Rusya, AB, BM ve ABD tarafından Nisan ayında taraflara sunulan Ortadoğu Yol Haritası, Filistin tarafından koşulsuz olarak kabul edildikten sonra önceki gün de İsrail tarafından 7'ye karşı 4'lük bir oranla kabul gördü.
İsrail hükümetinin bölgedeki şiddeti bitirmeye yönelik attığı bu adımlar olumlu olduğu kadar, İsrail ordusunun Filistin topraklarına her defasında gir çık yaparak düzeni tehdit etmesi bölge barışı açısından olumsuzluk olarak değerlendirilebilir.
İsrail halkının yarısı planı kabul eder görürken yarısı da karşı çıkıyor. Bu mesafeli yaklaşımsa barışın hassas karnını oluşturuyor.
Filistin'de hemen herkes plana evet derken diğer tarafın çekinceler ortaya koyması iyimser havayı bulandırıyor.
Bölgede bu tarz bir hassasiyet yaşanırken ABD'nin Ortadoğu'ya diplomatik çıkarma yapması anlamlı. ABD Başkanı Bush'un bölgeye gelmesi sözkonusu. Ürdün'ün Akabe kentinde yapılması planlanan zirvede Başkan Bush, Şaron ve Ebu Abbas'la görüşecek. Resmi olarak henüz teyid edilmeyen zirve üzerinde kafa yorulurken ABD'nin diplomatik misyon temsilcileri Mısır ve Suudi Arabistan gibi katalizör devletlerle temasa geçmiş durumdalar. Araplar'ın nabzını ölçmeye çalışan ABD'ye Ortadoğu Arapları pek güvenmiyorlar. Başta İran olmak üzere çoğu bölge lideri , ABD'nin asıl amacının İsrail'i garanti altına alarak Yahudi etki alanını genişletmek olduğu görüşünde.
Bunun bir oyun olduğunu, ABD'nin bölgeye barış getirmek gibi bir uğraşının olamayacağı kanaatindeki Arap ülkeleri, Irak'ta olanları, sivillere yapılanları unutmadıklarının altını çiziyorlar.
İsrail ve Filistin'i tekrar masabaşına çekmeye çalışan ABD'nin, Filistin'e devlet borcu var. Takvimi 2005 olarak tasarlanan planda bu vaadlerin ne derece sağlanacağı kesinlik kazanmış değil. 11 Eylül arefesi dillendirilmesine rağmen Afganistan operasyonu ile güme giden Filistin Devleti vaadleri bu kez gerçekleşecek mi tam belli değil. Bush'un yapacağı ziyaret bu yüzden de önemli bir basamak olacak.
Avrupa ülkelerinin ,sözde de olsa, Filistin Devleti'nin kurulması gerekliliği fikri üzerinde düşünen ABD'nin, müstakbel zirve sırasında taraflara vereceği telkin belirleyici olacak. Tabi zirve öncesi bir patlama yaşanmaz ve patlamanın sorumluluğu müslüman kesimlere yamanmazsa.
Bu arada İngiltere ve Fransa da Ortadoğu da boş durmuyor. İngilizler Ortadoğu barışının gelmesi için İsrail'in de bazı adımlar atması gerektiği fikrini yeni yeni kabullenmeye başladılar. Hemen her defasında Filistin tarafına ve Arafat'a yüklenen İngilizler'in elinde koz da kalmadı. Kendi ifadelerine göre yeni Filistin'in başında batı yanlısı bir Başbakan var artık.
Fransa ise Dışişleri Bakanı Dominigue de Villepin ile Irak sonrası boşluğu doldurmanın gayretinde. İngiltere ve ABD İsrail üzerinden bölgeye oynarken, bu açığı gören Fransa Filistin üzerinden oyuna katılmak istiyor.
Şaron, Fransız bakanın Arafat'la görüşmesini hazmedemedi ama Fransa Ortadoğu'da yeni bir kanal bulmanın ayrıcalıklarını kullanıyor ve kullanacak da. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın Irak işgali sırasında Bush ile gerdiği ipler bir bakıma İsrail-Filistin bölgesinde kopacak.
İsrail hükümetinin bölgedeki şiddeti bitirmeye yönelik attığı bu adımlar olumlu olduğu kadar, İsrail ordusunun Filistin topraklarına her defasında gir çık yaparak düzeni tehdit etmesi bölge barışı açısından olumsuzluk olarak değerlendirilebilir.
İsrail halkının yarısı planı kabul eder görürken yarısı da karşı çıkıyor. Bu mesafeli yaklaşımsa barışın hassas karnını oluşturuyor.
Filistin'de hemen herkes plana evet derken diğer tarafın çekinceler ortaya koyması iyimser havayı bulandırıyor.
Bölgede bu tarz bir hassasiyet yaşanırken ABD'nin Ortadoğu'ya diplomatik çıkarma yapması anlamlı. ABD Başkanı Bush'un bölgeye gelmesi sözkonusu. Ürdün'ün Akabe kentinde yapılması planlanan zirvede Başkan Bush, Şaron ve Ebu Abbas'la görüşecek. Resmi olarak henüz teyid edilmeyen zirve üzerinde kafa yorulurken ABD'nin diplomatik misyon temsilcileri Mısır ve Suudi Arabistan gibi katalizör devletlerle temasa geçmiş durumdalar. Araplar'ın nabzını ölçmeye çalışan ABD'ye Ortadoğu Arapları pek güvenmiyorlar. Başta İran olmak üzere çoğu bölge lideri , ABD'nin asıl amacının İsrail'i garanti altına alarak Yahudi etki alanını genişletmek olduğu görüşünde.
Bunun bir oyun olduğunu, ABD'nin bölgeye barış getirmek gibi bir uğraşının olamayacağı kanaatindeki Arap ülkeleri, Irak'ta olanları, sivillere yapılanları unutmadıklarının altını çiziyorlar.
İsrail ve Filistin'i tekrar masabaşına çekmeye çalışan ABD'nin, Filistin'e devlet borcu var. Takvimi 2005 olarak tasarlanan planda bu vaadlerin ne derece sağlanacağı kesinlik kazanmış değil. 11 Eylül arefesi dillendirilmesine rağmen Afganistan operasyonu ile güme giden Filistin Devleti vaadleri bu kez gerçekleşecek mi tam belli değil. Bush'un yapacağı ziyaret bu yüzden de önemli bir basamak olacak.
Avrupa ülkelerinin ,sözde de olsa, Filistin Devleti'nin kurulması gerekliliği fikri üzerinde düşünen ABD'nin, müstakbel zirve sırasında taraflara vereceği telkin belirleyici olacak. Tabi zirve öncesi bir patlama yaşanmaz ve patlamanın sorumluluğu müslüman kesimlere yamanmazsa.
Bu arada İngiltere ve Fransa da Ortadoğu da boş durmuyor. İngilizler Ortadoğu barışının gelmesi için İsrail'in de bazı adımlar atması gerektiği fikrini yeni yeni kabullenmeye başladılar. Hemen her defasında Filistin tarafına ve Arafat'a yüklenen İngilizler'in elinde koz da kalmadı. Kendi ifadelerine göre yeni Filistin'in başında batı yanlısı bir Başbakan var artık.
Fransa ise Dışişleri Bakanı Dominigue de Villepin ile Irak sonrası boşluğu doldurmanın gayretinde. İngiltere ve ABD İsrail üzerinden bölgeye oynarken, bu açığı gören Fransa Filistin üzerinden oyuna katılmak istiyor.
Şaron, Fransız bakanın Arafat'la görüşmesini hazmedemedi ama Fransa Ortadoğu'da yeni bir kanal bulmanın ayrıcalıklarını kullanıyor ve kullanacak da. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın Irak işgali sırasında Bush ile gerdiği ipler bir bakıma İsrail-Filistin bölgesinde kopacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005