Bu dünyadan; 19 Mart 2009'da göçen, Selâmi Türkmen adlı, "ABIX" namlı bir delikanlı da gelip-geçti!
O kendisini; "Bazen Kurt olur, sürü halinde hep birlikte gezer, bütün dünyaya karşı yüreklere korkular salarak yaşama mücadelesini birlikte veririz. Bazen de Kurt olur ilk önce yaralı arkadaşlarımızı biz yeriz. Bu Özellik bir kurtlarda birde Erzurumlularda var galiba...." Diye tarif etmişti. Allah rahmet eylesin.. 6 senedir Abıx yok, her ânını neredeyse beraber paylaştığımız dünyamda... Yalnızım, mecbûren iki kişilik konuşup, iki kişilik yazmaya uğraşıyorum! Vallahi zor Dostum, zor!
ABIĞA...
Ne vardı gidecek, bu kadar erken,
Hani yarınlara yürüyecektik?
Ha bugün, ha yarın, ha şimdi derken
Kışın cığırları küreyecektik,
Pislikleri yerde sürüyecektik...
Ne yapayım şimdi sensiz onları,
Ne bileyim nasıl oldu sonları?
Vakitli vakitsiz telefonları,
Çaldırıp çaldırıp gülüşecektik
Uzaktan dertleri bölüşecektik...
Benden başkaları anlattı seni,
Övündüm, kıvandım mest ettin beni!
Ulan Oğlum! Götürmedin hisseni;
İşlerimiz vardı ölmeyecektik,
Koyduğumuz izi silmeyecektik...
Kuş bakışı baktık tırmananlara,
Çok güldük yalanla kıvrananlara,
Kavgalar bitince davrananlara,
Milletin içinde küfredecektik,
Yalanı doğruya devredecektik...
Memmed Emimizin sessiz duruşu,
Nuriye Ezemin sözle vuruşu,
Ya Necla Bacımın yiğit susuşu?
Artık biz onları üzmeyecektik,
Hiç hedefsiz kervan düzmeyecektik...
Selâmi; geç denen bir kavram yokmuş,
Yiğit arasında nâmert ne çokmuş?
Harisler zengin hep, fukara tokmuş!
Anlaşıp kimseyi bozmayacaktık,
Yalancılara da kızmayacaktık!
Akan günler bizim çarkımız idi,
Sıkıntıya gülmek farkımız idi,
Karga Pazarı'ysa parkımız idi;
Hani mantar yığıp közleyecektik,
Acılardan lezzet gözleyecektik..
"Patlaram! Bene sır söyleme!" derdin,
Ama söylemedin! Nasıl becerdin?
Kalb ağrını ilaç diye içerdin!
Abıx! Biz bunları bilmeyecektik,
Hani dost ağlarsa gülmeyecektik?
Gidişinle dünyamızı yandırdın,
Ecel seni, sense bizi kandırdın!
Dipsiz kuyum idin, küllü tandırdın;
Ne oldu? Olmadan yanmayacaktık,
Dertlere şükredip kanmayacaktık?
Ne yapsam ki dostlarımız ayılsın,
Silkinsin cesurlar, korkan bayılsın.
Çektiklerin kefâretin sayılsın;
Biz moda hastalık çekmeyecektik,
Asla şükürden vazgeçmeyecektik...
Kütükte Selâmi yazılı adın,
Vallahi Abıx'da lezzetin tadın,
İnlemedin, dert çekmekten bıkmadın;
Erken gittin böyle etmeyecektik,
Ömür bitecekti, bitmeyecektik!...
Kabrin pür-nûr olsun, makamın Cennet,
Gittin diye ömre eylemem minnet..
Senin yerine de söylerim, seyret;
Her mevsim açacak solmayacaktık,
Dipsiz kuyu olup, dolmayacaktık...
O kendisini; "Bazen Kurt olur, sürü halinde hep birlikte gezer, bütün dünyaya karşı yüreklere korkular salarak yaşama mücadelesini birlikte veririz. Bazen de Kurt olur ilk önce yaralı arkadaşlarımızı biz yeriz. Bu Özellik bir kurtlarda birde Erzurumlularda var galiba...." Diye tarif etmişti. Allah rahmet eylesin.. 6 senedir Abıx yok, her ânını neredeyse beraber paylaştığımız dünyamda... Yalnızım, mecbûren iki kişilik konuşup, iki kişilik yazmaya uğraşıyorum! Vallahi zor Dostum, zor!
ABIĞA...
Ne vardı gidecek, bu kadar erken,
Hani yarınlara yürüyecektik?
Ha bugün, ha yarın, ha şimdi derken
Kışın cığırları küreyecektik,
Pislikleri yerde sürüyecektik...
Ne yapayım şimdi sensiz onları,
Ne bileyim nasıl oldu sonları?
Vakitli vakitsiz telefonları,
Çaldırıp çaldırıp gülüşecektik
Uzaktan dertleri bölüşecektik...
Benden başkaları anlattı seni,
Övündüm, kıvandım mest ettin beni!
Ulan Oğlum! Götürmedin hisseni;
İşlerimiz vardı ölmeyecektik,
Koyduğumuz izi silmeyecektik...
Kuş bakışı baktık tırmananlara,
Çok güldük yalanla kıvrananlara,
Kavgalar bitince davrananlara,
Milletin içinde küfredecektik,
Yalanı doğruya devredecektik...
Memmed Emimizin sessiz duruşu,
Nuriye Ezemin sözle vuruşu,
Ya Necla Bacımın yiğit susuşu?
Artık biz onları üzmeyecektik,
Hiç hedefsiz kervan düzmeyecektik...
Selâmi; geç denen bir kavram yokmuş,
Yiğit arasında nâmert ne çokmuş?
Harisler zengin hep, fukara tokmuş!
Anlaşıp kimseyi bozmayacaktık,
Yalancılara da kızmayacaktık!
Akan günler bizim çarkımız idi,
Sıkıntıya gülmek farkımız idi,
Karga Pazarı'ysa parkımız idi;
Hani mantar yığıp közleyecektik,
Acılardan lezzet gözleyecektik..
"Patlaram! Bene sır söyleme!" derdin,
Ama söylemedin! Nasıl becerdin?
Kalb ağrını ilaç diye içerdin!
Abıx! Biz bunları bilmeyecektik,
Hani dost ağlarsa gülmeyecektik?
Gidişinle dünyamızı yandırdın,
Ecel seni, sense bizi kandırdın!
Dipsiz kuyum idin, küllü tandırdın;
Ne oldu? Olmadan yanmayacaktık,
Dertlere şükredip kanmayacaktık?
Ne yapsam ki dostlarımız ayılsın,
Silkinsin cesurlar, korkan bayılsın.
Çektiklerin kefâretin sayılsın;
Biz moda hastalık çekmeyecektik,
Asla şükürden vazgeçmeyecektik...
Kütükte Selâmi yazılı adın,
Vallahi Abıx'da lezzetin tadın,
İnlemedin, dert çekmekten bıkmadın;
Erken gittin böyle etmeyecektik,
Ömür bitecekti, bitmeyecektik!...
Kabrin pür-nûr olsun, makamın Cennet,
Gittin diye ömre eylemem minnet..
Senin yerine de söylerim, seyret;
Her mevsim açacak solmayacaktık,
Dipsiz kuyu olup, dolmayacaktık...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017