Batılılar, İslâm coğrafyasındaki terör ve savaşları, Armageddon Savaşı olarak görmektedirler. Bilindiği üzere ekonomi de savaşların ayrılmaz bir parçasıdır. O nedenle Armageddon Savaşı'nı ekonomi ile birlikte düşünmek ve değerlendirmek zorundayız. Daha doğrusu Armageddon savaşçılarının, ekonomik buhran çıkarmak için neler plânladıklarını mutlaka bilmemiz gerekmektedir.
Gerçek şudur ki, Armageddon savaşçıları, bu savaşın amacına ulaşması için dünyada büyük bir ekonomik buhran çıkarmanın peşindeler. O buhran olmadan, Armageddon Savaşı'nı kazanamayacaklarını düşünüyorlar.
Ekonomik buhran için yaptıkları işlerin başında devletleri ve toplumları, altından kalkamayacakları borca sokmak gelmektedir. Öyle ki, süper güç olarak nitelendirilen ABD bile borçlu, hem de dünyanın en büyük borçlusu.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) 'Global Borç Monitörü' başlıklı raporuna göre tüm dünyanın borcu, dünyanın gayri safi milli hâsılasının üç katı kadardır, yani dünya borca batmış durumdadır.
Tomas Sedlacek, 'İyi, Kötü Ekonomi' adlı kitabında dünyanın bu halini şöyle anlatıyor: "Son yıllarda büyüme, o kadar borç hormonuyla katlanarak arttı ki, buna gayri safi milli hâsıla değil, gayri safi borç hâsılası demek gerekir." (s.248). İlginç olan, borçları gayri safi milli hâsıladan daha çok artan ülkelerin, bu artışı başarı olarak takdim etmeleridir.
Maalesef böyle anlamsız bir anlayış ekonomi yönetimine egemen kılınmıştır. İşte, devletleri ve toplumları borca bağımlı hale getiren o anlayıştır. Bundan dolayıdır ki, ekonomi yönetimi denilince, akla ilk borç bulmak ve borçları yönetmek gelmektedir.
Borçları yavaş arttırmak ise tam bir övünç vesilesi sayılmaktadır. O nedenle Tomas Sedlacek şöyle diyor: "İhtiyacımız olan şey, borcu daha yavaş arttırmak değil, olabildiğince çabuk azaltmak ve böylece bir sonraki kriz gelmeden mali rezerv biriktirmektir."(A,g.e.s.264)
Tomas Sedlacek, borcun yaygınlaştırılması ve ekonomi politikalarının esası haline getirilmesi hakkında da şunları söylüyor: "Belki de içinde bulunduğumuz dönem tarihe 'Borç Çağı' olarak geçecek. Son birkaç on yılda borcumuz sadece ihtiyaçtan değil, fazlalıktan, aşırılıktan da arttı." (A.g.e.s. 241).
'Borç Çağı' kavramının altını özenle çizmek gerekir. Çünkü ekonomi, hiçbir dönemde bu kadar borca dayalı olmamıştır. Dahası borç, sadece ekonomik bir anlam taşımamaktadır. Bunu, ABD medyasında son zamanlarda sıkça yer alan "Ekonomik Armageddon" diğer bir deyişle "Ekonomik Kıyamet" kavramlarından da anlamak mümkündür.
Bazı sosyal bilimciler, söylenenlerin aksine, bir ekonomik buhran ön görmediklerini belirtiyor ve şöyle diyorlar: "Ekonomistler, iyimserler ve kötümserler diye ikiye ayrılırlar. İyimserler, ekonomik cennete, kötümserler ekonomik kıyamete yaklaştığımız inancındadırlar."
Doğru, böyle bir ayırım yapılıyor ve farklı açıdan bakan ekonomistler farklı, hatta birbirine tamamen zıt şeyler söylüyorlar. Ama ortada bir gerçek var. O gerçek, küresel güçlerin dünyanın sonunu getirme plânları çerçevesinde, çıkarmak için uğraştıkları ekonomik buhrandır.
Anlaşılan o ki, Armageddon Savaşı'nın bir de ekonomik buhran boyutu bulunmaktadır. Ona karşı da tedbirli ve hazırlıklı olmalıyız. Bunun da tek yolu, Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmektir. Çünkü Milli Ekonomi Modeli, borçlanmadan ekonominin nasıl yönetilebileceğini ortaya koymakta ve Ekonomik Armageddon'un önünü kesmektedir.
Gerçek şudur ki, Armageddon savaşçıları, bu savaşın amacına ulaşması için dünyada büyük bir ekonomik buhran çıkarmanın peşindeler. O buhran olmadan, Armageddon Savaşı'nı kazanamayacaklarını düşünüyorlar.
Ekonomik buhran için yaptıkları işlerin başında devletleri ve toplumları, altından kalkamayacakları borca sokmak gelmektedir. Öyle ki, süper güç olarak nitelendirilen ABD bile borçlu, hem de dünyanın en büyük borçlusu.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) 'Global Borç Monitörü' başlıklı raporuna göre tüm dünyanın borcu, dünyanın gayri safi milli hâsılasının üç katı kadardır, yani dünya borca batmış durumdadır.
Tomas Sedlacek, 'İyi, Kötü Ekonomi' adlı kitabında dünyanın bu halini şöyle anlatıyor: "Son yıllarda büyüme, o kadar borç hormonuyla katlanarak arttı ki, buna gayri safi milli hâsıla değil, gayri safi borç hâsılası demek gerekir." (s.248). İlginç olan, borçları gayri safi milli hâsıladan daha çok artan ülkelerin, bu artışı başarı olarak takdim etmeleridir.
Maalesef böyle anlamsız bir anlayış ekonomi yönetimine egemen kılınmıştır. İşte, devletleri ve toplumları borca bağımlı hale getiren o anlayıştır. Bundan dolayıdır ki, ekonomi yönetimi denilince, akla ilk borç bulmak ve borçları yönetmek gelmektedir.
Borçları yavaş arttırmak ise tam bir övünç vesilesi sayılmaktadır. O nedenle Tomas Sedlacek şöyle diyor: "İhtiyacımız olan şey, borcu daha yavaş arttırmak değil, olabildiğince çabuk azaltmak ve böylece bir sonraki kriz gelmeden mali rezerv biriktirmektir."(A,g.e.s.264)
Tomas Sedlacek, borcun yaygınlaştırılması ve ekonomi politikalarının esası haline getirilmesi hakkında da şunları söylüyor: "Belki de içinde bulunduğumuz dönem tarihe 'Borç Çağı' olarak geçecek. Son birkaç on yılda borcumuz sadece ihtiyaçtan değil, fazlalıktan, aşırılıktan da arttı." (A.g.e.s. 241).
'Borç Çağı' kavramının altını özenle çizmek gerekir. Çünkü ekonomi, hiçbir dönemde bu kadar borca dayalı olmamıştır. Dahası borç, sadece ekonomik bir anlam taşımamaktadır. Bunu, ABD medyasında son zamanlarda sıkça yer alan "Ekonomik Armageddon" diğer bir deyişle "Ekonomik Kıyamet" kavramlarından da anlamak mümkündür.
Bazı sosyal bilimciler, söylenenlerin aksine, bir ekonomik buhran ön görmediklerini belirtiyor ve şöyle diyorlar: "Ekonomistler, iyimserler ve kötümserler diye ikiye ayrılırlar. İyimserler, ekonomik cennete, kötümserler ekonomik kıyamete yaklaştığımız inancındadırlar."
Doğru, böyle bir ayırım yapılıyor ve farklı açıdan bakan ekonomistler farklı, hatta birbirine tamamen zıt şeyler söylüyorlar. Ama ortada bir gerçek var. O gerçek, küresel güçlerin dünyanın sonunu getirme plânları çerçevesinde, çıkarmak için uğraştıkları ekonomik buhrandır.
Anlaşılan o ki, Armageddon Savaşı'nın bir de ekonomik buhran boyutu bulunmaktadır. Ona karşı da tedbirli ve hazırlıklı olmalıyız. Bunun da tek yolu, Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmektir. Çünkü Milli Ekonomi Modeli, borçlanmadan ekonominin nasıl yönetilebileceğini ortaya koymakta ve Ekonomik Armageddon'un önünü kesmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018