"3 katrilyon dolarlık madenlerimiz"

Sultan I. Murad'ın Venediklilere ve Raguzalılara (1384) verdiği tavizlerden başlayıp II. Abdulhamid'in İsrail'in kurucu ailesi olan Rothschildler'e tanıdığı imtiyazlara kadarki süreç, Osmanlı İmparatorluğunu batıran ecnebilere tanınmış imtiyazlar ve kapitülasyonlar sürecidir (Bkz. M. Emin Koç, Osmanlının kapitülasyon maceraları, 18 Eylül 2017, Yenimesaj).
Bu dönem, topraklarımızdaki kaynaklarımızın, madenlerimizin, limanların, demir yollarının yabancılara peşkeş çekildiği; hatta başta tuz ve tütünden alınan vergiler olmak üzere en temel vergi gelirlerinin ecnebilere bırakıldığı dönemdir.
Nihayet bu batmış Osmanlı, 1. Dünya savaşında ve öncesinde Sevr işgalleri ve isyanlarla kurtlar sofrasında paylaşılmıştır.
Gazi M. Kemal Atatürk, topyekun Haçlı işgalcilerine karşı Milli Mücadele verip Kurtuluş savaşları kazanarak, milletimizin idam fermanı olan Sevr'i yırtıp atmış; Osmanlı'nın küllerinden Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur? Devletin tapusu olarak Lozan Anlaşmasını imzalamış, Osmanlı'dan kalan tüm borçları üstlenmiş, 5-6 asırdan beri süregelen her türlü kapitülasyonları ve sömürgeci imtiyazları resmen ortadan kaldırmıştır.
Gazi Paşa, henüz Erzurum kongresi sonuç bildirgesinde (7 Ağustos 1919) her türlü Haçlı sömürüsüne ve kapitülasyonlara karşı milli mücadele kararını iki madde ile ilan etmişti: 
Misak-i Milli sınırları içerisinde vatan bir bütündür, bölünemez (Madde 6). 
Manda ve himaye kabul olunamaz (Madde 7).
Lozan anlaşması imzalanmadan 5-6 ay önce (17 Şubat-4 Mart 1923) İzmir'de Türkiye İktisad kongresini toplamıştır. Atatürk, açılış konuşmasında, tüm Haçlı-kapitalist sömürü prangalarının kırılma kararlarının alındığı Milli İktisad kongresinin, en az Erzurum kongresi kadar tarihi ve çok mühim olduğunu duyurmuştur (A. Gündüz Ökçün, Türkiye İktisad Kongresi: 1923-İzmir, s. 243-257, Ankara, 1981; Prof. Dr. Afet İnan, İzmir İktisad Kongresi, s. 69, Türk Tarih Kurumu Yay, 1989).
Atatürk, Milli İktisad kongresiyle, ecnebilere tanınan her türlü kapitülasyonu, ecnebi imtiyazları ve iktisadî sömürü tezgahlarını sonlandırılmış, tüm kaynak ve madenlerimizin Türk milletine ait olduğunu Lozan'da masaya oturmadan önce dünyaya deklare edilmiştir. İzmir'de, iktisadî bağımsızlık ve zafer programlanmış, Lozan'da resmileştirilmiştir.
Lozan anlaşması, Türk devleti ve milletinin sadece siyasi ve askeri bağımsızlığının değil; aynı zamanda iktisadi bağımsızlığının tescilidir. Lozan, topraklarımızdaki tüm maden ve kaynakların sadece bize ait olduğunun resmen ilanıdır.
İslamcı kisveli Amerikancı ve AB'ci siyasilerin, kendi peşkeşlerine kılıf uydurmak için milletin kulağına fısıldadığı gibi, Lozan'ın madenlerimize ve kaynaklarımıza dair hiçbir gizli maddesi filan yoktur. Bu fısıltı, Deccal fitnesi kadar vahim bir yalandır.
Atatürk, İngilizler, Almanlar ve Fransızlar başta olmak üzere topraklarımızdaki kaynaklara ve madenlerimize Osmanlı devrinden beri çöreklenmiş tüm yabancıların imtiyazlarını ve işletme haklarını Lozan'ın imzalanmasından itibaren ödemelerini yaparak sonlandırmış; ecnebilere 'geriye dön marş marş' demiş, madenlerimizi millileştirmiştir (Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Madenlerin Devletleştirilmesi, s. 33-44, Ankara Unv. Yay; Yıldırım Koç, Atatürk'ün Millileştirmeleri, s. 2-10, Ankara, 2000; Ahmet Kartalkanat, Cumhuriyet Döneminde Madenciliğimizin Gelişimi, s. 51-60,  Jeoloji Mühendisliği s. 38, 1991).
Atatürk'ten sonra; o günden bugüne Atatürkçü geçineninden milliyetçi yahut İslamcı görünenine kadar işbaşına gelen tüm Amerikancı, NATO'cu, Avrupa Birlikçi ve IMF'ci siyaset, kendi basiretsizlikleri, kendi iktidar ve ikballeri uğruna bütün bu kaynak ve madenlerimizi maalesef yeniden yabancılara peşkeş çekmiştir.
Bu siyasi bahtsızlığı ve sömürü planlarını Atatürk gibi bozma basiretine ve projesine sahip tek lider vardır; o da dünyanın 4 milyarlık kesimi tarafından uygulanan Milli Ekonomi Modelinin sahibi BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. 
Mersin'deki Hoş Geldin Atatürk sempozyumunda şunları hatırlattı Prof. Dr. Baş: 
"Ben siyasete girdiğim zaman '3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız var' demiştim. 
Ben bunu söyledikçe ilim adamları, fikir adamları, siyasiler ve halk 'yok canım öyle şey olur mu' dediler. Hâlbuki insan sevinir. 
Önce iktidar inkâr etti ardından baktık ki, iktidar bu inkâr ettiği kaynakların tamamını Avrupalı, Amerikalı iş adamlarına teslim etti. Sonra da, 'valla biz de bilmiyorduk' demeye başladılar.
Yabancılar bu kaynakları 5 senede 10 senede tüketmeleri mümkün değil. 
Bizi ekip olarak iktidara getirirseniz bu kaynakların tamamını geri alacağız. Kime ne verdilerse çağıracağım 'ne verdin sen, 3 verdin, al sana 5 geriye dön marş marş' diyeceğiz. Milletin iradesi ve isteği olmadan elimizden çıkartılan madenleri tekrar geri alacağız. 
Haydar Hoca ile olursanız hiç endişe etmeyin, ama bunları seçerseniz bunlar olacak. Allah nasip ederse iktidar olduğumuzda bütün bu madenleri yerine ve bölgesine göre yüzde 49'u milletin, yüzde 51'i de devletin olmak üzere işletmeye açacağız. İşte o zaman Türkiye'nin dünyanın bir numaralı devleti ve milleti olduğunu göreceğiz. Biz eğer bunları yapmazsak sürünmeye devam edeceğiz."
Gerçek ve aklın yolu birdir ve budur; tercih ise milletindir.