Başbakan’ın “söz sanatını” nasıl kullandığı, bu sanata bulunduğu ortamdaki insanların dini, fikri, ilmi, hissi vs. etkenlerini katarak, insanları nasıl etkilediği ve istediğini aldığı artı herkesin kabul ettiği bir gerçek.
Erdoğan’ın bir diğer özelliği ise laf direksiyonunda müthiş “U” dönüşleri yapması. Milletimiz kültüründe olmayan, siyasi ahlak ve geleneğe aykırı, hele hele manevi kişiliğini her ortamda kalkan olarak kullanan Erdoğan’a “Trafik Polisi statüsündeki” milletimiz bu “U” dönüşlerinin sorgulamasını yapıp cezasını kesmedi.
Bakın! Şimdi bir idam tartışması başlattı ve bilinçaltlarına idamdan yana olduğunu vurguladı. En basitinden; Ya! Usta (!) olunca mı, insan hayatının kutsaliyeti aklına geldi, dememiz lazımken alkışladık.
Dışişleri Bakanı bu alkışlar arasında “idam çıkışından” rahatsız olan yerlere Başbakan’ın niyetini izah etti. “Bu Norveç için geçerli. Türkiye’de istediğin kadar insan öldür, ölene kadar devlet seni yaşatır. Korkma…” dedi.
Bu çıkış veya dönüş Erdoğan için ilk değildi. Son da olmayacaktır. Çünkü Erdoğan iki arada ve bir okyanusta kaldı. Bir geçmişi, iki koltuğu ve hepimizi bekleyen son.
Özetle bir hatırlayalım…
*Erdoğan seçilmeden önce “dokunulmazlıklara” dokunacağının sözünü verdi. Seçildikten sonra “dokunulmazlığın” savunucusu oldu.
*Erdoğan, Deniz Feneri e.v davasının sanıklarından Mehmet Gürhan’ı tanımadığını söyledi. Ama ertesinde beraber çekilmiş fotoğrafları çıkmıştı.
*Başbakan füze kalkanı için önce “düğme bizde”, sonra NATO'da demişti.
*Başbakan, Yahudi iş adamı Ofer ile görüştüğünü sabah inkar etti, akşam kabul etmişti.
*AKP ve Erdoğan içkiye savaş açmıştılar. Aynı zihniyet İngiliz viski şirketinin 500 milyon doları affetmişti.
*Gerek gömlek üzerindeyken ve gerekse gömleği çıkardıktan sonra “namus” kavramına sahip çıkıp, “fuhşa” karşı sert açıklamalar yapan Erdoğan, iktidarında zinayı suç olmaktan çıkarmıştı.
*Milletin malını, hakkını kimseye yedirmeyiz, diyen Erdoğan, iktidarında yerli ve yabancı birçok holding ve şirkete vergi affı ve muafiyeti getirmişti.
*Bir taraftan mücahit, İslam’ın parlayan güneşi, Yeni Osmanlı vs. tabirlerle taltif edilen Erdoğan, ABD askerleri için dua etmişti.
*Erdoğan, Diyarbakır’da “PKK değil bu ülkede Kürt sorunu var” dedi. Diyarbakır’dan ayrıldı olayı, Kürt değil, PKK sorunu, diye
çevirdi.
*Kendisini alkışlayan çiftçilere “binim çiftçim” diye sahip çıkan Erdoğan, halinden şikayet eden çiftçileri ise analarının yanına gönderdi.
*Libya’ya gitmem, derken, haçlılara sponsor olarak Libya’ya gitti.
*İsrail’i ve cumhurbaşkanını canlı yayında ezip, geçti. Daha sonra bizzat eliyle onarıp, onure etti.
*Kardeşim Esad, dedi. Sonra ne yaptı biliyorsunuz…
*Ya! PKK ile görüşenin de, görüştü diyenin de… açıklaması ve sonrasını hatırlıyorsunuz.
Hülasa AKP ve Erdoğan’ın bu “U” dönüşlerine örnek o kadar çok ki, kitaplar yazılır. İlginç olan ise milletin gözü önünde, yine milletin hayatını tehlikeye atacak bu “U” dönüşlerine millet neden dur demiyor?
Erdoğan’ın bir diğer özelliği ise laf direksiyonunda müthiş “U” dönüşleri yapması. Milletimiz kültüründe olmayan, siyasi ahlak ve geleneğe aykırı, hele hele manevi kişiliğini her ortamda kalkan olarak kullanan Erdoğan’a “Trafik Polisi statüsündeki” milletimiz bu “U” dönüşlerinin sorgulamasını yapıp cezasını kesmedi.
Bakın! Şimdi bir idam tartışması başlattı ve bilinçaltlarına idamdan yana olduğunu vurguladı. En basitinden; Ya! Usta (!) olunca mı, insan hayatının kutsaliyeti aklına geldi, dememiz lazımken alkışladık.
Dışişleri Bakanı bu alkışlar arasında “idam çıkışından” rahatsız olan yerlere Başbakan’ın niyetini izah etti. “Bu Norveç için geçerli. Türkiye’de istediğin kadar insan öldür, ölene kadar devlet seni yaşatır. Korkma…” dedi.
Bu çıkış veya dönüş Erdoğan için ilk değildi. Son da olmayacaktır. Çünkü Erdoğan iki arada ve bir okyanusta kaldı. Bir geçmişi, iki koltuğu ve hepimizi bekleyen son.
Özetle bir hatırlayalım…
*Erdoğan seçilmeden önce “dokunulmazlıklara” dokunacağının sözünü verdi. Seçildikten sonra “dokunulmazlığın” savunucusu oldu.
*Erdoğan, Deniz Feneri e.v davasının sanıklarından Mehmet Gürhan’ı tanımadığını söyledi. Ama ertesinde beraber çekilmiş fotoğrafları çıkmıştı.
*Başbakan füze kalkanı için önce “düğme bizde”, sonra NATO'da demişti.
*Başbakan, Yahudi iş adamı Ofer ile görüştüğünü sabah inkar etti, akşam kabul etmişti.
*AKP ve Erdoğan içkiye savaş açmıştılar. Aynı zihniyet İngiliz viski şirketinin 500 milyon doları affetmişti.
*Gerek gömlek üzerindeyken ve gerekse gömleği çıkardıktan sonra “namus” kavramına sahip çıkıp, “fuhşa” karşı sert açıklamalar yapan Erdoğan, iktidarında zinayı suç olmaktan çıkarmıştı.
*Milletin malını, hakkını kimseye yedirmeyiz, diyen Erdoğan, iktidarında yerli ve yabancı birçok holding ve şirkete vergi affı ve muafiyeti getirmişti.
*Bir taraftan mücahit, İslam’ın parlayan güneşi, Yeni Osmanlı vs. tabirlerle taltif edilen Erdoğan, ABD askerleri için dua etmişti.
*Erdoğan, Diyarbakır’da “PKK değil bu ülkede Kürt sorunu var” dedi. Diyarbakır’dan ayrıldı olayı, Kürt değil, PKK sorunu, diye
çevirdi.
*Kendisini alkışlayan çiftçilere “binim çiftçim” diye sahip çıkan Erdoğan, halinden şikayet eden çiftçileri ise analarının yanına gönderdi.
*Libya’ya gitmem, derken, haçlılara sponsor olarak Libya’ya gitti.
*İsrail’i ve cumhurbaşkanını canlı yayında ezip, geçti. Daha sonra bizzat eliyle onarıp, onure etti.
*Kardeşim Esad, dedi. Sonra ne yaptı biliyorsunuz…
*Ya! PKK ile görüşenin de, görüştü diyenin de… açıklaması ve sonrasını hatırlıyorsunuz.
Hülasa AKP ve Erdoğan’ın bu “U” dönüşlerine örnek o kadar çok ki, kitaplar yazılır. İlginç olan ise milletin gözü önünde, yine milletin hayatını tehlikeye atacak bu “U” dönüşlerine millet neden dur demiyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025