En çok birbirine karıştırdığımız kavramlardır heves, sevgi ve aşk kavramları. Gerçek âşıklar hariç herkesin bir tanımı, tabiri vardır bu kavramlara. Gerçek âşıklar ise tabir etmezler, bizzat yaşarlar.
Hallerinden, dillerinden, duruşlarından, bakışlarından aşk dökülür, aşk yağar?
Heves, çoğu zaman anlıktır. İlgi ve meraktan beslenir ve gelip geçicidir.
Sevgi bağlanmaktır. Sevgi iki ana çatı altında toplanabilir, diyebiliriz.
Birisi mecazî sevgi ki, bu mahlûkata karşı (karşı cins, evlat, mal, mülk, tabiat vs. olabilir) olan sevgidir. Bu tür sevgi oluşan nesneye ve amacına göre kişiyi abat ettiği gibi berbat da edebilir.
Nasıl abat eder, sorusunun cevabını Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu sözlerinden anlayabiliriz:
"Sevginin temeli merhamettendir. Allah ile (c.c) ilgiden, alakadandır. Allah (c.c) ile bağı bir kurdunuz mu, o bağ yoluyla O, size nazar ediyor. Sevgi, Rabbin size bakmasıdır. Allah'ın (c.c) nazar etmesidir. Allah'ın (c.c) kulunun kalbine tecelli etmesidir." (Hikmetin Sırları, s:101)
Anlaşıldığı üzere asıl sevgi, hiç bitmeyecek sevgi ilahi sevgidir, Allah'ı (c.c) sevmektir, Allah'ın (c.c) sevdiklerini sevmektir, Allah (c.c) için sevmektir. Bu sevginin kuvvetli, şiddetli hali ise aşktır, muhabbetullahtır.
Eğer kişinin duyduğu heves, sevgi onu, Allah'a (c.c), Allah'ın sevdiklerine yaklaştırmıyorsa işte o sevgi de kişiyi berbat eder.
Tabi insanın gönlünde birçok sevgi vardır. Bu nasıl olur, bir kalpte birçok sevgi nasıl barınır, sorusu akla gelebilir.
Bu soruyu Peygamberimiz (s.a.v) İmam Ali'ye (a.s) sormuş. Aktarayım:
"Efendimiz, Hz. Ali'ye sorar; "Ya Ali, Allah ı seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, Beni seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, anne babanı seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, eşini seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, çocuklarını seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun? diye sorunca, Hz. Ali şaşırdı, cevap veremedi. Bunu düşünmem gerek, diyerek oradan ayrıldı.
Eşinin düşünceli halini gören Hz. Fatıma (a.s) kendisine sorar:
"Nedir bu hal ya Ali? Eğer bu düşünceli halin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmanî kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım" der.
Hz. Ali, Peygamberimizle geçen diyaloğu bir bir Hz. Fatıma'ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz. Ali'ye der ki:
"Git babama ve de ki: 'Kişi Allah'ı aklı ve ruhuyla sever. Peygamberimizi kalbiyle sever. Anne babasını saygısıyla sever. Eşini nefsiyle sever. Çocuklarını şefkatiyle sever."
İmam Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Peygamberimizin yanına gelir. Hz. Fatıma'dan öğrendiklerini Peygamber Efendimize anlatır.
Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve der ki: "Ya Ali! Bu bana getirdiğin bir güldür ve o gül nübüvvet ağacından koparılmıştır."
Evet, kişiyi abat eden sevgi bu? Bir de zikir ehlinin şu sözünü hiç unutmayalım; Aşk muhabbeti, muhabbet de Muhammed'i (s.a.v) doğurur.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu konudaki bir görüşünü de kısaca hatırlayalım;
"Fazilet ve kemal sahibi bir kişiyi sevmek, bizzat kemale doğru çıkmak için bir merdivendir. İnsan, birini can-ı gönülden severse, kendisini ona benzetmeye, onun sevdiği şeyleri yapmaya ve onu rahatsız eden şeylerden kaçınmaya çalışır.
İnsanın böyle bir ruha sahip olması değişim kaynağı olup, sürekli itaat yolunu izlemesine ve günahtan sakınmasına neden olur. Dilde sevgisini belirtip, amelde sevgililerine karşı gelenler gerçek sevgiye sahip değildirler.
?Şimdi sevgiyi nasıl ortaya koymak gerekir ona bakalım; amele hiçbir yansıması olmayan sevgi, kalbi bir sevgi değildir. Aksine maksat, insanın söz ve davranışlarında uygun bir yansıması olan sevgidir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer, s:856)
İnşallah sevgimiz hak için olur ve bizi abat eder?
Hallerinden, dillerinden, duruşlarından, bakışlarından aşk dökülür, aşk yağar?
Heves, çoğu zaman anlıktır. İlgi ve meraktan beslenir ve gelip geçicidir.
Sevgi bağlanmaktır. Sevgi iki ana çatı altında toplanabilir, diyebiliriz.
Birisi mecazî sevgi ki, bu mahlûkata karşı (karşı cins, evlat, mal, mülk, tabiat vs. olabilir) olan sevgidir. Bu tür sevgi oluşan nesneye ve amacına göre kişiyi abat ettiği gibi berbat da edebilir.
Nasıl abat eder, sorusunun cevabını Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu sözlerinden anlayabiliriz:
"Sevginin temeli merhamettendir. Allah ile (c.c) ilgiden, alakadandır. Allah (c.c) ile bağı bir kurdunuz mu, o bağ yoluyla O, size nazar ediyor. Sevgi, Rabbin size bakmasıdır. Allah'ın (c.c) nazar etmesidir. Allah'ın (c.c) kulunun kalbine tecelli etmesidir." (Hikmetin Sırları, s:101)
Anlaşıldığı üzere asıl sevgi, hiç bitmeyecek sevgi ilahi sevgidir, Allah'ı (c.c) sevmektir, Allah'ın (c.c) sevdiklerini sevmektir, Allah (c.c) için sevmektir. Bu sevginin kuvvetli, şiddetli hali ise aşktır, muhabbetullahtır.
Eğer kişinin duyduğu heves, sevgi onu, Allah'a (c.c), Allah'ın sevdiklerine yaklaştırmıyorsa işte o sevgi de kişiyi berbat eder.
Tabi insanın gönlünde birçok sevgi vardır. Bu nasıl olur, bir kalpte birçok sevgi nasıl barınır, sorusu akla gelebilir.
Bu soruyu Peygamberimiz (s.a.v) İmam Ali'ye (a.s) sormuş. Aktarayım:
"Efendimiz, Hz. Ali'ye sorar; "Ya Ali, Allah ı seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, Beni seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, anne babanı seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, eşini seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, çocuklarını seviyor musun? Evet, Ya Resûlullah.
Peki, bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun? diye sorunca, Hz. Ali şaşırdı, cevap veremedi. Bunu düşünmem gerek, diyerek oradan ayrıldı.
Eşinin düşünceli halini gören Hz. Fatıma (a.s) kendisine sorar:
"Nedir bu hal ya Ali? Eğer bu düşünceli halin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmanî kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım" der.
Hz. Ali, Peygamberimizle geçen diyaloğu bir bir Hz. Fatıma'ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz. Ali'ye der ki:
"Git babama ve de ki: 'Kişi Allah'ı aklı ve ruhuyla sever. Peygamberimizi kalbiyle sever. Anne babasını saygısıyla sever. Eşini nefsiyle sever. Çocuklarını şefkatiyle sever."
İmam Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Peygamberimizin yanına gelir. Hz. Fatıma'dan öğrendiklerini Peygamber Efendimize anlatır.
Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve der ki: "Ya Ali! Bu bana getirdiğin bir güldür ve o gül nübüvvet ağacından koparılmıştır."
Evet, kişiyi abat eden sevgi bu? Bir de zikir ehlinin şu sözünü hiç unutmayalım; Aşk muhabbeti, muhabbet de Muhammed'i (s.a.v) doğurur.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu konudaki bir görüşünü de kısaca hatırlayalım;
"Fazilet ve kemal sahibi bir kişiyi sevmek, bizzat kemale doğru çıkmak için bir merdivendir. İnsan, birini can-ı gönülden severse, kendisini ona benzetmeye, onun sevdiği şeyleri yapmaya ve onu rahatsız eden şeylerden kaçınmaya çalışır.
İnsanın böyle bir ruha sahip olması değişim kaynağı olup, sürekli itaat yolunu izlemesine ve günahtan sakınmasına neden olur. Dilde sevgisini belirtip, amelde sevgililerine karşı gelenler gerçek sevgiye sahip değildirler.
?Şimdi sevgiyi nasıl ortaya koymak gerekir ona bakalım; amele hiçbir yansıması olmayan sevgi, kalbi bir sevgi değildir. Aksine maksat, insanın söz ve davranışlarında uygun bir yansıması olan sevgidir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer, s:856)
İnşallah sevgimiz hak için olur ve bizi abat eder?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025