'Bu da soru mu? Tabi ki nitelikli, bilgili, fikir ve hedef sahibi insan yetiştirmek ve geleceğimizi kurtarmak için' diyen olabilir.
Ama sahada ne nitelik var, ne bilim var, ne de hedef var! Sahada utanılacak bir tablo var.
Evet, iktidar partisi aynen yol, köprü gibi her ile üniversite açtık, diyor. Doğrudur, açtılar. Ama niçin açtılar, diye tekrar soruyorum.
Beşi Cumhuriyetten önce 23 vakıf olmak üzere 71 üniversite vardı ülkemizde. 2002'de AKP iktidar oldu. Şimdi 207 üniversite var. 73'ü vakıf. Yani paralı.
Rakam büyük. Peki, önemli mi?
Örneğin dünya çapında ilk 500'e giren bir üniversitemiz var mı? Yok. Bir bilgi düşeyim; Bu gerçeği yandaş medya aynen şöyle paylaşıyor; 'İlk 2 bin 500'de 82 üniversitemiz var'.
Diğer taraftan tez hırsızlığı ve para ile tez yazdırma piyasası ile ilgili haberleri duymuşsunuzdur.
Konunun uzmanları bugünkü yükseköğretimi, 'iyileştirilmiş lise veya yüksekokul' seviyesi olarak nitelendiriyorlar.
Neden böyle bir tablo var ortada? Bu soruya cevabı, 'kötü öğrenci yoktur. Kötü öğretmen vardır' bakışıyla bulalım.
Geçtiğimiz günlerde 'Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı' kurucularından Prof. Dr. Engin Karadağ, üniversitelerimiz hakkında yaptıkları araştırmaları okudum. Çok ilginç veriler var.
Örneğin Sayın Karadağ diyor ki; "196 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68."
Bu rakamlar ne anlama geldiğini de açıkladı Sayın Karadağ; "Rektör akademik anlamda ne kadar nitelikliyse üniversitelerin performansları da o kadar yükseliyor."
Tweetçi rektörler
Sayın Karadağ'ın verdiği ilginç rakamlardan bazıları da şöyle; Akademik başarısı en düşük 72 rektörün 56'sı günde 100'den fazla paylaşım yapıyor. Yüzde 34'ün uluslararası bir makalesi yok. Yüzde 36'nın hiçbir çalışması atıf almadı."
Diğer taraftan açılan bu üniversitelerin birçoğunda yeterli akademik personelin olmadığı il il, bölüm bölüm basına yansıdı ama hemen üstü kapatıldı.
Şimdi bir daha soralım; 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok' dedikten sonra her ile neden üniversite açtınız?
8 milyon yükseköğretim öğrencisi var. Yani 8 milyon tüketici. Yeme, içme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kırtasiye harcamalarını düşünün. Ortaya müthiş bir rakam çıkıyor.
Diğer taraftan 650 bin öğrenci ise özel üniversitelerde. Ortalama yıllık 50 bin TL ile çarpın. Yine müthiş bir para!
Peki, bu giderleri kim karşılıyor? Anne-babalar. Nasıl? Bankalar aracılığıyla.
Anne-babalar hayatlarını feda ediyor. Bankalar iyi para kazanıyor. Hükümette 8 milyon genci, kendi parasıyla istihdam ediyor. Başka açıklaması olan var mı?
Tabi hükümet açısından her ile üniversite açılmasının başka getirileri de var. Rektörleri artık kim atıyor? Sayın Erdoğan. Hemen hemen atadığı her rektör tartışma konusu oldu.
En son Haziran ayında AKP'de 2 veya 3 dönem vekillik yapmış kişiler değişik üniversitelere rektör olarak atandı.
Peki, iktidarın atadığı rektörlerin yönettiği üniversitelerde neler oluyor?
İsim yazmayalım! Bir ilimizdeki rektör 3 kızını ve 2 damadını üniversitede koltuk sahibi yapmış. Hayırlı baba mı, diyelim.
Bir başka üniversitede rektör eşine, kardeşine, kardeşinin arkadaşına, kızının eğitmenlerine kadro açmış.
Bu gibi haberler Konya'daki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Şanlıurfa'daki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Sivas'taki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Siirt'teki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Adıyaman'daki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Hakkari'deki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Bu gibi haberler Yalova'daki bir üniversite ile ilgili de yapıldı.
Özetle; üniversitelerden ilim, fen, fikir kokuları değil çok farklı kokular geliyor.
Hele işe alım için yayınlanan kriterleri sadece kendi eşinde bulan ve işe alan rektörü, Türkiye tanıyor.
Hele girmediği '539 ameliyatın parasını alan Profesör' haberi ülkemizdeki eğitim ve öğretimin nitelik ve niceliğinin bir başka özetidir.
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025