Türk Milletine karşı oynanan oyunların ardı arkası kesilmiyor. Avrupa’daki kardeşlerimiz unutulmuşluğun ötesinde bir dram yaşıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri bugüne kadar AB ülkelerindeki vatandaşlarımıza, kardeşlerimize bir Amerikan vatandaşı için ABD’nin gösterdiği ilgiyi, İsrailli için İsrail’in gösterdiği alakaya veya Avrupalı için AB devletlerinin verdiği önemi vermedi.
Düşünsenize! Fotoğrafçı diye tanıtılan bir ABD’li kadın ülkemizde ölü bulundu. ABD, Türkiye seferber oldu. Katili bulup, yakaladılar. Yıllardır Avrupa’da Türkler diri diri yakılıyor, ne zanlı ne suçlu bulunabiliyor.
Erdoğan hükümetleri ile Avrupa’daki insanımızın sahipsizliğine son verilmek istendi. Nasıl mı? Erdoğan bizzat dedi ki, Avrupa’ya entegre olun, asimile olun. Almanya’da yaşıyorsan Alman ol. Fransa’daysan Fransız ol…
Tabi böyle bir şey mümkün olamayacaktır. Çünkü arada inanç farkı var. Eğer sen inancını ortadan kaldırırsan zaten Türk olmaktan çıkmışsındır. O zaman ister AB’li ol, ister ABD’li ol fark etmez.
Avrupa’daki kardeşlerimiz özellikle manevi sahada tam bir ablukaya alınmış tam bir asimilasyona tabi tutulmuş vaziyetteler. Bir taraftan haçlı zihniyeti, din ve vicdan özgürlüğünü, kendi inançları doğrultusunda başka inançları egemenlikleri altına almaya çalışırken…
Diğer taraftan ise senden benden daha iyi Kur’an okuyan, fıkıh bilen, İslam tarihi bilen, adı senin benim adım gibi olan insanlarla da, milletimizin kalbine (imanına) hücum ediyorlar.
Bu anlayışlar cami açılışlarını papazlarla yapıyor. Önce camide ibadet (!) ediyorlar sonra kilisede. Cami içerisinde genç kızları aralarına alıp sema gösterisi yaptırıyorlar vs. Zaten Yahudi ve Hıristiyanlarında (hâşâ) cennete gideceği fitnesi dünyayı sarmış durumda…
Hem ülkemizde hem Avrupa’da Müslümanlara sahip çıkan, dertleriyle dertlenen, sorunlarını çözmek için çırpınan tek bir lider kaldı. O da Prof. Dr. Haydar Baş.
Sayın Baş görevlendirdiği gönül elçileri ile Avrupa’daki kardeşlerimizi bu deccal fitnelerine karşı uyarmış ve uyarmaktadır. Avrupa’nın birçok noktasında kongreler, konferanslar düzenleyerek, konuşmalar yaparak milli ve manevi bütünlüğümüze yönelen açık saldırıların önüne geçmeye gayret etti ve ediyor.
Meltem Medya Grubu ve Gazetemiz, Avrupa’daki insanımızın sorunlarını her daim gündem etmekte, değerli yazarlarımız yaşanan acı gerçekleri milletimize anlatma gayretindedirler.
En son 8 Nisan’da Dr. Abdullah Terzi abimiz “Avrupa’da Türk aileler tedirgin!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Niye tedirgin Avrupa’daki Türkler? Çünkü haçlılar evlatlarını ellerinden alıyor, Hıristiyan yapıyorlar. Bu bir vahşettir, cinayettir.
Bu vahşetten hükümetinde haberi var. Geçen yıl Bekir Bozdağ, Diyanet bütçesinin görüşüldüğü Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda, Avrupa’da ailesi parçalandığı için veya çeşitli gerekçelerle ailelerinden alınan 4 bin dolayında Türk çocuğunun, Hıristiyan ailelere verildiğini açıklamıştı. Bozdağ bu uygulamaları dram ve asimilasyon olarak adlandırmıştı. Bu asimile anlayışını siz ortaya koymadınız mı?
Diğer bir acı gerçek ise Avrupa’daki insanlarımız (gerçi ülkemizde de aynı) kendi inanç ve kültüründen uzaklaşmış, uzaklaştırılmış durumda. Sadece Almanya’da yaşayan Türk kızlarından yılda 2000 babasız çocuk dünyaya geliyormuş. Kiliseler bu çocuklara gönüllü talip olmuşlar. Yani babasız dünyaya gelen bir çocuğu, annesi, kilise penceresine bırakıyor. Kilise bunu alıp uygun gördüğü bir aileye veriyor. Sonuç! Anne büyük günah işledi ama çocuk İslam üzere doğdu ve Hıristiyanlığa terk edildi. Tekrar ediyorum! Bu dram filan değil vahşettir.
Hükümet, Türk Milletine, Türk kültürüne sahip olup, sahip çıksaydı belki bu sorunlar bu dereceye varmazdı. Ama hükümet, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını söylüyor.
Kimi baş tacı ediyor? Bu sorunun cevabını da Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik veriyor.
“Türkiye artık eski Türkiye değil. Geçmişte yapılan bazı yanlışlıklar nedeniyle ülkemizi terk etmiş Hıristiyan ve Yahudiler var. Veya bir şekilde ayrılmak durumunda kalmış olanlar var. Biz bugün hepsine diyoruz ki, ülkenize geri dönebilirsiniz…”
Erdoğan, Türklere, Avrupa’ya entegre olun, diyor. Ömer Çelik Yahudi ve Hıristiyanlara, Anadolu’yu göstererek vatanınıza dönün, diyor. Peki, sen ne diyorsun?
Düşünsenize! Fotoğrafçı diye tanıtılan bir ABD’li kadın ülkemizde ölü bulundu. ABD, Türkiye seferber oldu. Katili bulup, yakaladılar. Yıllardır Avrupa’da Türkler diri diri yakılıyor, ne zanlı ne suçlu bulunabiliyor.
Erdoğan hükümetleri ile Avrupa’daki insanımızın sahipsizliğine son verilmek istendi. Nasıl mı? Erdoğan bizzat dedi ki, Avrupa’ya entegre olun, asimile olun. Almanya’da yaşıyorsan Alman ol. Fransa’daysan Fransız ol…
Tabi böyle bir şey mümkün olamayacaktır. Çünkü arada inanç farkı var. Eğer sen inancını ortadan kaldırırsan zaten Türk olmaktan çıkmışsındır. O zaman ister AB’li ol, ister ABD’li ol fark etmez.
Avrupa’daki kardeşlerimiz özellikle manevi sahada tam bir ablukaya alınmış tam bir asimilasyona tabi tutulmuş vaziyetteler. Bir taraftan haçlı zihniyeti, din ve vicdan özgürlüğünü, kendi inançları doğrultusunda başka inançları egemenlikleri altına almaya çalışırken…
Diğer taraftan ise senden benden daha iyi Kur’an okuyan, fıkıh bilen, İslam tarihi bilen, adı senin benim adım gibi olan insanlarla da, milletimizin kalbine (imanına) hücum ediyorlar.
Bu anlayışlar cami açılışlarını papazlarla yapıyor. Önce camide ibadet (!) ediyorlar sonra kilisede. Cami içerisinde genç kızları aralarına alıp sema gösterisi yaptırıyorlar vs. Zaten Yahudi ve Hıristiyanlarında (hâşâ) cennete gideceği fitnesi dünyayı sarmış durumda…
Hem ülkemizde hem Avrupa’da Müslümanlara sahip çıkan, dertleriyle dertlenen, sorunlarını çözmek için çırpınan tek bir lider kaldı. O da Prof. Dr. Haydar Baş.
Sayın Baş görevlendirdiği gönül elçileri ile Avrupa’daki kardeşlerimizi bu deccal fitnelerine karşı uyarmış ve uyarmaktadır. Avrupa’nın birçok noktasında kongreler, konferanslar düzenleyerek, konuşmalar yaparak milli ve manevi bütünlüğümüze yönelen açık saldırıların önüne geçmeye gayret etti ve ediyor.
Meltem Medya Grubu ve Gazetemiz, Avrupa’daki insanımızın sorunlarını her daim gündem etmekte, değerli yazarlarımız yaşanan acı gerçekleri milletimize anlatma gayretindedirler.
En son 8 Nisan’da Dr. Abdullah Terzi abimiz “Avrupa’da Türk aileler tedirgin!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Niye tedirgin Avrupa’daki Türkler? Çünkü haçlılar evlatlarını ellerinden alıyor, Hıristiyan yapıyorlar. Bu bir vahşettir, cinayettir.
Bu vahşetten hükümetinde haberi var. Geçen yıl Bekir Bozdağ, Diyanet bütçesinin görüşüldüğü Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda, Avrupa’da ailesi parçalandığı için veya çeşitli gerekçelerle ailelerinden alınan 4 bin dolayında Türk çocuğunun, Hıristiyan ailelere verildiğini açıklamıştı. Bozdağ bu uygulamaları dram ve asimilasyon olarak adlandırmıştı. Bu asimile anlayışını siz ortaya koymadınız mı?
Diğer bir acı gerçek ise Avrupa’daki insanlarımız (gerçi ülkemizde de aynı) kendi inanç ve kültüründen uzaklaşmış, uzaklaştırılmış durumda. Sadece Almanya’da yaşayan Türk kızlarından yılda 2000 babasız çocuk dünyaya geliyormuş. Kiliseler bu çocuklara gönüllü talip olmuşlar. Yani babasız dünyaya gelen bir çocuğu, annesi, kilise penceresine bırakıyor. Kilise bunu alıp uygun gördüğü bir aileye veriyor. Sonuç! Anne büyük günah işledi ama çocuk İslam üzere doğdu ve Hıristiyanlığa terk edildi. Tekrar ediyorum! Bu dram filan değil vahşettir.
Hükümet, Türk Milletine, Türk kültürüne sahip olup, sahip çıksaydı belki bu sorunlar bu dereceye varmazdı. Ama hükümet, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını söylüyor.
Kimi baş tacı ediyor? Bu sorunun cevabını da Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik veriyor.
“Türkiye artık eski Türkiye değil. Geçmişte yapılan bazı yanlışlıklar nedeniyle ülkemizi terk etmiş Hıristiyan ve Yahudiler var. Veya bir şekilde ayrılmak durumunda kalmış olanlar var. Biz bugün hepsine diyoruz ki, ülkenize geri dönebilirsiniz…”
Erdoğan, Türklere, Avrupa’ya entegre olun, diyor. Ömer Çelik Yahudi ve Hıristiyanlara, Anadolu’yu göstererek vatanınıza dönün, diyor. Peki, sen ne diyorsun?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025