ABD’de 6 Kasım’da yapılacak Başkanlık Seçimleri öncesi, taraflar teker teker eteklerindeki taşları döküyorlar. Obama Yönetimi zaten icraatlarıyla “yaptığım, yapacağımın teminatıdır” sözünü hatırlatıyor.
Cumhuriyetçilerin Başkan Adayı Mitt Romney, bu hafta içerisinde dış politikada izleyeceği yol haritasını seçmenlerin ve kamuoyunun bilgisine sunacak. Ancak ABD Hükümetlerinin temelde, Demokrat ya da Cumhuriyetçi farkı olmaksızın kesin çizgilerle belirlenmiş bir dış politika yaklaşımı var. Sonuçta hangi Partiden Başkan çıkarsa çıksın bu politikaların dışına çıkması mümkün değil.
Amerikan Dış Politikasını belirlerken en çok destek alınan kaynak “think tank” dediğimiz strateji kuruluşları. Bunlar görünüşte bağımsız ve objektif olarak yansıtılsa da, kurucuları ve mensuplarının köken olarak çoğunlukla Yahudi olmaları yönüyle, İsrail’in menfaatine uygun politikalar belirliyorlar.
Çoğunlukla bu kuruluşlar bünyesinde siyaset bilimciler, iktisatçılar ve emekli askerleri barındırıyor. Tahmin ettiğiniz üzere de Amerikan Haberalma Kuruluşu CIA ile de belli şekillerde bağlılıkları var. Bir kısmı organik olarak CIA’nin bünyesinde “bölge uzmanı” sıfatıyla çalışıyor.
Örneğin Amerika’nın Ortadoğu’da izleyeceği politikalar, bundan yıllar evvel Strateji Uzmanları ve CIA mensupları Graham Fuller ve Henri Barkey tarafından proje haline getirilip yönetime sunulmuştu. Tabii bunda Amerikalı Hariciyeci Abromovitcz’in de katkısı vardı.
Amerika’nın önemli üniversitelerinde Öğretim Üyeliği yapan birçok isim bu kuruluşlarda Amerikan çıkarlarını korumak adına strateji üretiyorlar.
Hangi ülkede savaşa girileceği, hangi ülke yönetiminde kimlerin söz sahibi olması gerektiği, ülkelerin iktisadi kaynaklarını sömürme yolları teker teker rapor olarak sunuluyor. Bu arada Amerika’da örgütlü Yahudi lobileri ve değişik amaçla kurulmuş Yahudi dernekleri de dış politika sahasında görüş bildirmede etkin kuruluşlar arasında yer alıyor.
Bu kuruluşların projelerinden beslenen Başkan Adayı Mitt Romney de seçildiği takdirde nasıl bir Ortadoğu istediğine dair görüşlerini de zaman zaman kamuoyuyla paylaştı. Bu paralelde kesin çizgilerle olmasa da atacağı adamlar şimdiden kendini belli ediyor
Obama’nın da söz verdiği gibi İran’a, nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımların yoğunlaştırılması ilk uygulamayı düşündüğü projeleri arasında. Görünen o ki, Romney de Obama ile asgari müştereklerde ortak düşüncelere sahipler. İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmaları için nükleer yakıt üretme amaçlı süreç devam etse de, buna İran’ın hakkının olmadığı görüşü iki Başkan Adayında da hakim.
Bu amaçla, bu hafta içinde açıklaması beklenen programında Tahran’ın üzerindeki baskının artırılması için bölgeye savaş gemileri gönderilmesi, Romney’in ilk icraatlarından biri olma ihtimali açısından bölge güvenliği için tedirginlik verici bir durum arz ediyor.
Romney’in bir diğer görüşü de İran’ın nükleer tesislerine bir önleyici saldırı öneren İsrail’e verilen askeri destek ile koordinasyonun artırılması. O da diğer Amerikan siyasetçileri gibi Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini esas amaç olarak kabul ediyor. Hangi güç buna engel oluşturuyorsa derhal etkisiz hale getirilmesi hedefleniyor.
Alında pek sürpriz olmayan bir diğer hedefi de ABD’nin değerlerini paylaşan Suriye muhalefetiyle birlikte çalışmak için gereken unsurların sayısının artırılması ve isyancılara Suriye Lideri Beşar Esad’ı devirmeleri için gereken silahların sağlanması.
Ortadoğu’da Romney ya da Obama’nın Başkan olması şu anki kaosun devam edeceğini gösteriyor. Burada asıl önemli olan Bölgenin en stratejik konumdaki, gücü Türkiye’nin, artık kendi menfaat hesabını kendi yapabilecek Bağımsız bir Dış Politika ihtiyacıdır. Amerikan stratejistlerin ve Siyonist kuruluşların etkisindeki bir Dış Politika ülkemizi çok daha derin yaralar açacak bir kıyamet senaryosunun ancak sadık bir figüranı haline getirir.
Cumhuriyetçilerin Başkan Adayı Mitt Romney, bu hafta içerisinde dış politikada izleyeceği yol haritasını seçmenlerin ve kamuoyunun bilgisine sunacak. Ancak ABD Hükümetlerinin temelde, Demokrat ya da Cumhuriyetçi farkı olmaksızın kesin çizgilerle belirlenmiş bir dış politika yaklaşımı var. Sonuçta hangi Partiden Başkan çıkarsa çıksın bu politikaların dışına çıkması mümkün değil.
Amerikan Dış Politikasını belirlerken en çok destek alınan kaynak “think tank” dediğimiz strateji kuruluşları. Bunlar görünüşte bağımsız ve objektif olarak yansıtılsa da, kurucuları ve mensuplarının köken olarak çoğunlukla Yahudi olmaları yönüyle, İsrail’in menfaatine uygun politikalar belirliyorlar.
Çoğunlukla bu kuruluşlar bünyesinde siyaset bilimciler, iktisatçılar ve emekli askerleri barındırıyor. Tahmin ettiğiniz üzere de Amerikan Haberalma Kuruluşu CIA ile de belli şekillerde bağlılıkları var. Bir kısmı organik olarak CIA’nin bünyesinde “bölge uzmanı” sıfatıyla çalışıyor.
Örneğin Amerika’nın Ortadoğu’da izleyeceği politikalar, bundan yıllar evvel Strateji Uzmanları ve CIA mensupları Graham Fuller ve Henri Barkey tarafından proje haline getirilip yönetime sunulmuştu. Tabii bunda Amerikalı Hariciyeci Abromovitcz’in de katkısı vardı.
Amerika’nın önemli üniversitelerinde Öğretim Üyeliği yapan birçok isim bu kuruluşlarda Amerikan çıkarlarını korumak adına strateji üretiyorlar.
Hangi ülkede savaşa girileceği, hangi ülke yönetiminde kimlerin söz sahibi olması gerektiği, ülkelerin iktisadi kaynaklarını sömürme yolları teker teker rapor olarak sunuluyor. Bu arada Amerika’da örgütlü Yahudi lobileri ve değişik amaçla kurulmuş Yahudi dernekleri de dış politika sahasında görüş bildirmede etkin kuruluşlar arasında yer alıyor.
Bu kuruluşların projelerinden beslenen Başkan Adayı Mitt Romney de seçildiği takdirde nasıl bir Ortadoğu istediğine dair görüşlerini de zaman zaman kamuoyuyla paylaştı. Bu paralelde kesin çizgilerle olmasa da atacağı adamlar şimdiden kendini belli ediyor
Obama’nın da söz verdiği gibi İran’a, nükleer programı nedeniyle uygulanan yaptırımların yoğunlaştırılması ilk uygulamayı düşündüğü projeleri arasında. Görünen o ki, Romney de Obama ile asgari müştereklerde ortak düşüncelere sahipler. İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmaları için nükleer yakıt üretme amaçlı süreç devam etse de, buna İran’ın hakkının olmadığı görüşü iki Başkan Adayında da hakim.
Bu amaçla, bu hafta içinde açıklaması beklenen programında Tahran’ın üzerindeki baskının artırılması için bölgeye savaş gemileri gönderilmesi, Romney’in ilk icraatlarından biri olma ihtimali açısından bölge güvenliği için tedirginlik verici bir durum arz ediyor.
Romney’in bir diğer görüşü de İran’ın nükleer tesislerine bir önleyici saldırı öneren İsrail’e verilen askeri destek ile koordinasyonun artırılması. O da diğer Amerikan siyasetçileri gibi Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini esas amaç olarak kabul ediyor. Hangi güç buna engel oluşturuyorsa derhal etkisiz hale getirilmesi hedefleniyor.
Alında pek sürpriz olmayan bir diğer hedefi de ABD’nin değerlerini paylaşan Suriye muhalefetiyle birlikte çalışmak için gereken unsurların sayısının artırılması ve isyancılara Suriye Lideri Beşar Esad’ı devirmeleri için gereken silahların sağlanması.
Ortadoğu’da Romney ya da Obama’nın Başkan olması şu anki kaosun devam edeceğini gösteriyor. Burada asıl önemli olan Bölgenin en stratejik konumdaki, gücü Türkiye’nin, artık kendi menfaat hesabını kendi yapabilecek Bağımsız bir Dış Politika ihtiyacıdır. Amerikan stratejistlerin ve Siyonist kuruluşların etkisindeki bir Dış Politika ülkemizi çok daha derin yaralar açacak bir kıyamet senaryosunun ancak sadık bir figüranı haline getirir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012