Türkiye'de Avrupa Birliği'ne gönülden, samimiyetle ve bilerek "evet" diyenlerin sayısı "yok denecek kadar azınlık" bir kesimdir. Diyeceksiniz ki, madem öyle, bu kadar AB nümayışı da neyin nesi?
Dilerseniz, adım adım cevap bulalım.
Önce, şu AB'nin künhüne vakıf olarak gönülden destek olanların sayısını matemetiksel yöntemle tespit edelim. Külahlarımızı önümüze koyalım ve şu sorulara cevap bulalım; sayı ortaya çıksın.
Soykırım iftirasına
kim razı olur
Yıllardan beri Avrupa Parlamentosu'nda ve üye devletlerin ulusal parlamentolarında sözde Ermeni soykırımını karar altına alarak doğu bölgemizde başımıza Ermeni çorabı örmeye çalışan AB'ye hangi vatan evladı "evet" diyebilir?
Vallahi ve billahi, hiçbir vatan evladı buna evet demez.
Ermeni azınlık vatandaşlarımız bile bunu onaylamıyor. Buna evet diyebilecek olanlar, olsa olsa Avrupa ve ABD lobilerinde politik ve ekonomik ikbal uğruna kandırılarak yakın döneme kadar sakladıkları Ermeni damarları kabartılmış üç-beş zavallıdır, o kadar. Bu bir.
Avrupa Birliği'nin kendi kültürel coğrafyasındaki devletleri Hz. İsa'nın 12 havarisini temsilen 12 yıldızlı Haçlı bayrağı etrafında kenetlerken, bizi ufak lokmalar halinde yutmak üzere "etnik azınlık" tanımıyla bölük pörçük yapmaya kalkışmasına hangi vatan evladının gönlü razı olabilir?
Bu milleti
Çanakkale'de seyredin
Vallahi ve billahi, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hiçbir vatan evladının gönlü buna razı olmaz. Buna razı olan olsaydı Kurtuluş savaşları kazanılamaz, belki de Türkiye Cumhuriyeti Devleti zor kurulurdu. 18 Mart'ta yıldönümünü kutlayacağımız Çanakkale Mahşeri'nde Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkeziyle omuz omuza vermiş, koyun koyuna yatmış, tek yürek halinde " La ilâhe illallah Muhammedü'r Rasûlüllah kelime-i tevhidi" üzere şehid düşmüş Büyük Türk Milleti'nin Kuvay-ı Milliye ruhu aynen dipdiridir. Yanlış anlaşılmasın; bugün bu ruhtur, bu aziz milleti tüm hile, desise, taarruz, eza ve cefaya rağmen ayakta tutan. Bu ruhun sahiplerinden hiçbir tanesinin AB'ye evet demesi mümkün değildir, iki.
Bizden ekümenik
sevdalı çıkmaz
Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olmuş ecdadının ebedi hatırası olan İstanbul'un suriçinde İtalya'daki Vatikan Devleti benzeri "ekümenik patriklik" sevdalılarına komisyonlarında zemin hazırlayan ve bu ekümenik sevdalıların tüzel kişiliklerine gayr-ı menkul tapuları edinmelerine imkan veren Vakıflar Yasası türünden yasal tavizleri dayatan AB'ye veya ABD'ye hiçbir vatan evladı onay verebilir mi?
Vallahi de vermez, billahi de.
30 bin insanı çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden katleden ve bağımsız yargının idama mahkum ettiği "İmralılı"nın boynundaki ilmeği çıkartıp Türk askerinin ve onun sahsında "devlet iradesi"nin boynuna geçirmeye kalkışan, şimdiye kadar kullandığı kimi kesimleri bu yöntemle yeniden istismar etmeye çalışan AB'ye, hangi vatan evladı, hangi bağrı yanık şehit yakını evet diyebilir?
Vallahi zerre kadar din duygusu, zere kadar vatan sevgisi olan insan, buna evet demez, demiyor.
Her birimizin koynunda
bir şehit yatar
Her birimizin köyünde, mahallesinde ve hatta koynunda mezartaşı olarak Türk Bayrağı dalgalanan bir şehit yatmıyor mu? Herbirimiz, şehitlerin yakını değil miyiz?
Apo'yu paketleyip teslim ettikten sonra PKK'yi terörist listesine almayan ABD ve Avrupa, bir yandan PKK'nın namını değiştirip siyasallaşması sürecini başlattı, diğer yandan da ülke içindeki tepkileri azaltmak için güya "eski PKK"yı terör listesine almanın sinyallerini veriyor. Şu skandal e-postalarıyla meşhur AB'li Karen Fogg, 'listelerin 6 ayda bir yapıldığı, dolayısıyla Haziran'da çıkacak yeni terör örgütleri listesinde bazı isimlerin olabileceği" haberini uçuruyor. Bütün bu AB zokalarını millet yutar mı?
Artık yutmaz; millet gelişmeleri Kuvay-ı Milliye ruhuyla seyrediyor.
Bu aziz milletin 5 bine yakın şehit verdiği Kıbrıs'a çöreklenmek, Ege'yi kendi gölü haline getirmek isteyen, Karadeniz'i Rum-Pontus tırmığıyla çomaklayan AB'ye hiçbir vatan evladı bel bağlar mı?
Vallahi bağlamaz, billahi bağlamaz.
Şimdi söyleyin bakalım; AB'cilerin sayısı kaç?
Millete AB'nin bu asıl yüzünü bir gösterin bakalım, AB'ye evet diyen bir vatan evladı çıkar mı?
Sağdan sola da saysanız bir elin parmağı kadar insan çıkmaz; yukarıdan aşağıya da saysanız yine bir elin parmağı kadar AB'ci çıkmaz.
"Yok denecek kadar azınlık" bazı aydınlarımız ve politikacılarımız, işte burada yanılmaktadır. Yanıltmaktadırlar.
Toplumun her kesiminin adeta siyasetten kaçtığı bir ortamda Kuvay-ı Milliye ruhunun abideleştiği Bağımsız Türkiye Partisi'nin tanıtım ve katılım programlarındaki izdiham da, "AB'ci azınlığın yanıldığı"nın matematiksel bir ispatıdır.
AB'cilerin vızıltıları
hoparlöre bağlanmış
Şimdi gelelim Kılınç Paşa'nın şahsında askerin 'böyle bir AB'ye takılmayalım, stratejik alternatif arayalım" teklifi karşısında bu kadar "AB'ci gürültü"nün nasıl çıkartıldığına...
Yukarıda matematiksel olarak da görüldüğü üzere millet, bu vatanın sahibi, bu evin reisi benim diyor. Dolayısıyla gürültünün büyüklüğü milletin AB'nin yanında olmasından kaynaklanmıyor.
Bilakis yok denecek kadar azınlık AB'cilerin ellerindeki hopörlör sayısının fazla olmasındandır yüksek desibellik gürültü. Hani bir sivrisinek vızıltısını güçlü bir hoparlör mikrofonuna dayadığınız zaman adeta tüm dünyayı velveleye verecek gürültüyü çıkartır ya; bizim üç-beş AB'cinin gürültüsü de bu kabil.
Şimdi matematiksel olarak anlaşıldı değil mi, ülkemizdeki hoparlör başındaki AB'cilerin ne kadar da azınlık kaldıkları.
Dilerseniz, adım adım cevap bulalım.
Önce, şu AB'nin künhüne vakıf olarak gönülden destek olanların sayısını matemetiksel yöntemle tespit edelim. Külahlarımızı önümüze koyalım ve şu sorulara cevap bulalım; sayı ortaya çıksın.
Soykırım iftirasına
kim razı olur
Yıllardan beri Avrupa Parlamentosu'nda ve üye devletlerin ulusal parlamentolarında sözde Ermeni soykırımını karar altına alarak doğu bölgemizde başımıza Ermeni çorabı örmeye çalışan AB'ye hangi vatan evladı "evet" diyebilir?
Vallahi ve billahi, hiçbir vatan evladı buna evet demez.
Ermeni azınlık vatandaşlarımız bile bunu onaylamıyor. Buna evet diyebilecek olanlar, olsa olsa Avrupa ve ABD lobilerinde politik ve ekonomik ikbal uğruna kandırılarak yakın döneme kadar sakladıkları Ermeni damarları kabartılmış üç-beş zavallıdır, o kadar. Bu bir.
Avrupa Birliği'nin kendi kültürel coğrafyasındaki devletleri Hz. İsa'nın 12 havarisini temsilen 12 yıldızlı Haçlı bayrağı etrafında kenetlerken, bizi ufak lokmalar halinde yutmak üzere "etnik azınlık" tanımıyla bölük pörçük yapmaya kalkışmasına hangi vatan evladının gönlü razı olabilir?
Bu milleti
Çanakkale'de seyredin
Vallahi ve billahi, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hiçbir vatan evladının gönlü buna razı olmaz. Buna razı olan olsaydı Kurtuluş savaşları kazanılamaz, belki de Türkiye Cumhuriyeti Devleti zor kurulurdu. 18 Mart'ta yıldönümünü kutlayacağımız Çanakkale Mahşeri'nde Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkeziyle omuz omuza vermiş, koyun koyuna yatmış, tek yürek halinde " La ilâhe illallah Muhammedü'r Rasûlüllah kelime-i tevhidi" üzere şehid düşmüş Büyük Türk Milleti'nin Kuvay-ı Milliye ruhu aynen dipdiridir. Yanlış anlaşılmasın; bugün bu ruhtur, bu aziz milleti tüm hile, desise, taarruz, eza ve cefaya rağmen ayakta tutan. Bu ruhun sahiplerinden hiçbir tanesinin AB'ye evet demesi mümkün değildir, iki.
Bizden ekümenik
sevdalı çıkmaz
Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olmuş ecdadının ebedi hatırası olan İstanbul'un suriçinde İtalya'daki Vatikan Devleti benzeri "ekümenik patriklik" sevdalılarına komisyonlarında zemin hazırlayan ve bu ekümenik sevdalıların tüzel kişiliklerine gayr-ı menkul tapuları edinmelerine imkan veren Vakıflar Yasası türünden yasal tavizleri dayatan AB'ye veya ABD'ye hiçbir vatan evladı onay verebilir mi?
Vallahi de vermez, billahi de.
30 bin insanı çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden katleden ve bağımsız yargının idama mahkum ettiği "İmralılı"nın boynundaki ilmeği çıkartıp Türk askerinin ve onun sahsında "devlet iradesi"nin boynuna geçirmeye kalkışan, şimdiye kadar kullandığı kimi kesimleri bu yöntemle yeniden istismar etmeye çalışan AB'ye, hangi vatan evladı, hangi bağrı yanık şehit yakını evet diyebilir?
Vallahi zerre kadar din duygusu, zere kadar vatan sevgisi olan insan, buna evet demez, demiyor.
Her birimizin koynunda
bir şehit yatar
Her birimizin köyünde, mahallesinde ve hatta koynunda mezartaşı olarak Türk Bayrağı dalgalanan bir şehit yatmıyor mu? Herbirimiz, şehitlerin yakını değil miyiz?
Apo'yu paketleyip teslim ettikten sonra PKK'yi terörist listesine almayan ABD ve Avrupa, bir yandan PKK'nın namını değiştirip siyasallaşması sürecini başlattı, diğer yandan da ülke içindeki tepkileri azaltmak için güya "eski PKK"yı terör listesine almanın sinyallerini veriyor. Şu skandal e-postalarıyla meşhur AB'li Karen Fogg, 'listelerin 6 ayda bir yapıldığı, dolayısıyla Haziran'da çıkacak yeni terör örgütleri listesinde bazı isimlerin olabileceği" haberini uçuruyor. Bütün bu AB zokalarını millet yutar mı?
Artık yutmaz; millet gelişmeleri Kuvay-ı Milliye ruhuyla seyrediyor.
Bu aziz milletin 5 bine yakın şehit verdiği Kıbrıs'a çöreklenmek, Ege'yi kendi gölü haline getirmek isteyen, Karadeniz'i Rum-Pontus tırmığıyla çomaklayan AB'ye hiçbir vatan evladı bel bağlar mı?
Vallahi bağlamaz, billahi bağlamaz.
Şimdi söyleyin bakalım; AB'cilerin sayısı kaç?
Millete AB'nin bu asıl yüzünü bir gösterin bakalım, AB'ye evet diyen bir vatan evladı çıkar mı?
Sağdan sola da saysanız bir elin parmağı kadar insan çıkmaz; yukarıdan aşağıya da saysanız yine bir elin parmağı kadar AB'ci çıkmaz.
"Yok denecek kadar azınlık" bazı aydınlarımız ve politikacılarımız, işte burada yanılmaktadır. Yanıltmaktadırlar.
Toplumun her kesiminin adeta siyasetten kaçtığı bir ortamda Kuvay-ı Milliye ruhunun abideleştiği Bağımsız Türkiye Partisi'nin tanıtım ve katılım programlarındaki izdiham da, "AB'ci azınlığın yanıldığı"nın matematiksel bir ispatıdır.
AB'cilerin vızıltıları
hoparlöre bağlanmış
Şimdi gelelim Kılınç Paşa'nın şahsında askerin 'böyle bir AB'ye takılmayalım, stratejik alternatif arayalım" teklifi karşısında bu kadar "AB'ci gürültü"nün nasıl çıkartıldığına...
Yukarıda matematiksel olarak da görüldüğü üzere millet, bu vatanın sahibi, bu evin reisi benim diyor. Dolayısıyla gürültünün büyüklüğü milletin AB'nin yanında olmasından kaynaklanmıyor.
Bilakis yok denecek kadar azınlık AB'cilerin ellerindeki hopörlör sayısının fazla olmasındandır yüksek desibellik gürültü. Hani bir sivrisinek vızıltısını güçlü bir hoparlör mikrofonuna dayadığınız zaman adeta tüm dünyayı velveleye verecek gürültüyü çıkartır ya; bizim üç-beş AB'cinin gürültüsü de bu kabil.
Şimdi matematiksel olarak anlaşıldı değil mi, ülkemizdeki hoparlör başındaki AB'cilerin ne kadar da azınlık kaldıkları.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019