Avrupa medeniyetinin üçüncü ayağı olan hristiyanlık inancı, tahrif edilmesinin ötesinde çoğunlukla Yunan ve Roma medeniyetinden gelme pagan (putperest) kültürün etkisi altındadır. Roma İmparatorluğu, M.S. 3. yüzyıla kadar Roma halkı arasında hızla yayılan hristiyanlıkla vargücüyle mücadele etmiştir. Kendi inancını, kültürünü ve özellikle de varlığını tehdit eden bu yeni dinle mücadelesinde başa çıkamayacağını anlayınca, ustaca bir manevrayla yüzyıllardır yaşam kültürlerini oluşturan putperest inancıyla hristiyanlık dinini harmanlayıp iktidarları ve yaşam tarzları için tehlike oluşturmayacak yeni bir inanç sistemi ortaya koydular. İman akidesinden ibadet ve din adamlarına kadar pagan inancın bütün izlerini taşıyan bu yeni din, Roma'nın resmi dini olarak kabul edildi.Hristiyanlığın iman esaslarının en başında teslis yani üçleme gelmektedir. Baba, oğul ve kutsal ruh, inancı aslında yunan mitolojisinden Roma'ya geçen çok tanrılı inancın bir izdüşümüdür. Yunan ve Roma'da bütün tanrı ve tanrıçaların üstünde üç büyük tanrı vardır. Bunlardan göklerin ya da şimşeklerin tanrısı Zeus (Roma'da Jüpiter) en büyük tanrı, baba tanrıdır. Denizler Tanrısı Poseidon (Roma'da Neptün) ve yeraltı Tanrısı Hades'tir (Roma'da Pluton). Bunların üçü iktidarı paylaşırlar. Hz. İsa'nın tanrılaştırılması ise pagan kültüründe tanrıların insan şeklinde olmasındandır. O günden bugüne hristiyanların inandığı ve tanrı olarak kabul ettiği İsa figürü neredeyse tamamen putperest inançtaki tanrılar Mitra, Attis ve Dionissos ile aynıdır. Mitra, güneş tanrısıdır, muharref hristiyanlıktaki İsa gibi 25 Aralıkta bir samanlıkta doğmuştur. Bebek tanrıya ve annesine bir çoban yardım etmiştir. Roma hristiyanlığı resmen kabul edene kadar 25 Aralık'ı noel kutlamalarına benzer şekilde festivallerle kutlarlardı. Çam ağacı süsler, bugün kullanılan süslemelerle (çobanpüskülü, ışıltılı süsler, parlak küreler.. Hepsinin ayrı anlamları vardır) süslenirdi.Yine Pazar günü, Roma'da güneş tanrısının günü, güneş günü (Sunday) kabul edilir ve o gün tatil yaparlardı. Bugün kilisede İsa'nın etini simgeleyen ekmek ve kanını simgeleyen şarap ve bunların yenilip içilerek tanrı isa ile bütünleşme anlamına gelen ayin aynı şekilde tanrı Mitra için yapılırdı. Yine Mitra da İsa gibi bütün insanlığın suçunu yüklenmiş ve insanlığın günahlarını affettirmek için çarmıha gerilerek kurban edilmiştir.Hristiyanlıkla pagan inancının bu benzerliği yüzyıllar sonraki Tertullian, Justin Martyl gibi kilise büyükleri tarafından da fark edilmiş konuya şu şekilde açıklık getirmişlerdir: "Bu bir şeytan işidir, Şeytan, hristiyanlıktan yüzlerce yıl önce kılık değiştirip putperest inanca nüfuz etmiş ve kafamızı karıştırmak için bu inancı hristiyanlığa benzetmiştir."Değişik pagan kültürlerdeki Mitra, Dionissos, Attis gibi tanrılar ve bunların yaşamları İsa'ya uyarlanmış ve neticede bugünkü hristiyanlık ortaya çıkmıştır. Doğu Roma İmparatorluğunun ve İstanbul'un kurucusu 1. Kostantin, hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatorudur ve pagan inançları hıristiyanlığa uyarlama işini büyük bir başarıyla gerçekleştirmiştir. Aslında gerçekte hristiyan da olmamıştır, Batı Roma'ya karşı siyasi bir manevra olarak bu yeni dini kabul etmiş fakat vaftiz olma işini ölene kadar ertelemiş, yaşantısından da hiçbir şey değiştirmeyerek putperest inancının tüm ritüellerini hıristiyanlık yaşantısına aktarmıştır. İsa'dan sonra 325 yılında topladığı İznik Konsiline yüzlerce hristiyan din adamını davet etmiş, sayısı yüzlerce olan İncilleri dörde indirmiştir. Kendi görüşlerine en yakın olan bu İncilleri kabul ettirmek için işkence metodları da dahil her yolu deneyen Konstantin, istediğini alarak konsili neticelendirmiştir.Daha sonraki dönemlerde kilise ve papalık, kralların üzerinde bir otorite ve nüfuz sahibi olurken, dindeki çelişkileri, ihtilafları ve özellikle pagan kültürün etkilerini kendi çıkarlarına göre yorumlayıp ellerindeki aslına yakın İncil nüshalarını saklamış veya yok etmişlerdir. İncil'in milli dillere çevrilmesini yasaklamışlar, skolastik çağı başlatarak insanların düşünmesini, sorgulamasını engellemişlerdir. Bilim, sosyal ve kültürel hayat, özel hayatlar mümkün mertebe kilisenin kontrolüne alınmıştır. Düşünen, sorgulayan, kilisenin anlayışı dışında bilimsel çalışma yapanlar, farklı inançları olanlar, tek tek tespit edilip engizisyonda yargılanmış ve ağır cezalar almaları sağlanmıştır. Kilise, bir yandan kendi halklarına zulmederken, bir yandan da Haçlı Seferlerini başlatıp Müslüman halkları tasallutu altına almaya yeltenerek hem batıda hem doğuda kanlı, uzun bir süreç başlatmıştır.
Hüma Gökçe / diğer yazıları
- Gerçek milliyetçilik / 03.05.2013
- İttihatçılardan günümüze / 13.06.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-7 / 05.06.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-6 / 01.06.2011
- Şark meselesi, Girit meselesi, Kürt meselesi / 25.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-5 / 22.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi - 4 / 14.05.2011
- Abdülhamid Han, milliyetçilik ve küreselleşme / 12.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-3 / 07.05.2011
- Büyük birader / 04.05.2011
- İttihatçılardan günümüze / 13.06.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-7 / 05.06.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-6 / 01.06.2011
- Şark meselesi, Girit meselesi, Kürt meselesi / 25.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-5 / 22.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi - 4 / 14.05.2011
- Abdülhamid Han, milliyetçilik ve küreselleşme / 12.05.2011
- Batı'nın kanlı tarihi-3 / 07.05.2011
- Büyük birader / 04.05.2011