2. Dünya Savaşı'nın bittiği 1945 yılında gerçekleşen 15,3'lük küçülmeden sonra, Türkiye ekonomisi en derin küçülmeyi yaşadı.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yüze 11.8, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) yüzde 9.3 küçüldü.
GSMH, yılın ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 11.8 geriledi. 2001 yılının ikinci üç aylık döneminde GSMH, 38.5 katrilyon lira olarak hesaplandı. Aynı dönemde GSYİH, yüzde 9.3 düşüş gösterdi. İlk altı aylık dönem itibariyle GSMH yüzde 8.5, GSYİH ise yüzde 6.1 küçüldü.
Bu yılın ikinci üç aylık döneminde, önceki yılın aynı dönemine göre, sabit fiyatlar tarım sektörü yüzde 4.9, sanayi sektörü yüzde 8.5, inşaat sektörü yüzde 10,1, ticaret sektörü yüzde 11.5, Ulaştırma ve Haberleşme sektörü de yüzde 8.8 oranında küçüldü.
Rakamlara daha fazla bulaşmadan, kısaca ifade etmek gerekirse; Düştük, düşürüldük, küçüldük, küçültüldük... dibe doğru hızla ilerliyoruz.
IMF'in elemanlarına ülkenin ekonomisini teslim edenler. TBMM'ni IMF'in bürosu gibi çalıştırıp, egemeniğin kayıtsız şartsız milletin olduğundan dem vuranlar. Elli yıldır, kırk yıldır, otuz yıldır, yirmi yıldır, on yıldır siyasetin izinde olduklarından bahsedip duranlar. Bu ne hal? Bu vaziyet nedir? Hani her şeyi biliyordunuz? Her şeyi bilmeniz nedeniyle mi bugüne kadar sizleri uyaran, doğru yolu gösterenleri dikkate almadınız? Ama, Arjantin'i, Brezilya'yı Meksika'yı, Kore'yi, Endonezya'yı.. çökerten IMF'i dikkate aldınız. Ve sonunda ülkemizde maalesef dibe doğru gidiyor.
Faiz, döviz tikine takılıp kalmak, üretimi akıla getirmeyi dahi istememek, ne yapacağını bilememenin en bariz vasfıdır.
Fabrikaların kapanması, kepenklerin inmesi, üretimin olmaması, tarımın ortadan kaldırılması, elde avuçta ne varsa satıp savurarak sadece IMF'ye el avuç açılması mantığının neresi doğru ki? Doğru olmayan bu mantık bizim için maalesef hedef olarak belirlendi. IMF endeksli iktisadi politikaların açıkçası şudur; Biz bir şey bilmiyoruz, gelin siz iktisaden bu ülkeyi idare edin. Ancak GSMH'de ki 11.8 küçülmenin net ifadesi; IMF politikalarının çöktüğü anlamındadır.
Başbakan Ecevit; "Türk ekonomisi daralmaya, küçülmeye mahkum değil" derken sanki muhalefetteymiş gibi konuşuyor. Hükümetin başında kendisinin bulunduğundan habersiz gibi davranıyor. Oysa Kasım 2000'de, Şubat'ta ki krizde ve şu anda yaşamakta olduğumuz sıkıntılarda kendisi Hükümetin Başbakanıdır.
İşsizliğin, ailevi huzursuzlukların, bunalımların, geçimsizliğin, açlığın, yoksulluğun... toplusal patlamaya doğru ivme kazandığı bu ortamda, iktidarından, muhalefetine, grubu bulunanından bulunmayanına kadar, hiç kimseden sonuca tesir edecek objektif bir çözüm ifade edilememektedir.
Sadece bir şahsiyetin sesi gür çıktı. Bu gür sesin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tı. Açıkça ifade etmişti:
"Bu program ülkeyi batırır. Çünkü bu programda üretim, yatırım, istihdam yok. Sadece borç olmaya dayalı bir mantık var. Yine ülkede maliyet enflasyonu olmasına rağmen, talep enflasoyunu varmış gibi hareket ediliyor. Bu yanlış teşhisin sonucunda altından kalkamayacağımız sıkıntılara mübtela oluruz. Beni dinlesinler bu ekonomiyi düzlüğe çıkaralım!
Dilemediler, yanlış da ısrar ettiler. Hiç kimsenin çözüm üretemediği yerde Porf. Dr. Haydar Baş çözümleri ortaya koymuştur.
Ankara'nın duyarsızlığı ve çözüm üretmemesi nedeniyle sıkıntılar ve iflaslar artarak devam etmektedir.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yüze 11.8, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) yüzde 9.3 küçüldü.
GSMH, yılın ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 11.8 geriledi. 2001 yılının ikinci üç aylık döneminde GSMH, 38.5 katrilyon lira olarak hesaplandı. Aynı dönemde GSYİH, yüzde 9.3 düşüş gösterdi. İlk altı aylık dönem itibariyle GSMH yüzde 8.5, GSYİH ise yüzde 6.1 küçüldü.
Bu yılın ikinci üç aylık döneminde, önceki yılın aynı dönemine göre, sabit fiyatlar tarım sektörü yüzde 4.9, sanayi sektörü yüzde 8.5, inşaat sektörü yüzde 10,1, ticaret sektörü yüzde 11.5, Ulaştırma ve Haberleşme sektörü de yüzde 8.8 oranında küçüldü.
Rakamlara daha fazla bulaşmadan, kısaca ifade etmek gerekirse; Düştük, düşürüldük, küçüldük, küçültüldük... dibe doğru hızla ilerliyoruz.
IMF'in elemanlarına ülkenin ekonomisini teslim edenler. TBMM'ni IMF'in bürosu gibi çalıştırıp, egemeniğin kayıtsız şartsız milletin olduğundan dem vuranlar. Elli yıldır, kırk yıldır, otuz yıldır, yirmi yıldır, on yıldır siyasetin izinde olduklarından bahsedip duranlar. Bu ne hal? Bu vaziyet nedir? Hani her şeyi biliyordunuz? Her şeyi bilmeniz nedeniyle mi bugüne kadar sizleri uyaran, doğru yolu gösterenleri dikkate almadınız? Ama, Arjantin'i, Brezilya'yı Meksika'yı, Kore'yi, Endonezya'yı.. çökerten IMF'i dikkate aldınız. Ve sonunda ülkemizde maalesef dibe doğru gidiyor.
Faiz, döviz tikine takılıp kalmak, üretimi akıla getirmeyi dahi istememek, ne yapacağını bilememenin en bariz vasfıdır.
Fabrikaların kapanması, kepenklerin inmesi, üretimin olmaması, tarımın ortadan kaldırılması, elde avuçta ne varsa satıp savurarak sadece IMF'ye el avuç açılması mantığının neresi doğru ki? Doğru olmayan bu mantık bizim için maalesef hedef olarak belirlendi. IMF endeksli iktisadi politikaların açıkçası şudur; Biz bir şey bilmiyoruz, gelin siz iktisaden bu ülkeyi idare edin. Ancak GSMH'de ki 11.8 küçülmenin net ifadesi; IMF politikalarının çöktüğü anlamındadır.
Başbakan Ecevit; "Türk ekonomisi daralmaya, küçülmeye mahkum değil" derken sanki muhalefetteymiş gibi konuşuyor. Hükümetin başında kendisinin bulunduğundan habersiz gibi davranıyor. Oysa Kasım 2000'de, Şubat'ta ki krizde ve şu anda yaşamakta olduğumuz sıkıntılarda kendisi Hükümetin Başbakanıdır.
İşsizliğin, ailevi huzursuzlukların, bunalımların, geçimsizliğin, açlığın, yoksulluğun... toplusal patlamaya doğru ivme kazandığı bu ortamda, iktidarından, muhalefetine, grubu bulunanından bulunmayanına kadar, hiç kimseden sonuca tesir edecek objektif bir çözüm ifade edilememektedir.
Sadece bir şahsiyetin sesi gür çıktı. Bu gür sesin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tı. Açıkça ifade etmişti:
"Bu program ülkeyi batırır. Çünkü bu programda üretim, yatırım, istihdam yok. Sadece borç olmaya dayalı bir mantık var. Yine ülkede maliyet enflasyonu olmasına rağmen, talep enflasoyunu varmış gibi hareket ediliyor. Bu yanlış teşhisin sonucunda altından kalkamayacağımız sıkıntılara mübtela oluruz. Beni dinlesinler bu ekonomiyi düzlüğe çıkaralım!
Dilemediler, yanlış da ısrar ettiler. Hiç kimsenin çözüm üretemediği yerde Porf. Dr. Haydar Baş çözümleri ortaya koymuştur.
Ankara'nın duyarsızlığı ve çözüm üretmemesi nedeniyle sıkıntılar ve iflaslar artarak devam etmektedir.
Hakan Bektaş / diğer yazıları
- Başaramayanlar başarısızdır / 29.03.2006
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001