Türkiye’de iş bulmak dert, çalışırken aldığın maaşla geçinmek bir dert, emekli olduktan sonra geçinebilmek ayrı bir dert… Normal şartlar altında bir emekli, yıllarca gece gündüz demeden ortaya koyduğu emeğinin ve üretiminin meyvesini emekli olduktan sonra yiyebilmesi lazım ama Türkiye şartlarında ne mümkün?
Emeklilerimiz birçok problem yaşamaya devam ediyorlar ama bu sefer gençken sahip oldukları mücadele yeteneğine sahip değiller.
Yapılan bir araştırma emeklilerin içinde bulunduğu olumsuz şartları ortaya koydu.
Son 5 yılda kredi kullanan 66 yaş ve üzerinde kişilerin sayısı yüzde 424, kullandıkları kredi miktarı ise yüzde 632 arttı.
2007 yılında 66 yaşın üzerinde kredi kullanan kişi sayısı 95 bin 814 iken bu sayı 2011 yılına gelindiğinde yüzde 424.08’lik artışla 502 bin 147’ye yükseldi.
Aynı dönem içinde 66 yaş ve üzeri yaş grubunun kullandığı kredi miktarı ise 604 milyon 800 bin liradan yüzde 632,14’lük artışla 4 milyar 428 milyon liraya yükseldi.
Peki, devletten aldıkları emekli maaşıyla rutin ve rahat bir hayat yaşaması gereken emekliler niçin böyle astronomik miktarlarda borçlanmaya yönelmektedirler?
Bunda en büyük neden emekli maaşlarındaki yetersizliktir.
Çalışan işçisini açlığa, memurunu da yoksulluğa mahkum eden, onların bile alın terinin karşılığını veremeyen bir siyasi anlayışın kalkıp da işten, üretimden elini çekmiş olan emeklisini tatmin edebilmesi hiç mümkün müdür?
Batıdan ithal edilen kapitalist bir gözlükle olaylara bakıldığı için doğal olarak talebi kısmaya, kemerleri sıkmaya yönelik politikalar uygulanıyor ve işe işçi, memur ve emekli maaşlarından başlanıyor. Emekli de aldığı aylık yetmeyince kredi kartlarına, ferdi kredilere yükleniyor. Tabi, emeklilerin borçlanmalarının başka nedenleri de var.
Yapılan araştırmalarda, takibe giren yani ödenemeyen kredilerin miktarında artış oldukça, kredi çeken 66 yaş üstündekilerin sayısında ve aldıkları kredi miktarında ciddi bir oranda artış yaşanıyor.
Örneğin 2007 yılında kanuni takibe giren kredi miktarı 984 milyon 745 bin lira iken, 66 yaş üstü kredi kullananların sayısı 95 814 kişi, kredi miktarı ise 604 milyon 800 bin lira olmuş.
2009 yılında ise kanuni takibe giren kredi miktarı 3 milyar 384 milyon liraya yükselirken, 66 yaş üstü kredi kullananların sayısı 387 bin 434’e çıkıyor ve kredi miktarı ise 2 milyar 245 milyon liraya çıkıyor.
Yani emeklilerin bir bölümü evlatlarının ya da yakınlarının kredi batağına düştüğünü görünce temiz sicillerinden de istifadeyle kredi çekerek yardım etmeye yöneliyorlar.
Bu da rahat ve huzurlu bir hayat yaşaması gereken emeklilerimizin son nefeslerini verinceye kadar kabus dolu günler yaşamasına neden oluyor.
Ne çalışanların ne de emekli olanların yaşaması gereken kader budur.
Çalışanlar, harcadıkları emeğin karşılığı olarak ailesini rahatlıkla borçlanmadan geçindirebileceği bir yaşam standardına ulaşmalıdır. Emekliler ise bir taraftan hayatlarının son anlarında dünyevi dertlerden arınmış olarak huzurlu bir hayat yaşayabileceği bir ortama kavuşmalıdır. Ayrıca evlatlarının rahatlıkla geçinebildiğini görerek son zamanlarını stresli bir şekilde geçirmemelidir.
Emeklilerimize böyle bir imkan sağlamak ancak Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) ile mümkündür. MEM emeklileri bir yük olarak değil, tüketim kabiliyetleri sebebiyle bir nimet olarak görmektedir, onları baş tacı etmektedir.
MEM güçlü devlet anlayışı ile emeklilere kimseye muhtaç olmayacağı önemli bir gelir imkanını sunmaktadır. Ayrıca tamamen ücretsiz olan sağlık hizmetleriyle de emeklilerin maaşlarının erimesine asla müsaade etmeyecektir.
Emeklilerimiz birçok problem yaşamaya devam ediyorlar ama bu sefer gençken sahip oldukları mücadele yeteneğine sahip değiller.
Yapılan bir araştırma emeklilerin içinde bulunduğu olumsuz şartları ortaya koydu.
Son 5 yılda kredi kullanan 66 yaş ve üzerinde kişilerin sayısı yüzde 424, kullandıkları kredi miktarı ise yüzde 632 arttı.
2007 yılında 66 yaşın üzerinde kredi kullanan kişi sayısı 95 bin 814 iken bu sayı 2011 yılına gelindiğinde yüzde 424.08’lik artışla 502 bin 147’ye yükseldi.
Aynı dönem içinde 66 yaş ve üzeri yaş grubunun kullandığı kredi miktarı ise 604 milyon 800 bin liradan yüzde 632,14’lük artışla 4 milyar 428 milyon liraya yükseldi.
Peki, devletten aldıkları emekli maaşıyla rutin ve rahat bir hayat yaşaması gereken emekliler niçin böyle astronomik miktarlarda borçlanmaya yönelmektedirler?
Bunda en büyük neden emekli maaşlarındaki yetersizliktir.
Çalışan işçisini açlığa, memurunu da yoksulluğa mahkum eden, onların bile alın terinin karşılığını veremeyen bir siyasi anlayışın kalkıp da işten, üretimden elini çekmiş olan emeklisini tatmin edebilmesi hiç mümkün müdür?
Batıdan ithal edilen kapitalist bir gözlükle olaylara bakıldığı için doğal olarak talebi kısmaya, kemerleri sıkmaya yönelik politikalar uygulanıyor ve işe işçi, memur ve emekli maaşlarından başlanıyor. Emekli de aldığı aylık yetmeyince kredi kartlarına, ferdi kredilere yükleniyor. Tabi, emeklilerin borçlanmalarının başka nedenleri de var.
Yapılan araştırmalarda, takibe giren yani ödenemeyen kredilerin miktarında artış oldukça, kredi çeken 66 yaş üstündekilerin sayısında ve aldıkları kredi miktarında ciddi bir oranda artış yaşanıyor.
Örneğin 2007 yılında kanuni takibe giren kredi miktarı 984 milyon 745 bin lira iken, 66 yaş üstü kredi kullananların sayısı 95 814 kişi, kredi miktarı ise 604 milyon 800 bin lira olmuş.
2009 yılında ise kanuni takibe giren kredi miktarı 3 milyar 384 milyon liraya yükselirken, 66 yaş üstü kredi kullananların sayısı 387 bin 434’e çıkıyor ve kredi miktarı ise 2 milyar 245 milyon liraya çıkıyor.
Yani emeklilerin bir bölümü evlatlarının ya da yakınlarının kredi batağına düştüğünü görünce temiz sicillerinden de istifadeyle kredi çekerek yardım etmeye yöneliyorlar.
Bu da rahat ve huzurlu bir hayat yaşaması gereken emeklilerimizin son nefeslerini verinceye kadar kabus dolu günler yaşamasına neden oluyor.
Ne çalışanların ne de emekli olanların yaşaması gereken kader budur.
Çalışanlar, harcadıkları emeğin karşılığı olarak ailesini rahatlıkla borçlanmadan geçindirebileceği bir yaşam standardına ulaşmalıdır. Emekliler ise bir taraftan hayatlarının son anlarında dünyevi dertlerden arınmış olarak huzurlu bir hayat yaşayabileceği bir ortama kavuşmalıdır. Ayrıca evlatlarının rahatlıkla geçinebildiğini görerek son zamanlarını stresli bir şekilde geçirmemelidir.
Emeklilerimize böyle bir imkan sağlamak ancak Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) ile mümkündür. MEM emeklileri bir yük olarak değil, tüketim kabiliyetleri sebebiyle bir nimet olarak görmektedir, onları baş tacı etmektedir.
MEM güçlü devlet anlayışı ile emeklilere kimseye muhtaç olmayacağı önemli bir gelir imkanını sunmaktadır. Ayrıca tamamen ücretsiz olan sağlık hizmetleriyle de emeklilerin maaşlarının erimesine asla müsaade etmeyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025