ABD’ye karşı derin sessizlik

ABD'de başkan değişti. Dünya yeni başkanı konuşuyor, tebrik ediyor, mesajlar gönderiyor. İran bile, 'anlaşmaya geri dönün, yaptırımları kaldırın, yeniden aynı masaya oturalım' diyor.

Ama Türkiye'den, ABD'ye karşı olumlu veya olumsuz bir ses çıkmıyor. Oysa Cumhuriyet tarihinde en çok ABD ziyareti gerçekleştiren, ABD başkanlarına en çok övgü düzen, ABD'yi her daim gündemde tutan parti yine iktidarda… 

AKP iktidarı ve Sayın Erdoğan, ABD ile ilgili yorum bile yapmaktan uzak dururken ABD'nin yeni yönetimi, başta ülkemiz hedef olmak üzere bölgemizde çok ciddi adımlar atıyor.

Yeni ABD yönetimi dedik ama seçilen yeni değil. Ülkemizi, iktidarı, Sayın Erdoğan'ı çok iyi bilen, tanıyan bir isim seçildi başkanlığa; Joe Biden.

Obama'nın yardımcısıydı. Arap Baharının komutanıydı. Bush'tan sonra en çok Müslüman katleden kişiydi. Ülkemize sık sık gelir, soru işareti çok olan cümleler kurardı.

Örneğin 2014 yılında Başkan Yardımcısı Joe Biden şöyle diyordu; "Türkler ki, çok iyi dostumuzdur ve benim de uzun süre vakit geçirdiğim Erdoğan'la harika bir ilişkim var."

O günlerde Biden, Arap Baharı, Nusra, ÖSO, Fırat'ın doğusu, PKK-YPG gibi konularda ülkemizi, iktidarı direk ilgilendiren çok çok şeyler açıklamıştı.

Aynı Biden şimdi başkan olarak karşımızda ve kaldığı yerden devam edeceğini daha ilk günden belli etti.

Hatta Trump, veda mesajında, 'özellikle on yıllardır yeni savaşlar başlatmayan ilk başkan olmaktan gurur duyuyorum' diyerek ülkemiz ve bölgemize adeta savaşa hazır olun, dedi.

Dediği de oluyor gibi! Biden'li ABD ilk olarak burnumuzun dibine Dedeağaç'a üs kurdu. ABD, buradan Bulgaristan ve Romanya'daki üsleri arasında bağlantı sağlayıp boğazları baypas edecek.

Kıbrıs'ta, BM üzerinden Rum Kesiminin yanında olduğu, her türlü desteği sağlayacakları mesajını verdi. 

Akdeniz'de, Yunanistan'ın yanında olacağının sinyallerini verdi.

Hem Washington'dan, hem de büyükelçileri aracılığıyla Ankara'dan, 'PYD/PKK terör örgütüne ABD'nin desteği sürecek' dedi.

Aynı şekilde, 'S-400 için ortak çalışma grubu olmayacak' denildi.

LGTB midir nedir bunlar hakkında akıl vermeye kalktı. 

Daha kendi kongresini bile boynuzlulardan koruyamayan ABD, Boğaziçi'ndeki olaylara müdahil olmaya kalktı. 

Ülkemize çok sık gelen ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey son açıklamasında olayı özetledi; 'Türkiye ile ilişkilerde Biden döneminde iyileşme beklemiyoruz'.

Hepsi bir tarafa (!) daha ilk gün resmi ağızdan Türkiye için 'sözde müttefik' dediler.

İşte bütün bunlar ve daha fazlası yaşanırken Ankara'da derin bir sessizlik hakim. 

Sadece birkaç gün önce Sayın Erdoğan; "Son yıllarda ekonomi ve terör başta olmak üzere ülkemizi hedef alan saldırıların hiçbiri, unutmayın tesadüfi değildir" cümlelerini kurdu. Bunun dışında ele avuca sığan bir duruş yok.

Birileri, geçen hafta İçişleri Bakanı Soylu'nun; "15 Temmuz'un arkasında sadece FETÖ yok, ABD var" sözlerini bir duruş olarak ortaya koyabilir.

Ama! Beş yıldır herkesin malumu olan bu gerçeği bugün, resmi ağızların dile getirmesi iç politikaya mı yoksa dış politikaya mı yönelik bir söylemdir?

Bu sözler, devletin görüşü müdür yoksa bireysel midir? Eğer devletin gerçeği ise bilgi, belgeler dahilinde uluslararası kuruluşlara, mahkemelere gerekli müracaatlar yapılmış mıdır?

Merak ettiğim ise AKP'de, Erdoğan'dan sonrasının konuşulduğu bu günlerde öne çıkan ve 'Erdoğan'dan sonra siyaset yapmayı bırakacağım' diyen Sayın Soylu, Erdoğan ve hükümetini zora sokacak bu açıklamayı neden yaptı? 

Ne yapılmalıdır?

Derhal Türkiye, KKTC'nin tanınmasını sağlayarak dünyaya, '7 devlet, tek millet' gerçeğini haykırmalıdır.

Suriye Devleti ile ilişkiler kurulup SDG'nin (PKK-YPG) varlığına son verilmelidir.

Atatürk'ün kurduğu Sadabad Paktına, (Türkiye, İran, Irak ve Afganistan) Pakistan'da dahil edilerek siyasi, sosyal, ekonomik, askeri ve kültürel olarak aktif hale getirilmelidir.

Rusya ile askeri ve ekonomik iş birliği anlaşmaları imzalanmalıdır.

Tabi bunları yapabilmek için, 'ABD'siz iktidar olunmaz, ABD'siz iktidarda kalınmaz' şirkinden tövbe edilmelidir. Edilmezse, 'Ne AB, ne ABD. Hedef tam bağımsız Türkiye' anlayışı iktidara gelmelidir.