Dünkü yazımda Sakife'de yaşananlar, Ebu Süfyan'nın İmam Ali'ye yaptığı teklif ve amcası Hz. Abbas'ın teklif ve tespitlerini aktarmıştım.
Peki, hepimizin isimlerini çok iyi bildiğimiz hatta İstanbul'un manevi sahibi olarak inandığımız Eyüp Sultan dahil o büyük sahabeler, Sakife'deki oldu-bitti için ne dediler, hiç merak ettiniz mi?
Aktarayım; Yakubi, Tarih-i Yakubi adlı eserinde şöyle yazıyor:
"Muhacir ve Ensar'dan bir grup Ebu Bekir'e biat etmeyerek, Hz. Ali'ye meylettiler. Onlar, Abbas b. Abdulmuttalib, Fazl. b. Abbas Zübeyr b. Avam, Halid b. Said, Mikdad b. Ömer, Selman-ı Farısi, Ebu Zer Gifari, Ammar b. Yâsir, Bera b. Azib ve Ka'b'dan ibarettirler."
(Sakife'de Ebu Bekir'e biat etmeyenlerin tam listesi şu şekildedir; 1- Selman-ı Farisi 2- Ebu-Zer Gifari 3- Mikdad bin Esved 4- Ammar b. Yâsir 5- Halid b. Said b. As 6- Bureyde Eslemi 7- Ubey b. Ka'b 8- Huzeyme b. Sabit 9- Ebu Heysem b. Teyhan 10- Sehl b. Huneyf 11- Osman b. Huneyf 12- Ebu Eyyûb El-Ensari 13- Câbir b. Abdullah El-Ensari 14- Huzeyfe bin Yeman 15- Sa'd b. Ubade 16- Kays b. Sa'd 17- Abdullah b. Abbas 18- Zeyd b. Erkam.)
Sahabe içinde Hz. Ali'nin yanında yer alan seçkin zümre Hz. Peygamber'in mescidinde toplandıklarında Huzeyme b. Sabit söz aldı ve şöyle dedi:
"Ey insanlar! Bilmez misiniz? Resulüllah (s.a.v.) bir konuyla ilgili olarak benim tek başıma yaptığım şahitliği kabul ederdi. Ve ikinci bir kişinin daha bu konu hakkında şahitlik etmesini istemezdi."
"Evet" dediler.
Bunun üzerine şöyle dedi: "O zaman şahitlik ederim ki ben, Resulüllah'ın şöyle dediğini duydum; 'Benim Ehl-i Beyt'im hak ile batılı birbirinden ayırır. Onlar uyulan imamlardır.' Ben, bildiğimi size söyledim. Elçiye düşen apaçık bir uyarıdan başka bir şey değildir."
Ammar b. Yâsir ise şöyle dedi:
"Ey Kureyş topluluğu! Şayet biliyorsanız ne ala! Eğer bilmiyorsanız bilin ki, Peygamberinizin Ehl-i Beyt'i, O'na daha yakındır. O'nun mirasçısı olmaya daha uygundur. Dinî hususları daha iyi ayakta tutabilirler.
Onlar, müminler için daha güvencelidirler. Peygamberin getirmiş olduğu dini daha iyi korurlar.
Ümmet için en hayırlısını isterler. Gidin arkadaşınıza söyleyin, ipiniz iyice kördüğüme dönüşmeden, işlerinizde zayıflık baş göstermeden, aranızda ayrılıklar çıkmadan ve başınızdaki fitne iyice büyümeden hakkı sahibine iade etsin."
Sehl b. Huneyf şunları söyledi:
"Ey Kureyş! Ben şahidim, Resulüllah şurada (Peygamber Mescidi'ni kastediyor) durdu ve Ali b. Ebi Talib'in elinden tutarak şöyle dedi:
'Ey insanlar! Bu Ali, Benden sonra sizin imamınızdır. Ben yaşarken de, Benden sonra da Benim vasimdir. Borcumu ödeyen, sözlerimi yerine getirendir. Havuzumun başında ilk önce Benimle musafaha yapacak olan da O'dur.
Ne mutlu O'na uyanlara ve yardım edenlere! Yazıklar olsun ona karşı çıkıp, onu yalnız bırakanlara…"
Ebu'l-Heysem b. Teyhan şöyle dedi:
"Ben şahidim! Resulüllah, Gadr-i Hum günü Hz. Ali'yi ayağa kaldırdı. Ve insanlara gösterdi. Ensar dedi ki, 'Resulüllah, O'nu halife olarak tayin etmek için ayağa kaldırdı.'
Bazıları şöyle dedi: 'Resulüllah kendisini mevla edinenlerin O'nu da mevla edinmesi için O'nu ayağa kaldırdı.'
Bu konuyla ilgili çok tartışma çıktı. Sonra aramızdan bir adamı, Resulüllah'a gönderdik. Ve bunun ne anlama geldiğini sorduk.
Buyurdu ki, 'O, Benden sonra müminlerin velisidir. Ve insanlar içinde ümmetimin hayrını en fazla düşünen kimsedir.'
Ben bizzat yaşadığım bu olaya şahitlik ederim. Dileyen inansın, dileyen inkar etsin. Şüphesiz hak ile batılın ayrılacağı hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir."
Ebuzer Gifari, Eyyub El-Ensari, Utbe b. Ebu Leheb, Nu'man b. Aclan, Selman-ı Farisi gibi değerli sahabeler de kalkıp konuştu ve Hz. Ali'nin, hilafette hak sahibi olduğunu beyan ettiler.
Böyle büyük sahabelerin, bu kadar açık kanıtlar öne sürmesi üzerine, Müslümanlar yavaş yavaş Hz. Ali'ye meyletmeye başladı.
Durumun farkına varan Sakife organizatörleri tekrar sahaya inerek Müslümanları korkutarak kurdukları sistemin devamını sağladılar.
İmam Ali (a.s) hiçbir zaman bu seçime razı olmamıştır ve her ortamda Allah'ın emrini anlatıp, hakkını talep etmiştir.
Diğer taraftan da ümmetin arasına kan girmemesi için güç kullanmaktan sakınmış ve sabredenlerden olmuştu. Diğer bir ifade ile Allah'ın kazasından, kaderine sığınmıştır.
Hep dediğimiz gibi Allah (c.c) katında Peygamberin vasisi, velisi, halifesi İmam Ali'dir.
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025