Böyle düşünmüş ceddimiz Yunus Emre ve bir ömür söylemiş, hep söylemiş, ne güzel etmiş te söylemiş ve ne de güzel söylemiş.
Türkçe'nin bülbül dilli, bülbül avazlı şairi, kümbeti lebalep dolu olan ve onlarca, belki yüzlerce musluğu bulunan bir çeşme gibi şarıl şarıl şiir akıtmış hayatı boyunca.
Geride bıraktığı şiir çeşmeleri, asırlardır aynı coşku ve aynı şerbet tadında akmaya devam ediyor ve kendinden sonra gelen kuşaklara Türkçe'nin lezzetini daima hissettiriyor.
'Behey Yunus sana söyleme derler
Ya ben öleyim mi söylemeyince?' diyerek, acaba sözün, söz söylemenin, yerinde ve zamanında ve gerektiği gibi söylemenin ehemmiyetine mi dikkat çekmek istemiş?
Bir başka dizesinde de; 'Sevdiğimi söylemezsem/ Sevmek derdi beni boğar' diyerek, yine sözün, muhatabına sevgisini söylemenin önemine dikkat çekmiş.
Bizlere kadar dilden dile, gönülden gönüle intikal eden şiirlerinin birçoğunda, Kur'an ayetlerini bazen bir dörtlükle, bazen bir kaç kıta ile adeta tercüme etmiş ve dikkatlere sunmuştur.
Yediden yetmişe tüm insanımızın dilinde olan:
'Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni' şeklinde başlayıp devam eden uzunca şiiri bize, S'ad Suresinin şu ayetlerini hatırlatıyor:
"Doğrusu biz dağları ve toplanıp gelen kuşları, akşam ve kuşluk vakti onun ile birlikte (Allah'ı) tesbih etsinler diye o (Dâvût)'a boyun eğdirdik. Hepsi birlikte (Allah'ı) bolca tesbih ederlerdi." (S'ad:18-19)
Yunus Emre dedemiz, asırlar öncesinden; 'Ya ben öleyim mi söylemeyince?' diyerek, sözün, gerektiği zaman ve zeminde saklanmasının, söylemekten kaçınmanın ölümcül sonuçlar doğuracağına işaret mi etmiş acaba?
Elbette derdi olan söyler, dertleri, dertlileri gören ve hisseden onların dertlerine tercüman olur ve toplumda duyarlılık oluşturur.
Yine, bir başka beyitinde:
'Kastım budur şehre varam
Feryâd u figan koparam' diyerek, sözü olanın, söz söylemesini bilenin, etrafında olup-bitenlere bigâne kalamayacağına, kalmaması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Üstadın her şiiri ayrı bir dünyaya kapı aralıyor:
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönlü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025