ABD'nin Cumhuriyetçi başkanı Trump, Bush'un izinden giderek sert bir politika uyguluyor. Kavga etmeye, vurmaya, kırmaya, bombalamaya mazeret arıyor.
Bulamazsa kendisi üretiyor.
Peki, ABD Bush'tan neden vazgeçmişti? Biraz hafızamızı yoklayalım.
11 Eylül saldırılarını bahane ederek İslam coğrafyasına çullanan Bushlu ABD, Afganistan'da, Irak'ta tam bir vahşet sergiledi.
Milyonlarca masum sivili tüm dünyanın gözü önünde acımasızca katletti. Ebu Garip'teki iğrenç görüntüler, Felluce'de, Tel Afer'de köpeklere bırakılan cesetler hala hafızalarda?
Dolar ve imajla ayakta duran ABD'nin imajı yerle bir oldu.
Batılı ülkelerde bile ABD karşıtlığının seviyesi yüzde 90'ları buldu.
Tabi bu saldırganlığın ABD'ye de faturası vardı, binlerce askerini kaybetti ve bu savaş politikaları içeriden, ABD halkından da büyük tepki çekti.
Dışarıda imajın sıfırlanmasına ve içeride yaşanan tepkilere daha fazla dayanamayan ABD politika değişikliğe gitmek zorunda kaldı.
Siyahî bir başkan; hedefte olan ülkeleri direkt işgal yerine, içerideki isyanların teşvik edilmesi gibi kılıfına uydurulmuş, insan hakları postuna bürünmüş sinsi politikalara geçiş yaşandı.
Yanlış anlamayın, Obama döneminde Bush döneminden daha az işgal yaşanmadı, ama görüntüye dikkat edilmeye çalışıldı.
Yani ABD'nin Bush'tan vazgeçmesinin nedeni bu saldırgan politikaların ABD'ye de büyük darbe vurmasıydı. Şimdi ABD, Trump'la aynı sert politikalara döndü.
Önce Meksika sınırını kapatmakla, dışarıda yapılan üretimlere kısıtlama getirmekle, İslam ülkelerinden ABD'ye gelenlere ABD vatandaşı da olsa engel koymalarla başlayan ve büyük tepki çeken Trump, sağa sola saldırmayla, vurmayla, öldürmeyle Bush'u aratmayacak şekilde devam ediyor.
Musul'da son 5 ay içinde 4000'i aşkın sivili katletti.
Üstelik bunu normal kabul ederek, özrü kabahatinden büyük açıklamalarla?
Neymiş efendim, bir teröristle birlikte 10 sivili öldürmek normalmiş.
Gerçi, bir anda 500'ü aşkın sivili öldürdüğü saldırılarda 1'e 100 katletti.
Suriye'de camide, okulda katlettikleri yüzlerce sivil ise cabası?
ABD pervasızca sivilleri katlediyor, hatta bazen hızını alamayıp "en iyi müttefikim" dediği YPG'lileri de vuruyor, geçen 18 tanesini katletti, "pardon" dedi. Alışkanlık işte?
Demokrasi bahaneleriyle Suriye'yi bölüp parçalayan ABD, kimyasal saldırı bahanesiyle de Suriye'nin üssünü vurdu.
Kimyasal saldırının Suriye tarafından yapıldığını kanıtlayan bir delil sundu mu, hayır.
Soruşturmaya bile mahal vermeden 59 füzesini gönderdi. Daha bu konu aydınlanmamışken, Afganistan'da nükleer olmayan en güçlü bombasını denedi.
Yanlış anlamayın, ABD'nin derdi IŞİD değil, bombasını denemek.
ABD'yi iyi tanıyın.
2. Dünya Savaşı'nda da bunu yaptı. Japonlar pes etmelerine rağmen Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombalarını attı, yüzbinleri katletti.
Hedefi atom bombasının etkisini test etmekti. Canlı denek de Japonlar oldu.
Bugün de Afganlılar?
Görünen o ki ABD, git-gel yaşıyor.
Dünya Bush'tan bıkmıştı, şimdi Trump Bushlaştı.
Bu sertlik, kabadayılık, küresel magandalık Bush'a fayda sağlamadı ki Trump'a sağlasın. Göreceksiniz çok yakında buna şahit olacaksınız.
ABD Obama'yla da yapamadı, çünkü sömürü sistemi olan Kapitalizmle adamlar diplomasiyi fazla yürütemiyorlar, hemen sağa sola saldırma gereği duyuyorlar.
Ama bir gerçek var ki zulümle asla payidar olunmaz.
Eğer olunsaydı bugün Roma İmparatorluğu hala var olurdu, şimdi sadece filmlerde görüyoruz.
Payidar olmak; adaletle, hakları vermekle, paylaşmayla, saygı duymakla, milli ve bağımsız olmakla mümkün olabilir, bunun adı da Milli Ekonomi Modeli'dir, Sosyal Devlet-Milli Devlet'tir.
Bunun anahtarı da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Bulamazsa kendisi üretiyor.
Peki, ABD Bush'tan neden vazgeçmişti? Biraz hafızamızı yoklayalım.
11 Eylül saldırılarını bahane ederek İslam coğrafyasına çullanan Bushlu ABD, Afganistan'da, Irak'ta tam bir vahşet sergiledi.
Milyonlarca masum sivili tüm dünyanın gözü önünde acımasızca katletti. Ebu Garip'teki iğrenç görüntüler, Felluce'de, Tel Afer'de köpeklere bırakılan cesetler hala hafızalarda?
Dolar ve imajla ayakta duran ABD'nin imajı yerle bir oldu.
Batılı ülkelerde bile ABD karşıtlığının seviyesi yüzde 90'ları buldu.
Tabi bu saldırganlığın ABD'ye de faturası vardı, binlerce askerini kaybetti ve bu savaş politikaları içeriden, ABD halkından da büyük tepki çekti.
Dışarıda imajın sıfırlanmasına ve içeride yaşanan tepkilere daha fazla dayanamayan ABD politika değişikliğe gitmek zorunda kaldı.
Siyahî bir başkan; hedefte olan ülkeleri direkt işgal yerine, içerideki isyanların teşvik edilmesi gibi kılıfına uydurulmuş, insan hakları postuna bürünmüş sinsi politikalara geçiş yaşandı.
Yanlış anlamayın, Obama döneminde Bush döneminden daha az işgal yaşanmadı, ama görüntüye dikkat edilmeye çalışıldı.
Yani ABD'nin Bush'tan vazgeçmesinin nedeni bu saldırgan politikaların ABD'ye de büyük darbe vurmasıydı. Şimdi ABD, Trump'la aynı sert politikalara döndü.
Önce Meksika sınırını kapatmakla, dışarıda yapılan üretimlere kısıtlama getirmekle, İslam ülkelerinden ABD'ye gelenlere ABD vatandaşı da olsa engel koymalarla başlayan ve büyük tepki çeken Trump, sağa sola saldırmayla, vurmayla, öldürmeyle Bush'u aratmayacak şekilde devam ediyor.
Musul'da son 5 ay içinde 4000'i aşkın sivili katletti.
Üstelik bunu normal kabul ederek, özrü kabahatinden büyük açıklamalarla?
Neymiş efendim, bir teröristle birlikte 10 sivili öldürmek normalmiş.
Gerçi, bir anda 500'ü aşkın sivili öldürdüğü saldırılarda 1'e 100 katletti.
Suriye'de camide, okulda katlettikleri yüzlerce sivil ise cabası?
ABD pervasızca sivilleri katlediyor, hatta bazen hızını alamayıp "en iyi müttefikim" dediği YPG'lileri de vuruyor, geçen 18 tanesini katletti, "pardon" dedi. Alışkanlık işte?
Demokrasi bahaneleriyle Suriye'yi bölüp parçalayan ABD, kimyasal saldırı bahanesiyle de Suriye'nin üssünü vurdu.
Kimyasal saldırının Suriye tarafından yapıldığını kanıtlayan bir delil sundu mu, hayır.
Soruşturmaya bile mahal vermeden 59 füzesini gönderdi. Daha bu konu aydınlanmamışken, Afganistan'da nükleer olmayan en güçlü bombasını denedi.
Yanlış anlamayın, ABD'nin derdi IŞİD değil, bombasını denemek.
ABD'yi iyi tanıyın.
2. Dünya Savaşı'nda da bunu yaptı. Japonlar pes etmelerine rağmen Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombalarını attı, yüzbinleri katletti.
Hedefi atom bombasının etkisini test etmekti. Canlı denek de Japonlar oldu.
Bugün de Afganlılar?
Görünen o ki ABD, git-gel yaşıyor.
Dünya Bush'tan bıkmıştı, şimdi Trump Bushlaştı.
Bu sertlik, kabadayılık, küresel magandalık Bush'a fayda sağlamadı ki Trump'a sağlasın. Göreceksiniz çok yakında buna şahit olacaksınız.
ABD Obama'yla da yapamadı, çünkü sömürü sistemi olan Kapitalizmle adamlar diplomasiyi fazla yürütemiyorlar, hemen sağa sola saldırma gereği duyuyorlar.
Ama bir gerçek var ki zulümle asla payidar olunmaz.
Eğer olunsaydı bugün Roma İmparatorluğu hala var olurdu, şimdi sadece filmlerde görüyoruz.
Payidar olmak; adaletle, hakları vermekle, paylaşmayla, saygı duymakla, milli ve bağımsız olmakla mümkün olabilir, bunun adı da Milli Ekonomi Modeli'dir, Sosyal Devlet-Milli Devlet'tir.
Bunun anahtarı da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025