Hani, 'it ürür (havlar), kervan yürür' atasözümüz var ya! Atatürk'e iftira atan müfterilerin çığlıkları da, Atatürk'ün kimliğine zarar vermez.
Zararı bize verir, milletimize verir, devletimize verir. Bundan dolayı bizler fitne ehlinden (ateş ehlinden) olmamak için dinimizi de, tarihimizi de, Atatürk'ü de öğrenmek zorundayız ki, milli ve manevi kimliğimize ve de birliğimize karşı bitmek bilmeyen saldırılara karşı dik duralım, kaybetmeyelim.
Diğer taraftan da sadece Atatürk'e değil tarihimize, dinimize, milli ve manevi değerlerimize havlayan malum mahlukları bir an önce toplayıp, aşılarını yapıp, kısırlaştırmalıyız.
Havlamaya devam ederlerse alayını toplayıp barınma merkezlerine kapatmalıyız. Çünkü tehlike saçıyorlar.
O konuyu hallettiysek bugünkü yazıma geleyim. Bu yazımda Atatürk'ün, Sevgili Peygamberimiz (s.a.a.v) hakkındaki görüşlerinden kısa bir demet hazırladım.
Benim adım silinir O'nun adı silinmez
"O, (Hz. Muhammed) Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca kişi yürüyor. Benim, senin adın silinir fakat o, sonsuza kadar ölümsüzdür." (Ali Rıza Ünal'ın Anılarından,1926)
O, Muhammed-ül Emin'di
"(Allah'ın) Kitabı da en mükemmel ve kusursuzdur. Son peygamber olan Muhammed Mustafa 1394 sene evvel Rumi Nisan içinde Rebiü'l-evvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu, gün doğmadan...
Bugün o gündür. İnşallah büyük tesadüftür. (İnşallah sesleri) Gerçekten Hicri takvimiyle bu akşam doğum gününün yıldönümüne rastlıyor.
Hz. Muhammed, çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadan nur yüzlü, ruba seslenen konuşması, olgunluk ve öngörüdeki eşsizliği, sözlerindeki doğruluk ve cesaretiyle başkalarından üstün olan Muhammed Mustafa evvela bu vasıfları ve kişiliği ile kabilesi içinde "Muhammed'ül-emin" (güvenilir Muhammed) oldu.
Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel kavminin sevgisini, saygısını, güvenini kazandı. Ondan sonra ancak kırk yaşında "nebi", kırk üçünde de "resul" oldu.
Alemlerin kıvanç duyduğu Efendimiz, sonsuz tehlikeler içinde ölçüsüz sıkıntılar ve zahmetler karşısında yirmi yıl çalıştı ve İslam dinini kurmaya ait peygamberlik görevini yerine getirmeyi başardıktan sonra, Cennetin en yüce katına ulaştı. (Saltanatın kaldırılması esnasında TBMM'de yaptığı konuşmasından, 1 Kasım 1 922) (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. I, 1989; 288-289).
Peygamber Efendimiz gerçekleri bildirmekle görevlendirilmiş
"Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Tanrı tarafından insanlara gerçekleri bildirmekle görevlendirilmiş ve elçi olmuştur. İnsan yaşayışını düzenleyen temel kurallar hepinizce bilindiği üzere yüce Kur'an'daki yazılı buyruklardır...
Arkadaşlar; Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Tanrı'nın eviydi.
Millet işlerini, Tanrı'nın evinde yapardı. Hazreti Peygamber'in kutlu yolunu izleyerek bu dakikada milletimize, milletimizin bu gününe ve geleceğine dönük hususları görüşmek beni buna kavuşturan Balıkesir'in inançlı ve kahraman insanlarıdır. (Balıkesir-Zağanos Paşa Camii'nde verdiği hutbesinden, 7 Şubat 1923) (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 98).
(Hz.) Muhammed'i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayesine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek kişiliğini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar.
Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir planı nasıl düşünür ve uygulayabilir?
Tarih, hakikatleri değiştiren bir sanat değil, belirten bir bilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askerî dehası kadar siyasi görüşüyle de yükselen bir insan, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar.
Muhammed bu harp sonunda, çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı izlemeye kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi." (M. Şemsettin Günaltay'ın anılarından, 1930 Günaltay, 1945; 34).
"Bu birleştirici kurtuluş toplantımız sona ererken, istekleri ger ekleştiren Allah Hazretlerinden doğru yolu göstermesini ve şanlı Peygamberimizin ruhunun bütün üstünlüklerden, bereketinden bağışlanması dileği ile, vatan ve milletimize ve sonsuz devletimize mutlu gelecekler dilerim." (Erzurum Kongresinin kapanış konuşmasından, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. I, 1989;5.)
Atatürk'ün yaveri olan Muzaffer Kılıç, onun Kocatepe'deki ruh hâlini şöyle anlatmaktadır:
"26 Ağustos'ta (1922) Kocatepe'de bizim topçu ateşimiz başladığı zaman Mustafa Kemal "Yarabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et... Türklü gün, Müslümanlığın, düşman ayakları altında esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!" O anda gözlerinden birkaç damla yaşın süzüldüğünü gördüm(Armaner, 1981; 64).
Basit bir soru sorayım. Bugünlerde 'Atatürk'ün partisiyiz' diyen CHP'de genel başkanlık yarışı var. Adaylara, Peygamberimizin doğum tarihini sorun. Bileni başkan yapın…
Son söz
"Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner." Hz. Muhammed (s.a.a) (Buhârî, Müslim, Îmân 111. Tirmizî, Îmân 16)
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024
- MHP ile başlatılan süpernova / 14.11.2024
- Sayın Erdoğan’ın 10 Kasım açıklamaları / 13.11.2024
- Atatürk çok büyük bir adammış vesselam -2- / 11.11.2024
- Atatürk çok büyük bir adammış vesselam -1- / 10.11.2024