İd, ego süper ego… Hayatımızda başımıza gelen sebeplerin altında yatan farklı ama birbiriyle bağlantılı, 3 kişilik alanı. Hangisi bizi yönetiyorsa, hayatımızı o kişilikle devam ettiriyoruz.
Gelin bu kişilik özelliklerine kısaca bir bakalım.
İd, sürekli suç işlemeye meyillidir. Süper ego bu suçu engelleyen ve suçun yaptırımlarını hatırlatan kişiliktir. Ego ise bu iki suçun arasında kalan tabiri caizse orta yolu bulan kişiliktir.
Daha somut bir şekilde örnek verecek olursak, bu duygular şöyledir;
İd, "Git şu adamın ağzını burnunu dağıt" der.
Ego, "Dağıt ama çok abartma" der.
Süperego, "Sen ne yapıyorsun, ayıptır, günahtır" der. Hangisini seçeceği konusunda kişi serbesttir.
Burada bize en olgun ve ideal olarak görünen süperego bazı durumlarda en tehlikeli kişilik olabiliyor. Nasıl mı? Şöyle anlatayım.
Süperego dediğimiz kişilik her konuda bilendir. Eleştiriye ve yanılgıya kapalıdır. Bu kişiliğin kontrolden çıkması insanda kibir ve bilmişliğe sebep olur. Yani dengeyi kurmak çok önemlidir. Azlığı sapkınlık ve ezikliğe, çokluğu ben olgusuyla bilmişliğe sebep olabiliyor.
Ve bu kavramda kilit nokta "ben" ile başlayan cümlelerdir. Bir kişi ben ile başlayan cümleleri fazla kullanıyorsa bilinç (ego) ile süper ego arasında bir dengesizlik var demektir. Ego ile süper ego arasındaki dengeyi kurmak, insanı bencilikten ve bilmişlikten korur. Ancak bu dengeyi kaçıranlar, devamlı olarak kendini diğer insanlardan üstün görme ve bunu ifade etme eğilimindedirler.
Egoist diye tabir edilen bu insanlar, gururlu, öfkeli, kindar ve ukaladırlar. Kendi bildikleri ve yaptıkları her zaman tek doğrudur. Eleştirilmekten uzak fakat bir o kadar eleştiriyelerdir.
Onlara anlatamazsın, kendisinin yanlış olduğunu. Çünkü kişi bu yanlışı kabul etmekle, aşağılanacağını düşünür. Hele birde okumuş diploma sahibi ise değmeyin ona.
Maalesef ki günümüzde bu kavram genç nesillerde hızla ilerliyor. Dizi film karakterleri ile "güçlü insan kibir insan" olgusu empoze ediliyor. Ya ezensin ya ezilen, düşüncesiyle, bencillik mubah olarak algılanıyor.
Böylelikle yalnızlaşan gençler, mutsuzlaşan insan topluluklarına dönerek, depresyonu çağımız hastalığı olma boyutuna getiriyor. Tabi beraberinde şiddet ve gasp gibi davranışların dogması kaçınılmaz oluyor.
Peki benlik duygusunu yani egoistliği, yani kibri, yani bencilliği, yani süper egomuzu nasıl yenebiliriz?
İşte çözüm!
Anne ve babalar olarak henüz ailemiz de başlayan eğitimimizde, çocuklarımıza gayet sade bir hayat tarzı sunmalıyız. Markalı kıyafet takıntıları, teknolojik alet ve internet erişim istekleri kontrol altına alınmalıdır. Arkadaş çevresine dikkat edilmeli, farklı davranışlar sergileyen çocuğun bu davranışlara sebep olan etmenlerin araştırılması gerekmektedir. Yetinme duygusunu ve bu duyguyla gelen mutluluğu hissettirmek gerekir. Netice de mutluluk yetinmektir.
Onları bilgili yetiştirmek, kariyer sahibi etmek için uğraşmalı fakat bu meziyetlerin insanın hayatına dokunduğu sürece anlamlı olduğunun farkına vardırmalıyız. Yani birine ilminle yardım etmek, mevki ve makamınla düşenin elinden tutmak, paranla yoksula el uzatmak gibi alışkanlıkları dile getirmeliyiz.
Hayatta bundan ibaret değil mi? Nefsimiz kadar neslimizi düşünmek hayatı güzelleştirmez mi?
Ne kadar duyarlı bir nesil, o kadar mutlu bir gelecektir. Çünkü insan sosyal bir varlık içinde birbiriyle hep iletişim halindedir.
Hep ben bilirim, benim dediğim doğru dersek, mutsuzluk kapısını açık tutarak aslında en büyük yanılgıya düşmez miyiz?
Her türlü bilgiyi kendinde barındıracak kadar kabiliyetli, bu bilgilerle benlik duygusunu yenecek kadar olgun ve alçak gönüllü, edindiği her bilgi ve beceriyi insanlık için harcayacak kadar duyarlı nesiller yetiştirmek ümidiyle…
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016