Avrupa'nın Lübnan'ı

1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları toprakları üzerinde yeni bir devlet kuruldu. Güney Slavları anlamına gelen Yugoslavya ismi uygun görülen bu devlet kendini kuzey Slavlarına göre yani Ruslara göre tarif etmiş oldu.
Bu devletin içine tarhana çorbası misali Sırplar, Boşnaklar, Hırvatlar, Makedonlar, Karadağlılar ve Slovenler eklemlendi. Tabi olarak bir arada yaşaması mümkün olmayan Müslümanlar, Katolikler ve Ortodoks Hıristiyanların bir karması yapılmıştı. Dinler arası ve kültürler arası medeniyet projesinin fiyasko olarak neticelendiği çok kanlı bir deneme oldu. Herkes kardeştir herkes eşittir anlamına gelen bir slogan da üretmişlerdi: Brad fo, yedin fo. (Bu sloganı Eyüp Orak'tan aldım. Kendisine teşekkür ederim) Bu projenin bir benzeri Dinler arası diyalog safsatasıyla FETÖ tarafından Türkiye'de icra edildi. Bütün dinleri eşitleyen FETÖ'nün amacı çok açık değil mi? TİTO; Brad fo, yedin fo derken FETÖ de bütün semavi dinler eşittir dedi. İkisi de aynı kapıya çıkıyor.
Yugoslavya dizayn edilirken özellikle bazı konular dikkate alınmıştı. Ordu ve askerlik hizmetleri Sırpların sanayi ve ticaret Slovenler ile Hırvatların tekeline alınmıştı. Müslümanlar ise bu konulardan uzak tarım, hayvancılık ve kültürel işlerle uğraşıyorlardı.
Yugoslavya'nın diktatörü Mareşal Tito'nun 1980'deki ölümü Yugoslavya için sonun başlangıcı oldu. Sınırları, ismi, anayasası, etnik ve dini yapısı masa başında tezgahlanan bu devlet bir anda bir iç savaşa sürüklendi. 1989 yılında Miloseviç'in Kosova Savaşı'nın 600. yıldönümüne denk gelen konuşması Sırpların açıkça niyetini belli ediyordu. 
Müslümanlar, hepimiz kardeşiz şarkıları ile uyutulurken Sırplar ve Hırvatlar silah depolayarak Müslümanları yok etmenin planlarını beraber yaptılar. Hızlıca silahlanan Sırplar, vakti gelince ailecek görüştükleri Boşnakları dahi gözlerini kırpmadan vahşice katlettiler. Müslümanlar, kelimenin tam anlamıyla bu tuzağa düşerek silahsız bir şekilde gafil avlandılar. 
Her ne kadar çatışmalar başlangıçta Sırplarla Hırvatlar arasında cereyan etse de aralarındaki ihtilafları çarçabuk çözerek asıl hedef olan Müslümanlara yöneldiler. "Küfür tek millettir" hükm-ü  ilahisi Bosna'da da tecelli etti. Ordusuz, askersiz ve silahsız bir milletin yaşamasının mümkün olmadığı bir kere daha ispat edildi. Bu arada Kıbrıs müzakerelerinin ana hedefinin Türk askerini adadan çıkarmak olduğunu unutmayalım. Türk askeri adayı terk ettiği gün Rumlar kesinlikle Kıbrıs'ta katliam rüzgârları estireceklerdir. Günümüzde Filistin'de yaşanan Müslüman kıyımının tek sebebi Filistinlilerin gerçek bir orduya sahip olmamalarından kaynaklanıyor. 
Türkiye, Yugoslavya olur mu sorusu yıllardır güncelliğini koruyor. Prof. Dr. Haydar Baş, "AB'nin Türkiye ile ilgili düşüncesini anlamak istiyorsanız Yugoslavya'ya bakın" demişti. İlk defa 50 avro banknotunun arkasındaki AB haritasına dikkat çekmişti. Bu haritada Türkiye'nin sadece batı bölgesi AB haritasında gösterilmiştir. Bu bir tesadüf olamaz. AB, Türkiye'ye açıkça "parçalan da gel" diyor. 
Yugoslavya, AB lideri konumundaki Almanya marifetiyle parçalandı. Almanya kendisine yakın bulduğu Slovenya'yı, İtalya ise sınırdaşı olan Katolik Hırvatistan'ı destekledi. Birkaç sene sonra da sanayide ve ticarette daha ileride olan bu iki ülke AB'ye alındı. AB, Müslümanları bir kez daha dışlamıştı. 
AB, Yugoslavya misali parçalanmış bir Türkiye hayal ediyor. Doğusunda Kürdistan ve Ermenistan, batısında AB işgali altında bir Türkiye haritası, AB'nin temel politikasıdır.