Dünya Bankası, ülkemizdeki yoksullara dağıtılmak amacıyla 500 milyon dolar para vermeyi kararlaştırdı. Bu para, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma fonu kapsamındaki iki milyon aileye dağıtılacakmış.
Bu paranın, hibe olmadığını daha sonra geri ödenecek olmasının bilinmesi yanında, Sayın Derviş'in "Merak etmeyin, Türkiye'de Arjantin gibi sosyal patlama olmaz" diyerek, ülkenin durumunun Arjantin ile mukayese edilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin hemen arkasından, Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Ajay Chibber "Yoksulların krize dayanacak güçleri yok" diyerek hem verilecek olan 500 milyon doların zemini hazırlamış, hem de Türkiye'deki yoksulluk gerçeğinin altını çizmiştir.
Her ne kadar sayın Gemici ve sayın Cem, bu olaya karşı çıkma pozisyonuna girmiş olsalar da, diğer arkadaşlarının olayı kabullenmelerinin gölgesinde kalmışlardır.
Ülkemizdeki yoksulluğu, maalesef göremeyen, görse de, hiçbir şey yapacak takati olmayan Ankara'dakiler, Mr. Chibber'in yoksulluk nedeniyle ifade ettiği yardım (hibe değil) açıklamasından sonra, bu konu (yani yoksullukla) ilgili yeni ve yerli bir açıklama henüz duyulmamıştır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu kanalıyla yoksul ailelere kullandırılacak olan bu paranın dağıtılması işlemlerine, Dünya Bankası'ndan gelecek görevliler, bizzat kontrolörlük yapacaklar.
Türkiye'ye yapılacak bu geri ödemeli yardım, maalesef, ülkemizin dünya platformunda, açlıktan ölen Afrika ülkelerindeki insanlara, ölmesinler diye ve bir sosyal patlamaya sebebiyet vermesinler diye yapılan yardım paralelindedir. Ne hazindir ki ülkemizdeki yoksulluk gerçeği, bu noktaya getirilmiştir.
IMF programlarının uygulanmaya konulmasından bu yana, ülkemizin her geçen gün hızla yoksullaştığı, fabriklarının kapandığı kepenklerin indirildiği, işsizliğin her geçen gün artarak devam ettiği, memurunun, işçisinin, köylüsünün... kısaca insanların umutların her geçen gün söndüğü, üçüncü dünya ülkeleri arasındaki yerini almaya başlamıştır.
Bütün dünyanın gözü üzerinde olan gençliğimizin ise, yabancı Büyükelçiliklerin kapılarında uzun kuyruklar oluşturarak ülkemizden kaçma uğraşlarına hergün şahit olduğumuz acıklı manzaraları, memleketimizin maalesef bir gerçeği haline getirildi.
Müteşebbislerimizin, yatırımlarını, yabancı ülkelere yapma fiiliyat veya düşünceleride yaşadığmız gerçeklerden bir diğerini oluşturmaktadır. Ülkemizde uygulanana-uygulattıralan-yabancı patentli ekonomik model nedeniyle, yukarıda da değindiğimiz gibi, fabrikaların, işyerlerinin kapanmasına sebep olmaktadır.
Fabrikalar, işyerleri, dükkanlar kapatılarak kalkınma modeli dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bu modeli bize uygulayanlar, aynı modeli kendi ülkelerinde uygulasınlar, en kısa zamanda onlar da batarlar.
IMF'nin programlarını uygulayan ve açlığa mahkum edilen ülkelerde bugün sosyal patlamalar, açlıklar, çöplerden geçinen insanlar çığ gibi büyükmektedir.
Kısacası yabancı devletlerin Türkiye'de görmek istediği manzara da budur.
Dünya Bankası'nın yoksullara yardım için vereceği para, ve bunun dağıtımının kontrolünü kendilerinin yapacak olması Türkiye'nin saygınlığını, onurunu, yok etmeye yönelik, utanılacak bir durum ve güvensizlik arzetmektedir.
Güvenini kaybetmiş bir yönetimin, dünyanın arkamızdan gülmesine seyirci kalması, Türk milletinin hakkı değildir.
Otuz milyar dolarların görev zararı diye kamufle edilip, on milyar dolar için el avuç açmanın gülünçlüğüne ve getirdiği sıkıntılara bu necip millet müstehak değildir.
Neye mi müstehaktır? Birliğe, beraberliğe, iktisadi bağımsızlığa, sosyal adalete, onura, başının dik durmasına... Kısaca Kuvay-ı Milliye ruhuna muhtaçtır.
Bu paranın, hibe olmadığını daha sonra geri ödenecek olmasının bilinmesi yanında, Sayın Derviş'in "Merak etmeyin, Türkiye'de Arjantin gibi sosyal patlama olmaz" diyerek, ülkenin durumunun Arjantin ile mukayese edilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin hemen arkasından, Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Ajay Chibber "Yoksulların krize dayanacak güçleri yok" diyerek hem verilecek olan 500 milyon doların zemini hazırlamış, hem de Türkiye'deki yoksulluk gerçeğinin altını çizmiştir.
Her ne kadar sayın Gemici ve sayın Cem, bu olaya karşı çıkma pozisyonuna girmiş olsalar da, diğer arkadaşlarının olayı kabullenmelerinin gölgesinde kalmışlardır.
Ülkemizdeki yoksulluğu, maalesef göremeyen, görse de, hiçbir şey yapacak takati olmayan Ankara'dakiler, Mr. Chibber'in yoksulluk nedeniyle ifade ettiği yardım (hibe değil) açıklamasından sonra, bu konu (yani yoksullukla) ilgili yeni ve yerli bir açıklama henüz duyulmamıştır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu kanalıyla yoksul ailelere kullandırılacak olan bu paranın dağıtılması işlemlerine, Dünya Bankası'ndan gelecek görevliler, bizzat kontrolörlük yapacaklar.
Türkiye'ye yapılacak bu geri ödemeli yardım, maalesef, ülkemizin dünya platformunda, açlıktan ölen Afrika ülkelerindeki insanlara, ölmesinler diye ve bir sosyal patlamaya sebebiyet vermesinler diye yapılan yardım paralelindedir. Ne hazindir ki ülkemizdeki yoksulluk gerçeği, bu noktaya getirilmiştir.
IMF programlarının uygulanmaya konulmasından bu yana, ülkemizin her geçen gün hızla yoksullaştığı, fabriklarının kapandığı kepenklerin indirildiği, işsizliğin her geçen gün artarak devam ettiği, memurunun, işçisinin, köylüsünün... kısaca insanların umutların her geçen gün söndüğü, üçüncü dünya ülkeleri arasındaki yerini almaya başlamıştır.
Bütün dünyanın gözü üzerinde olan gençliğimizin ise, yabancı Büyükelçiliklerin kapılarında uzun kuyruklar oluşturarak ülkemizden kaçma uğraşlarına hergün şahit olduğumuz acıklı manzaraları, memleketimizin maalesef bir gerçeği haline getirildi.
Müteşebbislerimizin, yatırımlarını, yabancı ülkelere yapma fiiliyat veya düşünceleride yaşadığmız gerçeklerden bir diğerini oluşturmaktadır. Ülkemizde uygulanana-uygulattıralan-yabancı patentli ekonomik model nedeniyle, yukarıda da değindiğimiz gibi, fabrikaların, işyerlerinin kapanmasına sebep olmaktadır.
Fabrikalar, işyerleri, dükkanlar kapatılarak kalkınma modeli dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bu modeli bize uygulayanlar, aynı modeli kendi ülkelerinde uygulasınlar, en kısa zamanda onlar da batarlar.
IMF'nin programlarını uygulayan ve açlığa mahkum edilen ülkelerde bugün sosyal patlamalar, açlıklar, çöplerden geçinen insanlar çığ gibi büyükmektedir.
Kısacası yabancı devletlerin Türkiye'de görmek istediği manzara da budur.
Dünya Bankası'nın yoksullara yardım için vereceği para, ve bunun dağıtımının kontrolünü kendilerinin yapacak olması Türkiye'nin saygınlığını, onurunu, yok etmeye yönelik, utanılacak bir durum ve güvensizlik arzetmektedir.
Güvenini kaybetmiş bir yönetimin, dünyanın arkamızdan gülmesine seyirci kalması, Türk milletinin hakkı değildir.
Otuz milyar dolarların görev zararı diye kamufle edilip, on milyar dolar için el avuç açmanın gülünçlüğüne ve getirdiği sıkıntılara bu necip millet müstehak değildir.
Neye mi müstehaktır? Birliğe, beraberliğe, iktisadi bağımsızlığa, sosyal adalete, onura, başının dik durmasına... Kısaca Kuvay-ı Milliye ruhuna muhtaçtır.
Hakan Bektaş / diğer yazıları
- Başaramayanlar başarısızdır / 29.03.2006
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001