Şahıs olarak siz bir günah işlediğiniz zaman tevbe-istiğfar edip bir daha da o günaha dönmemeye söz verirseniz umulur ki Allah’ın mağfiretine mazhar olursunuz.
“Ve onlar, utanç verici bir iş yaptıkları veya kendi kendilerine (başka türlü) bir zulüm işledikleri zaman, Allah’ı anar ve günahlarının affı için yalvarırlar -zaten Allah’tan başka kim günahları affedebilir?- ve her ne (zulüm) işlemişlerse onda bilerek ısrar etmezler.” (Al-i İmran, 135)
Siz bir milletin yönetimine talip olmuşsanız ve o millet de sözlerinize ve vaadlerinize inanarak sizi iş başına getirmişse artık o milletin her şeyinden sorumlusunuz demektir.
Siz talip oldunuz, siz ısrarla istediniz ve yönetim koltuğuna oturdunuz.
Artık sizden beklenen, içerde huzuru sağlamak, işsize iş, aşsıza aş temin etmek, hukuku işletmek ve adaleti tesis etmek, dışarda ise o milletin yüzünü karartacak, yere baktıracak herhangi bir eyleme ve söyleme imza atmamaktır.
İçerdeki durma hep beraber şahidiz, yandaş ve yalaka medyanın “artık fakirlik geride kaldı, herkes iftarını boğazda açıyor” türünden utanç verici manşetlerine rağmen milletin burnundan soluduğunu görüyoruz.
Dışardaki karne ise çok daha beter kırık notlarla dolu.
Siz İmam-Hatip nesli olarak on sene evvel iktidara gelmişsiniz, daha iktidarınızın üçüncü ayında komşu-kardeş bir ülke haçlı işgaline uğramış, gizli-açık bu işgale destek vermişsiniz, hava sahanızı kullandırmışsınız, katliama tabi tutulan milyonların çığlığına kulak tıkamışsınız, hatta işgal ordularına dua etmişsiniz, emperyalist emeller için ülkelere dalan talancıları demokrasi kahramanları diye ilan etmişsiniz…
Dönüp arşivlere, tarih kitaplarına bir daha bakmışsınız ki yönetimini üstlendiğiniz Türk milletinin tarihinde böyle bir şey yok. Tarihin hiçbir evresinde bu millet zalimin, işgalcinin, haçlının yanında yer alıp Müslüman kardeşlerine karşı kılıç sallamamış.
Bu halinizle, bu tavrınızla milletin yüzüne kocaman bir kara leke çalmışsınız, milleti yere baktırmışsınız.
Şimdi kim silecek bu kara lekeyi?
Bu felaketten ders almamışsınız tutup Libya işgaline de ortak olmuşsunuz, haçlı saldırılarının komuta merkezini ülkenize almışsınız, İslam coğrafyasının bir parçası olan koca ülkenin haçlılar tarafından talan edilmesine çanak tutmuşsunuz.
Bu simsiyah lekeyi şimdi kim nasıl silecek yüzümüzden?
Bütün bunlar sizin basiretsizliğiniz yüzünden başımıza gelen felaketler.
Şimdi aynı yanlışları, kat kat fazlası ile Suriye konusunda yapıyorsunuz.
Siz bu milletin yönetimini mi üstlendiniz yoksa bu milletin yüzüne kara çalma, yere baktırma işini mi?
Mevcut iktidar partisini ve her seçimde bunların arkalarında duran hacıyı-hocayı bu Ramazan ikliminde tefekküre davet ediyoruz.
Bu kara lekeler ne ile nasıl temizlenecek arkadaş?
“Ve onlar, utanç verici bir iş yaptıkları veya kendi kendilerine (başka türlü) bir zulüm işledikleri zaman, Allah’ı anar ve günahlarının affı için yalvarırlar -zaten Allah’tan başka kim günahları affedebilir?- ve her ne (zulüm) işlemişlerse onda bilerek ısrar etmezler.” (Al-i İmran, 135)
Siz bir milletin yönetimine talip olmuşsanız ve o millet de sözlerinize ve vaadlerinize inanarak sizi iş başına getirmişse artık o milletin her şeyinden sorumlusunuz demektir.
Siz talip oldunuz, siz ısrarla istediniz ve yönetim koltuğuna oturdunuz.
Artık sizden beklenen, içerde huzuru sağlamak, işsize iş, aşsıza aş temin etmek, hukuku işletmek ve adaleti tesis etmek, dışarda ise o milletin yüzünü karartacak, yere baktıracak herhangi bir eyleme ve söyleme imza atmamaktır.
İçerdeki durma hep beraber şahidiz, yandaş ve yalaka medyanın “artık fakirlik geride kaldı, herkes iftarını boğazda açıyor” türünden utanç verici manşetlerine rağmen milletin burnundan soluduğunu görüyoruz.
Dışardaki karne ise çok daha beter kırık notlarla dolu.
Siz İmam-Hatip nesli olarak on sene evvel iktidara gelmişsiniz, daha iktidarınızın üçüncü ayında komşu-kardeş bir ülke haçlı işgaline uğramış, gizli-açık bu işgale destek vermişsiniz, hava sahanızı kullandırmışsınız, katliama tabi tutulan milyonların çığlığına kulak tıkamışsınız, hatta işgal ordularına dua etmişsiniz, emperyalist emeller için ülkelere dalan talancıları demokrasi kahramanları diye ilan etmişsiniz…
Dönüp arşivlere, tarih kitaplarına bir daha bakmışsınız ki yönetimini üstlendiğiniz Türk milletinin tarihinde böyle bir şey yok. Tarihin hiçbir evresinde bu millet zalimin, işgalcinin, haçlının yanında yer alıp Müslüman kardeşlerine karşı kılıç sallamamış.
Bu halinizle, bu tavrınızla milletin yüzüne kocaman bir kara leke çalmışsınız, milleti yere baktırmışsınız.
Şimdi kim silecek bu kara lekeyi?
Bu felaketten ders almamışsınız tutup Libya işgaline de ortak olmuşsunuz, haçlı saldırılarının komuta merkezini ülkenize almışsınız, İslam coğrafyasının bir parçası olan koca ülkenin haçlılar tarafından talan edilmesine çanak tutmuşsunuz.
Bu simsiyah lekeyi şimdi kim nasıl silecek yüzümüzden?
Bütün bunlar sizin basiretsizliğiniz yüzünden başımıza gelen felaketler.
Şimdi aynı yanlışları, kat kat fazlası ile Suriye konusunda yapıyorsunuz.
Siz bu milletin yönetimini mi üstlendiniz yoksa bu milletin yüzüne kara çalma, yere baktırma işini mi?
Mevcut iktidar partisini ve her seçimde bunların arkalarında duran hacıyı-hocayı bu Ramazan ikliminde tefekküre davet ediyoruz.
Bu kara lekeler ne ile nasıl temizlenecek arkadaş?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025