Ateşten gömlek ise idare...

Milletin idaresine talip olmak elbette büyük bir mesuliyettir."Ateşten gömlek" tabirinin kullanılması bundan olsa gerektir.Bu büyük mesuliyet sebebiyledir ki, adalet sahibi, tebasının hakkını ve hukukunu koruyan idareci, mahşer günü Allah ve Rasulü'nun özel misafiri olarak ağırlanacağı haber veriliyor.Bu gerçekleri bilmeyen idareci herhalde yoktur.Hal böyle iken, neden siyaset erbabının birçoğu, işbaşına geldiklerinde haklarını savunmaları gereken millete sırtlarını dönerler?!Bu zaafiyetin sebepleri nelerdir?!Bunun tersi de vakidir.Toplum ve halk, çoğu zaman kendi hak ve hukukunu koruyup kollayan idarecilerine sırtını döner, böylece kendi kuyusunu kendi kazar.Kerbela vaka'sında Hz. Hüseyin'e ve Sıffın vakasında Hz. Ali'ye reva görülen muamele budur.Hem Hz. Ali (kv), hem de Hz. Hüseyin (ra) dönemindeki Müslümanlar, maalesef birçok kere bu zaafiyeti yaşadılar.Gel önümüze düş, bu Emevî mezaliminden bizi kurtar diye davet yaptılar. Hak ve adaletin, onur ve şerefin, dünya ve ahirette huzur ve saadetin onların yanında olmak, onlarla aynı safta olmak ile mümkün olduğuna inanıyorlardı.Lakin öyle süreçler yaşandı ki, onları arkadan vurdular, yarıyolda bıraktılar.Rasulullah'ı (sav) Uhut muharebesi, Huneyn ve Hendek günleri başta olmak üzere birçok seferde yanlız bırakanlar, yarı yolda kendisinden ayrılanlar, korkudan kaçanlar da olmuştur.Kimisinin nifakı ortaya çıkmış, kimisinin korkaklığı...Şu veya bu sebeple benzer kaderi Rasulullah (sav) da yaşamıştır.Ahir zaman günlerini yaşadığımız dünyanın şu son kertesinde bu kabil zaafiyetlerin, hem idarecilerde, hem de halk da daha yoğun olarak ortaya çıkması doğaldır.İdareciler, kendi milletlerine sırtlarını dayayarak işbaşına gelmiş değillerse, millet meselelerine dair çözümleri yoksa, yüreklerinde gerçekten hak ve adalet duygusu yerleşmiş değilse, kimlikleri oturmamış ve omurgaları yumuşamaya mütemeyil ise, her türlü zaafiyet kolayca zuhur eder.Kimisinin önüne kendi dosyaları konur.Kimisinin önüne kapı arkalarında ve lobilerde konuştukları getirilir.Kimisinin haram ve hortumlarla şişmiş kasası, kesesi, hesabı, kitabı gösterilir.Kimisinin akrabası, yakını veya bir başkasıyla olan haksız ilişkilerinin ipuçları gösterilir.Kimisinin makam, mevki, şöhret, koltuk vs. ihtirası kışkırtılır.Her biri, boynundaki renkli gravat gibi asılı durur.İşbaşına koyanlar, diledikleri yere sürükler, diledikleri yere çekerler. Bu sürükleniş de elbette milletin ve devletin menfaatine olmaz. Sözkonusu güçlerin menfaatine olur.Wikileaks sızıntıları bu anlayışın semeresidir.Boynunu kaptırmış idareci, milletinin lehine adım atamaz, devletini ayağa kaldıramaz.Halkına sırtını dönmüş ve dolap beygiri gibi ecnebiye emir kulu olmuş idarecinin ahvali budur.Böylesi idarecileri de bu vahim ahvalden millet kurtarmalıdır.Halkın, hak ve adalet sahibi iadrecileri, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin'e reva görüldüğü gibi, yanlız bırakır, arkadan hançerler, yarı yolda ter eder iseler; belki kendilerini avlayanların üç-beş kuruşluk ulufelerine erişirler, üç paket makarna bir kutu yağa kavuşurlar. Lakin onurlarını, varlıklarını, devletlerini ve geleceklerini tümden kaybederler.İster Ehl-i Beyt sevdalısı olalım, ister Ehl-i Sünnet, ister kendi halinde bir vatandaş fark etmez... Türkiye'nin son dönemde yaşadığı siyasi süreçleri bir de bu "temel perspektif"le yenibaştan ele alıp değerlendirelim, bakalım, hangi akıbet bizi bekliyor?!