Bayram üreten bayramlar

Bayram üstüne bayram idrâk ettik hamd olsun, kutlu olsun!Bilinir ki su, buharlaşır, bulut olmak için! Bulut yoğunlaşır; yağmur olmak, su olmak için! Bulut su olur, deryasıyla buluşmak hevesiyle dere olmak, ırmak olmak için!Dereler, ırmaklar; buluştukları her yağmur damlası ile biraz daha coşarak, coştukça deryaya doğru biraz daha koşarak mecralarını zorlarlar!Damlalar derelerle, dereler ırmaklarla, ırmaklar nehirlerle buluşur ve coşkuyla koşarlar deryâlarına... Hasretine koşan damlalar, hasretlerini bekleyen deryâ ile buluştuğu anda da aklama-pâklama işlemleri başlar deryâca...Bir Muhabbet Deryâsı yıllardır Türkçe lisanıyla damlaları, dereleri, ırmakları, nehirleri çağırıyordu! Duyanlardan kimi, ânında koşuyordu hasretine ama damlaydı! Damla henüz yola bile çıkamadan buharlaşıyor, yeniden bulutlaşarak yukarılara uçuyordu yeniden damla olup hızla yere düşmek heves ve heyecânıyla...Kimi, ulaşıyordu deryâsına, bitiyordu hasreti! Su olmasına rağmen cayır cayır yangınları sönüyordu itfâiyesiz, itfâiyecisiz!...Kimi; deli deli çalkalanıyordu değiştirilen mecraında, yolunu kesen engelleri aşabilmek için!26 Ekim 2013 Cumartesi günü; deryâya kavuşmak hasretiyle Türk'çe çırpınan damlalar İzmir'de bir araya geldik! Dolduk bizi deryâmıza götürecek mecra görevini üstlenen mütevazı otobüse...Bağımsız Türkiye Partisi İzmir İl Başkanı Adem Birinci Beğ'in tevazu zenginliği ile süslediği ev sahipliği ile kaplumbağa misali evimizi sırtımıza alıp veya ev olup kendi sırtımıza yüklenerek düştük yola...Katı trafik kurallarına uyan sürücünün titizliği yüzünden otobüse binemeyen arkadaşlarımızın yürek buruklukları, bizim de yüreğimizi burkarak çıktık yola... Oysa daha birkaç ay önce doldurulamıyordu otobüs! Yollarda, geçtiği ilçe ve illerden damlalar toplayarak yol karışlıyor, adımlıyor, arşınlıyordu! Şimdi damlaların doldurduğu muhabbet bardağından taşanlar oluyor! Bardakta yer kalmadığı için yeniden damlalığa talip olanlar, yolda kalıyordu bir sonraki sefere katılmak sabır ve hevesi ile şükürler olsun...Gurup otobüs yolculuklarının değişmez eğlenceleriyle yolu kolaylamaya, geçmez zannedilen zamanı törpülemeğe başladık. Deneyimli bir televizyon programcısı olan Adem Birinci Beğ'in mikrofonu ele almasıyla zamanı güzelleştirmeye, zamanı törpülemeğe başladık!Otobüste, muhabbet damlalarıyla dolan bir bakraç su misali çalkalanmaya başladık!Adem Başkan'ın mikrofona davetleri ile aynı kapda, kabın şeklini alan su damlacıkları, mikrofondan kendisine veya kendisini bize anlatıyordu! Gerek yoktu aslında bu tanışma ve tanıtma adlı uygulamaya! Çünkü o kadar aynılardık ki! Aynılar, o kadar bir aradaydık ki!...Kutlu Sefer'e ilk defa katılan bir Hanım Kardeşimiz davet edildi mikrofona.Yutkundu Hanım Kardeşimiz! Doldu, doluktu dalgalı su misâli! "Ben sizi çok aradım! O kadar çok aradım ki! Ve sonunda buldum!" dedi ve gönlünde biriktirdiği pâk suları, gözyaşı olarak damlattı bir otobüs arı suya!Mesele daha yola çıkarken hallolunmuştu! Heveslerimiz daha yola çıkarken hâsıl olmuştu! Bir hasretli damla daha, hasret ve muhabbet fedâisi damlalarla buluşmuştu!Gördüm ve şahit oldum ki Baştürk Haydar Hoca'nın deryâca dereleri çağrısı; artık sadece Türkiye'den değil yurt dışından da duyulmuş! Hasret-Muhabbet Fedâisi damlalar olarak izliyorduk ki; 1.300 yıldır Şövenist Emevi Faşizmi ile üzeri örtülmek istenen Muhammedî doğrular, Haydar Hoca'nın Türk göğsünden yanardağ gibi patlamış ve volkanca fışkırıyor yakmadan, yıkmadan!İslâm adına, Allah adıyla aldatanlar eliyle 1.300 yıldır inkâr edilen Muhammedî doğrular Baştürk Haydar Hoca'nın, ceylanla barışık aslanca veya aslanla ceylanı muhabbetiyle barıştıran Hacı Bektaş'ça Birliğe çağrıları, sağır kulaklarla bile duyuluyor!1.300 yıl sonra; "Bugün sizin dininizi ikmâl ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim" (Mâide-3) şeklindeki Allah müjdesi, yeniden tebliğ ediliyor!1.300 yıl sonra; "Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır" (Mâide-67) âyetinin iniş sebebi, Hz. Peygamber'in inkâr edilen Gadir-i Hum Hutbesi'nin nedeni, yeniden tebliğ olunuyor!Bu İlâhi buyruklar üzerine Hz. Peygamber, Gadir-i Hum'da; "Ey İnsanlar! Bu Ali'dir. O benim kardeşim, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerinde halifemdir. Aziz ve Celil olan Allah'ın Kitabı'nı tefsir etmekte, Allah'a davet etmekte, Allah'ı razı eden şeylerle amel etmekte, Allah'ın düşmanlarıyla savaşmakta, Allah'a itaatle dostluk etmekte ve Allah'a isyan etmekten sakındırmakta, benim yerime geçen kimsedir" dedikten sonra; "Ey Rabbim! Seni de şahit tutuyorum ki ben tebliğ ettim" diye hutbelerini tamamlıyorlar ve dinimizin ikmal olunarak İslâm diye bizim için seçildiğini müjdeliyorlar!Ve bugün elbette İslâm âleminin özel günüdür, güzel günüdür ve bayram günüdür! Biz de bu mübârek bayramı idrak ettik hamd olsun...Dereleri deryâca çağıran, davet eden Muhabbet Ocağı Baştürk Haydar Hoca'nın; "Bayramlar devrindeyiz hamd olsun! Kurban Bayramı'nı idrâk ettik! Gadir-i Hûm Bayramı'nı idrak ediyoruz ve üç gün sonra Cumhuriyet Bayramı'nı kutlama hazırlığındayız! Bayramların kutlu olsun Türk Milleti!" diyerek; yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak bayramlara işâret edişindeki ihtişamı anlatmak elbette vicdâni görevimiz ama o ânları yaşamak gerek!O ânları yaşamak da nasip değilse nedir Allah aşkına?Özel ânları; özel-güzel insanlarla güzelleştirerek nasiplenen güzel yürekli Türklere bir daha selâm ederek "yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak" Bayramların kutlu olsun, mübârek olsun, Büyük Türk Birliği'ne/Kâinat Devleti'ne vesîle olsun...Allah (c.c.); Baştürk Haydar Hoca'yı, muhabbet deryâsındaki II. Kuvay-ı Milliyecileri, İcmâl Gençliği'ni korusun; Haydar Hoca da, Türk Milleti'nin istikbâlini kursun inşaallah..."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...