Ülkemizde "Başkanlık Sistemi", yerli ve milli(!) ifadesiyle "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" 16 Nisan 2017'de gerçekleştirilen referandumla kabul edildi ve 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlandı.
Parlamenter sistemi devre dışı bırakan bu yeni sistemle alakalı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistem yürürlüğe girmeden yaklaşık 3 hafta önce 21 Haziran 2018 tarihinde bir canlı yayına katıldı ve sistemle ilgili soruları yanıtladı.
"Neden bu kadar köklü ve yeni bir sisteme ihtiyaç duydunuz?" sorusuna Sayın Cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"Mevcut yapının getirdiği zorluklar nedeniyle, çalışmalarımızın önemli bir bölümünü istediğimiz düzeyde ve sürede hayata geçiremedik. 'Bürokratik oligarşi' diye benim sürekli ifade ettiğim bu yapıların hantallığı, kurumlardaki iş ve işleyiş süreçleri önümüze hep birer engel olarak çıktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu engelleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Yeni dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yeni sistemle bürokrasiyi azaltacağız. Daha hızlı karar alacağız, tüm hizmetlerde sonuç odaklı olacağız. Tüm süreçlerde verim odaklı çalışacağız. Yeniliklere hızla adapte olacağız." (AA)
Başkanlık sistemi referandum sürecinde de bu söylemlerle millete kabul ettirildi. "Hükümet milletin yaşadığı sorunları çözecek ama buna parlamenter sistem engel oluyor", "Bu ayakbağını devreden çıkartmamız lazım" denildi, milletten daha fazla yetki istendi.
Peki, sonuç Sayın Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi ve referandumda iddia edildiği gibi mi oldu? Pratik olarak yaşadık ve yaşıyoruz ki, hayır.
Bu 3 yıllık dönemde; Türkiye'nin dış borcu daha da arttı, vatandaşların bankalara borcu katlanarak arttı, icra dosyaları daha fazla yığıldı, tarımda daha fazla dışa bağımlı olduk, memurun, işçinin, emeklinin maaşı daha fazla eridi, dış politikada etrafımız daha fazla kuşatıldı, cinayetler, intiharlar, boşanmalar, kadına şiddet, toplumsal olaylar daha fazla arttı.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "Başkanlık sisteminden sonra dolar 4 kat, euro 3.5 kat arttı; ekonomi bitti, kimse mutlu değil."
BTP Genel Başkanı Baş, partisinin Karabük İl Kongresi'nde bu konuda çok önemli açıklamalarda bulundu: Bu tespitlerinin bir kısmını aktaralım:
"Biz başkanlığı istemiyoruz. Şurada bir il kongresi yapıyoruz. İl başkanımızı seçerken, ili emanet ettiğimiz insanı denetlesinler diye 4 kişilik divanımız var. Biz ilimizi bile tek başına bir insana bırakamazken koskoca devleti bir adama bırakıyoruz."
"Yahu bırak ülkeyi, şurada bakkalını bile tek bir adama bırakmazsın yanına bir çırak alırsın. Biz koca devleti bir tane adama bıraktık."
"Biz Atatürk'ün kurduğu Meclis sistemini geri getireceğiz. Milletin kendi kendini yönetme hakkı Atatürk'ün bize verdiği bir haktır."
"Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı veriyor, TBMM'yi açıyor ve bu Meclis'i Lozan'da İngiliz'in karşısına oturtuyor ve şunu söylüyor, 'Ey İngiliz seni ben alt ettim. Şimdi ben ne dersem onu kabul edeceksiniz' diyerek Lozan'ın bütün maddelerini ona imzalattırıyor. Biz kendi kendimizi yönetebilme hakkını bu şekilde elimize aldık."
"Peki bu hakkımızı nasıl verdik? İçinde ne madde olduğunu bilmediğimiz bir referandumla kendi kendimizi yönetme hakkımızı elimizden aldılar. Uyutulduk. Şimdi biz diyoruz ki; biz bu başkanlık sistemini de istemiyoruz."
"Bize diyecekler ki, 'Biz bunu millete sorduk, millet evet oyu verdi.' Ben de diyorum ki, 'Kandırıldık'. Hep siz mi kandırılacaksınız. Biz de millet olarak kandırıldık, geri dönmek istiyoruz. Bu millet kendi kendini yönettiği sürece başarıya ulaşacaktır."
Evet, BTP Lideri Hüseyin Baş'ın da ifade ettiği gibi, başkanlık sistemi konusunda bu millet kandırıldı.
"Başkanlık sistemiyle beraber gelecek" denilen hiçbir şey gelmedi, "kolaylaşacak" denilen hiçbir şey kolaylaşmadı. Hatta millet adına denetlenmesi gereken kurumlar denetlenemez oldu. Sistem değişikliğiyle beraber milletin iradesi tamamen devre dışı kaldı.
Ama şu gerçeği asla unutmamalıyız: Millet iradesinin hakimiyeti meşruluk için esastır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konudaki sözleri kulağımıza küpe olmalıdır.
Millet iradesinin önemini ve Meclisin açılma zorunluluğunu şöyle anlatır Gazi: "Bir devre yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet ancak millî kararlarla istinat etmekle, milletin temayülat-ı umumiyesine (genel eğilimleri) tercüman olmakla hâsıldır. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım o esareti ve zilleti kabul etmez." (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş)
Bugün BOP işgallerinin en önemli gerekçesi, "tek adamlık" sistemidir. Atatürk 1 asır önce Batının bu işgal gerekçesini ortadan kaldırmıştır. Bugün ise bu gerekçeyi başkanlık sistemiyle beraber kendi ellerimizle yeniden oluşturmuş olduk.
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025