Cumhuriyet değerlerinin aşındırıldığı, küçümsenmeye çalışıldığı günümüzde ülkeyi yönetenlere ve ileride yöneteceklere Atatürk'ten korkmamalarını, onu kendilerine rakip görmemelerini ve ilkelerini yok etme yolunda çaba harcamamalarını salık veriyoruz, çünkü Atatürkçülük, Türk insanının kalbine ve zihnine bir daha silinmemek üzere kazılmıştır. Bunu anlayabilmek ve ders almak için Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hoş Geldin Atatürk" isimli başyapıtını okumalarını ve de sindirmelerini tavsiye ediyoruz.
Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti adına sona erişinin nişanesi Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918), aynı zamanda Anadolu'nun düşman işgal eylemlerinin kanlı sürecini de işaret ediyordu.
Osmanlı Devleti'ni temsil eden saltanat ve hükûmetleri, işgalcilerin tüm isteklerini kabul edip uyguluyorlardı. Ve işin acı tarafı bunu gönüllü olarak yapıyorlardı. Buna karşın ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için milli mücadeleyi başlatan vatanseverler sahta delil ve belgelerle, yani tam bir kumpasla dava edilerek ya ölüme mahkûm ediliyor ya da sürgüne gönderiliyordu.
Bu şartlar altında Türk milletinin bağımsızlık isteğinin bayrağı olan Mustafa Kemal, ölüm kalım savaşının önderi konumuna gelmişti.
Mustafa Kemal, kurtuluşun ve uluslararası saygınlığın, göstermelik barış görüşmelerinden, siyasi ödünlerden değil, savaş meydanlarından geçtiğini biliyordu.
"Ülkemizdeki düşmanı silah gücüyle çıkarmadıkça, ulusal gücümüzün buna yeterli olduğunu eylemsel olarak göstermedikçe, siyasi alanda umuda kapılmanın yeri yoktur… Güçten ve yetenekten yoksun olanlara değer verilmez. İnsanlık, adalet ve mertlik gereklerini; bu niteliklerin kendilerinde bulunduğunu gösterenler isteyebilir" diyordu.
Amacı, savaşı bir tek darbeyle bitirmekti.
26 Ağustos 1922 sabahında baskın niteliği taşıyan bir harekâtla Büyük Taarruzu başlattı. Dört gün sonra, 30 Ağustos'ta, büyük saldırı tamamlandığında, Anadolu'daki Yunan ordusunun yarısı, yani yüz bin asker yok edilmiş ya da esir alınmıştı.
Ünlü yazar Falih Rıfkı Atay, şöyle demekteydi: "Eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, özgür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın pençesinden kurtarmışsak, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi, 30 Ağustos zaferine borçluyuz!"
Peki, 30 Ağustos zaferini kim gerçekleştirmişti? Mustafa Kemal Atatürk!
Dünya devletlerinin bir mucize olarak nitelendirdikleri Atatürk'ümüzün, Allah'ın (cc) bizlere bir lütfu olduğunu Haydar Baş Hocamız hep söylemedi mi!..
1950'li yıllardan bu yana ülkemizde iktidara geçmiş olan farklı partilerin oluşturdukları hükûmetler ne yazık ki, Atatürk'ü yeterince benimseyememişler, o büyük insanın düşüncelerini ve ilkelerini algılayamamışlar ve onu ulusumuza yanlış biçimde tanıtma yolunda çaba harcamışlardır. Tüm bu çabaları boşa çıkaran Prof. Dr. Haydar Baş'ı minnet ve rahmetle anarken;
30 Ağustos Zafer Bayramının 98.yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına, tüm şehitlerimize rahmet diliyoruz.
Millet olarak hepimizin 30 Ağustos'a borcu vardır, bunu unutmayalım!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023