Irak operasyonu ABD'nin sadece bu ülkeye gerçekleştireceği bir saldırı gibi görünse de, asıl oyun Türkiye'yedir.
Ortadoğu'da sınırları tekrar çizerek, buradaki petrol ve işlenmemiş hammadde kaynaklarına tek başına sahip olmak isteyen ABD, aynı sınır değişikliğini Türkiye için de düşünmektedir.
1991 Körfez Savaşı'ndan sonra uzun süreli ve kapsamlı bir girişime dönüşen bu projenin öncü adımları, 1960'a dek gidiyor.
1960, 1965 ve 1986 yıllarında, sınır ötemizde kurulması planlanan bir tampon devletin alt yapısını hazırlayan ABD, Körfez Savaşı sonrasında, Çekiç Güç ile de bizzat bu gelişmelerin önünü açmıştır.
Bugün sınır ötemizde kurulmasına hız verilen ve Doğu ve Güneydoğumuzdaki 19 ilimizi içine alan bir kukla devletin en büyük destekçisi yine ABD'dir.
Müttefik ABD, bir petrol denizinin üzerinde yüzen Türkiye'yi, sahip olduğu diğer kaynakları sebebiyle de asla kendi haline bırakmamıştır.
Bu uğurda Türkiye'nin parçalanmasının önünü açacak oyunlara da büyük destek vermekten kaçınmamıştır.
ABD'nin Türkiye üzerindeki başka bir hesabı da, AB üyelik süreciyle alakalıdır.
ABD, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini istediğini ifade etmektedir.
Tevhid akidesi ile şekillenmiş, Türk kültürün Hıristiyan Batı medeniyeti ile uyuşamayacağı bir hakikattir.
Temelinde birbirine zıt 2 farklı toplumu bir çatı altında toplamak yalnızca sorunlara yol açar.
ABD, Türkiye gibi kendisine yar olan bir ülkeyi AB'ye dahil ederek, hem gittikçe kendinden bağımsız bir imparatorluk olma yolunda ilerleyen AB'ye içten müdahale edebilecek, hem de farklı bir kültür ile uğraşacak AB'nin içindeki birliği bozacaktır.
Ayrıca ABD'nin Türkiye üzerinde yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarını ele geçirme hevesi de bu noktada unutulmamalıdır.
AB içinde eriyecek bir Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Japonya gibi ülkelerle, "liderlik" yapacağı birlikteliklere imza atacak güçlü bir Türkiye'yi tarihe gömecektir. Böylece, ABD'nin zayıf bir Türkiye'den her sahada yararlanması kolaylaşacaktır.
Her zaman müttefik görünmeye özen gösteren, ancak tarihi eskiye dayanan ihanetlerine şahit olduğumuz Birleşik Devletler'in gerçek niyetini anlamak için eskilere gitmeye gerek yok.
Son döneme ait bu iki örnek ABD'nin üzerimizdeki projelerini izaha yeterlidir.
Halen, Irak operasyonunda üstlerimizi bu devlete açmayı düşünen siyasi irademiz, sadece bu iki örneği tekrar değerlendirerek Türkiye'nin milli ve manevi değerlerini tehlikeye atmayacak kararları almalıdır.
Ortadoğu'da sınırları tekrar çizerek, buradaki petrol ve işlenmemiş hammadde kaynaklarına tek başına sahip olmak isteyen ABD, aynı sınır değişikliğini Türkiye için de düşünmektedir.
1991 Körfez Savaşı'ndan sonra uzun süreli ve kapsamlı bir girişime dönüşen bu projenin öncü adımları, 1960'a dek gidiyor.
1960, 1965 ve 1986 yıllarında, sınır ötemizde kurulması planlanan bir tampon devletin alt yapısını hazırlayan ABD, Körfez Savaşı sonrasında, Çekiç Güç ile de bizzat bu gelişmelerin önünü açmıştır.
Bugün sınır ötemizde kurulmasına hız verilen ve Doğu ve Güneydoğumuzdaki 19 ilimizi içine alan bir kukla devletin en büyük destekçisi yine ABD'dir.
Müttefik ABD, bir petrol denizinin üzerinde yüzen Türkiye'yi, sahip olduğu diğer kaynakları sebebiyle de asla kendi haline bırakmamıştır.
Bu uğurda Türkiye'nin parçalanmasının önünü açacak oyunlara da büyük destek vermekten kaçınmamıştır.
ABD'nin Türkiye üzerindeki başka bir hesabı da, AB üyelik süreciyle alakalıdır.
ABD, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini istediğini ifade etmektedir.
Tevhid akidesi ile şekillenmiş, Türk kültürün Hıristiyan Batı medeniyeti ile uyuşamayacağı bir hakikattir.
Temelinde birbirine zıt 2 farklı toplumu bir çatı altında toplamak yalnızca sorunlara yol açar.
ABD, Türkiye gibi kendisine yar olan bir ülkeyi AB'ye dahil ederek, hem gittikçe kendinden bağımsız bir imparatorluk olma yolunda ilerleyen AB'ye içten müdahale edebilecek, hem de farklı bir kültür ile uğraşacak AB'nin içindeki birliği bozacaktır.
Ayrıca ABD'nin Türkiye üzerinde yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarını ele geçirme hevesi de bu noktada unutulmamalıdır.
AB içinde eriyecek bir Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Japonya gibi ülkelerle, "liderlik" yapacağı birlikteliklere imza atacak güçlü bir Türkiye'yi tarihe gömecektir. Böylece, ABD'nin zayıf bir Türkiye'den her sahada yararlanması kolaylaşacaktır.
Her zaman müttefik görünmeye özen gösteren, ancak tarihi eskiye dayanan ihanetlerine şahit olduğumuz Birleşik Devletler'in gerçek niyetini anlamak için eskilere gitmeye gerek yok.
Son döneme ait bu iki örnek ABD'nin üzerimizdeki projelerini izaha yeterlidir.
Halen, Irak operasyonunda üstlerimizi bu devlete açmayı düşünen siyasi irademiz, sadece bu iki örneği tekrar değerlendirerek Türkiye'nin milli ve manevi değerlerini tehlikeye atmayacak kararları almalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002