Sözde herkes barış istemektedir. Gerçekte ise dünyada barışı isteyen sadece ve yalnız Müslümanlardır. Böyle olmasına rağmen Müslümanlar, yıllardır savaşlardan kurtulamamış ve sürekli savaş isteyen taraf olarak gösterilmişlerdir.
Ne hazindir ki, dünyayı ve özellikle de İslâm coğrafyasını kan gölüne çeviren ABD ve yandaşları, hiç suç ve sorumluluk hissetmiyorlar. Dahası barışsever ve kurtarıcı rolünden de vazgeçmiyorlar. Maalesef Müslümanlar da, bu rolü oynamalarına fırsat ve imkân vermektedir.
Şunu kesin olarak bilmemiz gerekir: ABD hiçbir zaman barıştan yana olmaz ve olamaz. Bir başka deyişle ABD, savaşmak zorundadır. Nitekim gizli-açık devamlı savaşmaktadır. Açığa çıkan belgelerden öğreniyoruz ki, ABD Özel Kuvvetleri, 90 ülkede gizli savaş sürdürmektedir. Buna öğrenemediklerimizi ve açık savaşları da ilâve edersek, şu hükme varırız: ABD tüm dünyada savaşmaktadır. Bundan dolayı ABD, savaş yorgunu düşmüş bir ülkedir.
Evet, ABD tüm dünyada savaşmış ve halen de savaşmaktadır. Ama hiçbir savaşta da zafer elde edememiştir. Her savaşta savaş suçu işlemiş ve yakıp yıkmıştır. Ne var ki, yenilgilerini bile zafer ve barış olarak sunmaktan da utanmamıştır. Bunun en açık örneği Vietnam savaşıdır. ABD, Vietnam'da yenilmiş ve öyle ki kaçarak kurtulmuştur. Hal böyle iken, o kaçışı kimilerine "Şerefli Barış" diyerek yutturmuştur.
ABD, niçin savaşmak zorundadır? Bilindiği üzere ABD'yi gerçekte yöneten lobilerdir. Lobiler içerisinde de en etkin olan savaş lobisidir. ABD başkanlarının savaş lobisine dayanacak ve direnecek güçleri yoktur. Ne kadar savaş istemeseler de, sonunda savaş lobisine boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Boyun eğmeyenler ise bir suikastla ortadan kaldırılıyor.
Ne yazık ki, Türkiye ve diğer İslâm ülkeleri böyle bir ülkeden, İslâm coğrafyasındaki savaşların durması için barış katkısı ummaktadır. Hâlbuki savaşların asıl faili ABD'dir. ABD, İslâm coğrafyasından elini-eteğini çeksin, öyle veya böyle bu coğrafyada barış sağlanır. Daha doğru ve açık deyişle, İslâm coğrafyasının barışı, ABD'nin kovulmasından geçmektedir. Zira ABD, İslâm ülkelerine barış değil, savaş dayatmaktadır. O nedenle İslâm ülkeleri ABD'ye yönelik bakışını ve politikasını mutlaka değiştirmelidir.
İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın bu konuda söylediği şu sözlere kesinlikle kulak verilmeli ve uyulmalıdır: "Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve hatta İran, Umman ve Suriye'nin de, mevcut dış politikasını değiştirmesi lâzım. Beraber oturup, neden birbirimizle savaştığımızı konuşmamız lâzım. Neden? Bu savaş dışarıdan bize dayatılan bir savaş? Hepimizi zayıflattı ve kaynaklarımızı tüketti."
İslâm ülkelerinin birbirleriyle savaşması şöyle dursun, sürtüşmesi ve farklı dış politika izlemesi dahi, kendilerinin aleyhine, düşmanlarının lehine olmaktadır. Bunu göremeyen ve anlayamayan kişilerin, İslâm ülkelerde yönetici yapılması ihanete eşdeğer bir gaflettir. Müslümanların başına ne gelmişse, işte bu gaflet yüzünden gelmiştir.
Ne hazindir ki, dünyayı ve özellikle de İslâm coğrafyasını kan gölüne çeviren ABD ve yandaşları, hiç suç ve sorumluluk hissetmiyorlar. Dahası barışsever ve kurtarıcı rolünden de vazgeçmiyorlar. Maalesef Müslümanlar da, bu rolü oynamalarına fırsat ve imkân vermektedir.
Şunu kesin olarak bilmemiz gerekir: ABD hiçbir zaman barıştan yana olmaz ve olamaz. Bir başka deyişle ABD, savaşmak zorundadır. Nitekim gizli-açık devamlı savaşmaktadır. Açığa çıkan belgelerden öğreniyoruz ki, ABD Özel Kuvvetleri, 90 ülkede gizli savaş sürdürmektedir. Buna öğrenemediklerimizi ve açık savaşları da ilâve edersek, şu hükme varırız: ABD tüm dünyada savaşmaktadır. Bundan dolayı ABD, savaş yorgunu düşmüş bir ülkedir.
Evet, ABD tüm dünyada savaşmış ve halen de savaşmaktadır. Ama hiçbir savaşta da zafer elde edememiştir. Her savaşta savaş suçu işlemiş ve yakıp yıkmıştır. Ne var ki, yenilgilerini bile zafer ve barış olarak sunmaktan da utanmamıştır. Bunun en açık örneği Vietnam savaşıdır. ABD, Vietnam'da yenilmiş ve öyle ki kaçarak kurtulmuştur. Hal böyle iken, o kaçışı kimilerine "Şerefli Barış" diyerek yutturmuştur.
ABD, niçin savaşmak zorundadır? Bilindiği üzere ABD'yi gerçekte yöneten lobilerdir. Lobiler içerisinde de en etkin olan savaş lobisidir. ABD başkanlarının savaş lobisine dayanacak ve direnecek güçleri yoktur. Ne kadar savaş istemeseler de, sonunda savaş lobisine boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Boyun eğmeyenler ise bir suikastla ortadan kaldırılıyor.
Ne yazık ki, Türkiye ve diğer İslâm ülkeleri böyle bir ülkeden, İslâm coğrafyasındaki savaşların durması için barış katkısı ummaktadır. Hâlbuki savaşların asıl faili ABD'dir. ABD, İslâm coğrafyasından elini-eteğini çeksin, öyle veya böyle bu coğrafyada barış sağlanır. Daha doğru ve açık deyişle, İslâm coğrafyasının barışı, ABD'nin kovulmasından geçmektedir. Zira ABD, İslâm ülkelerine barış değil, savaş dayatmaktadır. O nedenle İslâm ülkeleri ABD'ye yönelik bakışını ve politikasını mutlaka değiştirmelidir.
İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın bu konuda söylediği şu sözlere kesinlikle kulak verilmeli ve uyulmalıdır: "Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve hatta İran, Umman ve Suriye'nin de, mevcut dış politikasını değiştirmesi lâzım. Beraber oturup, neden birbirimizle savaştığımızı konuşmamız lâzım. Neden? Bu savaş dışarıdan bize dayatılan bir savaş? Hepimizi zayıflattı ve kaynaklarımızı tüketti."
İslâm ülkelerinin birbirleriyle savaşması şöyle dursun, sürtüşmesi ve farklı dış politika izlemesi dahi, kendilerinin aleyhine, düşmanlarının lehine olmaktadır. Bunu göremeyen ve anlayamayan kişilerin, İslâm ülkelerde yönetici yapılması ihanete eşdeğer bir gaflettir. Müslümanların başına ne gelmişse, işte bu gaflet yüzünden gelmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018