancak ülke hep geri gitti. Zihinsel, işlevsel hiç bir aktivite yok. Sadece becerilebilen "laf salatasını" güzel yapmak. Diğer bir ifadeyle beyaz olan bir şeyi, siyahtır diye sana bana zorla kabul ettirmek.
IMF'den borç alabilmek için Tarım, Sanayi, Ticaret, Üretim, İstihdam, İhracat... velhasıl her şey yok edildi. Dünyada bir devlet gösterebilir misiniz ki, üretimi, tarımı, ticareti, istihdamı olmadan kalkınabilsin.
Bu mantığı alın dünyanın en gelişmiş devletinde uygulayın, bir-iki ay gibi kısa bir zaman zarfında o ülkede aynen bizim gibi batar.
Bütün bunlardan sonra hala biz iyi yoldayız gibi ifadeleri kullanabilmekteler.
Ülkemize akıl verenler ve minval üzere bizleri yönetenler, gerçekleri hiç bir zaman göremezler. Çünkü kendi bakış açımızla değil, onların bize baktığı gibi bakmaktalar. Bu bakış işsizliğin, sıkıntının, çöplerden ekmek aramanın, ailevi bunalımların, küçük bir azınlık yerken onlara imrenerek bakan çoğunluğun, açlığın ve açlık sınırının ne olduğunu göremez ve bilemez.
Ve yine bu bakış açısıyla, protesto eylemlerinin, yurt dışına gidebilmek için çareler arayan işsizlerimizin, genç beyinlerimizin, yatırımını ülke dışında yapmanın hesaplarını yapan müteşebbislerimizin.... sıkıntılarının ne olduğunun farkına varamazlar. Bu sıkıntıların farkına varabilmek için, halkın çektiği cefanın binde birinin çekilmesi gerekmektedir.
Güvensizlik had safhada. Güven kalmadı.
Bunun en bariz emaresi yastık altındaki paraların gün yüzüne çıkarılmayışıdır.
Globalleşen dünyada egemen güçlerin ülkemizi hedef seçmeleri, bilinçlidir, programlıdır.
Bütün sıkıntıları kendi özbenliğimize, değerlerimize dönerek halledebiliriz. Üretime, yatırıma, istihdama, ihracata yönelik çalışması olmayan hiç bir millet ayakta duramaz. Çünkü, para üretilerek kazanılır. Paranın, gelirin kaynağı üreterek elde edilir. O halde üretim seferberliği başlatılmalıdır.
Bu ülkeyi yönetenler hep başarısız olmalarına rağmen, seçim meydanlarında bol bol vaatler vererek koltuktan kopmak istememektedirler.
Ancak oturdukları koltuktan kalkıp da, maalesef ülkemizin gerçeklerini göremediler. Ülkemizin nasıl vahim bir çıkmaza sürüklendiğinin farkında değiller mi?
Mevcut siyasilerin, bugüne kadar hiç bir olumlu çalışmasını göremedik. Yıllardır siyasetin içinde olmalarına rağmen, hiç bir sahada ileri bir adım atamadılar. Ülkeyi her geçen gün geriye doğru hızlı bir şekilde gerilettiriyorlar.
Ülkenin kaynakları verimli bir şekilde kullanılmamaktır.
Bugün çok ihtiyacımız olan otuz milyar dolar civarında paranın, görev zararı adı altında üzerinden kalemle çizilmesi, ve daha sonra on milyar dolar için IMF'e el avuç açılması, beceriksizliklerden sadece bir örnektir.
Ve sonunda IMF, Dünya Bankası... kuyusunun içine düşürüldük. Bu kuyudan bu kafayla çıkmamız zor, belki de imkansızdır.
Yüklendikleri sorumluluk gereği, bu ülkenin bütün imkanları ellerinde. Yapılması gereken, alınması gereken kararların doğru ve isabetli alınmasıdır.
Politikacılardan, miletvekillerinden, siyasi parti liderlerinden, ülkemizi içine düşürdükleri bu durumdan çıkarmak için, hiçbir olumlu görüşleri yok. Ülkeyi bu duruma getirenlerin akılları sadece batırmaya mı çalışıyor?
Kimileri kırk yıldır, kimileri yirmi yıldır, kimileri on yıldır siyasetin içindeler. Ancak ülke hep geri gitti. Zihinsel, işlevsel hiç bir aktivite yok. Sadece becerilebilen "laf salatasını" güzel yapmak. Diğer bir ifadeyle beyaz olan bir şeyi, siyahtır diye sana bana zorla kabul ettirmek.
IMF'den borç alabilmek için Tarım, Sanayi, Ticaret, Üretim, İstihdam, İhracat... velhasıl her şey yok edildi. Dünyada bir devlet gösterebilir misiniz ki, üretimi, tarımı, ticareti, istihdamı olmadan kalkınabilsin.
Bu mantığı alın dünyanın en gelişmiş devletinde uygulayın, bir-iki ay gibi kısa bir zaman zarfında o ülkede aynen bizim gibi batar.
Bütün bunlardan sonra hala biz iyi yoldayız gibi ifadeleri kullanabilmekteler.
Ülkemize akıl verenler ve minval üzere bizleri yönetenler, gerçekleri hiç bir zaman göremezler. Çünkü kendi bakış açımızla değil, onların bize baktığı gibi bakmaktalar. Bu bakış işsizliğin, sıkıntının, çöplerden ekmek aramanın, ailevi bunalımların, küçük bir azınlık yerken onlara imrenerek bakan çoğunluğun, açlığın ve açlık sınırının ne olduğunu göremez ve bilemez.
Ve yine bu bakış açısıyla, protesto eylemlerinin, yurt dışına gidebilmek için çareler arayan işsizlerimizin, genç beyinlerimizin, yatırımını ülke dışında yapmanın hesaplarını yapan müteşebbislerimizin.... sıkıntılarının ne olduğunun farkına varamazlar. Bu sıkıntıların farkına varabilmek için, halkın çektiği cefanın binde birinin çekilmesi gerekmektedir.
Güvensizlik had safhada. Güven kalmadı.
Bunun en bariz emaresi yastık altındaki paraların gün yüzüne çıkarılmayışıdır.
Globalleşen dünyada egemen güçlerin ülkemizi hedef seçmeleri, bilinçlidir, programlıdır.
Bütün sıkıntıları kendi özbenliğimize, değerlerimize dönerek halledebiliriz. Üretime, yatırıma, istihdama, ihracata yönelik çalışması olmayan hiç bir millet ayakta duramaz. Çünkü, para üretilerek kazanılır. Paranın, gelirin kaynağı üreterek elde edilir. O halde üretim seferberliği başlatılmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Bektaş / diğer yazıları
- Başaramayanlar başarısızdır / 29.03.2006
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001