Doğal afetlerin çokça yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Yerin üstü de, altı da hareketli… Depremlerin sıklığı da şiddeti de arttı. Sel felaketleri peş peşe yaşanıyor.
Sıcak ve kurak bir yaza doğru gidiyoruz. Geçtiğimiz yıllarda orman yangınlarında ciddi artışlar vardı, görünen o ki, bu sene de artacak.
Ülkemizde eskiden 4 mevsim vardı; ilkbahar, yaz, sonbahar, kış… Küresel ısınmanın etkisiyle artık mevsimler ikiye düştü, baharlar ortadan kalktı. Ya şiddetli bir kış yaşıyoruz, ya da şiddetli bir yaz; yumuşak mevsimler kalktı, her mevsim sert geçiyor. Yağmurlar yavaş yavaş değil, bir anda yağıyor, bir anda sele dönüşüveriyor.
Bu sene birçok bölgeye doğru dürüst bir kar da yağmadığı için büyük bir kuraklık tehdidiyle karşı karşıyayız.
Bütün bu ifade ettiklerimizi özetlersek; depremlerin, sel felaketlerinin, kuraklığın, orman yangınlarının, heyelanların, fırtınaların, hortumların, tsunamilerin ve daha nice doğal afetin daha sık ve daha şiddetli yaşanacağı bir döneme girdik.
Artık eski koşullar yok, koşullar yenilendi ve durum zorlaştı.
Şimdi Türkiye olarak, devletiyle, hükümetiyle, bürokrasisiyle, muhalefetiyle, milletiyle bu yeni normali kabullenmeli ve buna karşı tedbirler almalıyız.
Son depremlerde, sellerde, orman yangınlarında hükümetin ve ilgili kurumların ne kadar hazırlıksız olduklarını, yetersiz kaldıklarını gördük.
Vatandaşlar çoğu zaman bu afetler sebebiyle yaşadıkları sıkıntılarda yapayalnız kaldılar, milletin yardımseverliği olmasaydı hiçbir şey yapılamayacaktı.
Bu noktada Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın yaptığı açıklamalar oldukça önemli:
* "Afet yönetimi yok, yönetimde afet var."
* "Türkiye'de deprem olduğu zaman binalar yıkılıyor. Türkiye'de insanların evleri dere yatağına yapılmış oluyor ve bir sel hepsini alıp götürebiliyor."
* "Bakın en son Malatya'dan geliyoruz, bizim döndüğümüzden sonraki gün sağanak yağış bekleniyor. Çadırlarda insanlar yaşıyor. Sağanak yağış geldiğinde bu insanlar orada nasıl yaşayabilecekler? Böyle bir şey mümkün değil." (BTP lideri bu açıklamayı Malatya ziyaretinden dönerken yaptı; bölgede daha sel felaketi yaşanmamıştı.)
* (Depremlerde) "Ölü sayısı açıklanıyor ama hiç kimse buna inanmıyor. Bölgeyi gören hiç kimse buna ikna olmuyor. On binlerce binanın yerle bir olduğu yerde, nasıl 40-50 bin arası insanımızı kaybettik diyebiliriz? Bunu niye gizliyorlar? Felaketin boyutlarını gizlemek için değil. O arama kurtarma çalışmasını yapamadıkları için gizliyorlar. O cesetlere ulaşamadıkları için gizliyorlar. Vefat eden insanı oradan çıkarmayı beceremedikleri için bunu yapıyorlar."
Hükümetin, doğal afetlere ne öncesinde ne de sonrası için hiçbir hazırlık yapmadığını pratik olarak görmüş olduk. Siyasilerin yanlışları, ihmalleri ve yapmadıklarının bir neticesi olarak vatandaşlar en yakınlarını, mal varlıklarını, her şeylerini kaybetti. Ondan sonra da yetkililer çıkıyor vatandaştan "helallik" istiyor.
Bu konuda da Sayın Baş'ın açıklamaları dikkat çekici:
* "Cumhurbaşkanı bölgeye gidiyor, 'Biz buraya geç geldik, biz burada eksik işler yaptık, biz yanlışlar yaptık hakkınızı helal edin' diyor. Bak, bu insani bir refleks ama oradan biri çıkıp 'Ben hakkımız helal etmiyorum' dese ne olur? Kimse bunu söyleyebiliyor mu? Bizim insanımızın bunu söyleme hürriyeti var mı?"
* "Ben hakkımı helal etmiyorum. Hüseyin Baş olarak, şahsi olarak benim de hakkım var, o toprakta benim de hakkım var. Bu benim devletim, benim ülkem. O insan benim insanım. Ben sana hakkımı helal etmiyorum, sen bizim hakkımızı yedin. İstediğin müteahhidi istediğin gibi zengin ettin, istediğin arsayı ranta açtın. Orada insanları kafana göre zenginleştirdin. Ben hakkımı helal etmiyorum ama benim gibi açık yüreklilikle ve rahatlıkla bizim insanımız bunu söyleyemez. Söylerse depremzede olmasına rağmen soluğu hapiste alabilir. Soma maden faciasında yaşandığı gibi sokağın ortasında tekmeyi yiyebilir."
Evet, doğru söze ne hacet…
Tekrar hatırlatalım, siyaset siyasi arenada rakiplerinle yaptığın mücadeleyi kazanma sanatı değildir, millete hizmet etme sanatıdır.
Siyaset, yaptıkları yanlışları, ihmalleri, yapılmayanları gizleme, örtbas etme sanatı da değildir. Bir yetkili, tüm yanlışlara rağmen vatandaşlarına "hakkınızı helal edin" demez; siyasette helallik istifayla olur. İstifa edersin, sonra helallik istersin ama şu bir gerçek ki, depremlerde ihmallerden dolayı hayatını kaybeden on binlerden artık helallik isteme şansınız da yok.
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025