Son bir haftanın popüler kelimesi 'adalet'. Tezi ise 'yargıya güvenin'. Kelimenin anlamı çok büyük ama tezin ispata ihtiyacı var.
Bir vatandaş olarak, kendime; Tamam, güveneyim de ülkemizde öyle bir adalet ve yargı kararları ortaya konuluyor ki, nasıl güveneyim, diye soruyorum. Evet, nasıl güveneyim?
Balyoz, Ergenekon süreçlerini hatırlıyorum. Fiiliyata geçmemiş, gerçekliği ispatlanmamış bir sürü belgeler ortaya atıldı. Türk Ordusunun itibarı neredeyse sıfırlandı. Yüzlerce komutan içeri alındı. O zamanki siyasilerin yargı hakkında, savcılar hakkında söyledikleri hala kulağımda.
Ama gün geldi o komutanlara kumpas kurulduğu ortaya çıktı. Kahraman ilan edilen savcılar, hain ilan edildi ve hala yakalanamadılar. Hele o baş tacı yapılan, kanal kanal darbe senaryoları anlatan 'bavulcu gazeteci' yok mu! Hain ilan edildi ve kodese tıkıldı.
Sonra asıl fail ve azmettiricisinin hala muallak olduğu bir 15 Temmuz ihanet süreci yaşadık. Hakimler karar veriyor sonra o hakimlerde suç örgütü üyeliğinden içeri atılıyor. Adil Öksüz olayı çok net.
Sonra şu damatlar. Bir tutuklanıyorlar sonra serbest sonra bir daha tutukla. Birde MHP'nin seçim sürecindeki halini hatırlıyorsunuz. Delege imzalarıyla kongre kararı alınıyor, bilmem ne mahkemesi iptal ediyor, bir başka mahkeme onay veriyor.
'İmamın ordusu' diye bir kitap yazılıyor ve piyasaya çıkmadan toplatılıyor. Şimdi o kitap yeniden basılıyor. Devlet Bahçeli hakkında bir kitap yazılıyor ve anında toplatılıyor.
Hele vatandaşın mahkemelerde ve Yargıtay'da süren dava dosyaları milyonları aşmış vaziyette. Örnek çok. Şimdi sorayım; Nasıl güveneyim adalete?
Sayın Kılıçtaroğlu yürüyor. Niçin? Adalet için, diyor. Doğru veya yanlış orası başka bir konu. Ama iktidar bir yandan kendince dalga geçerken diğer yandan ağır üslupla bu yürüyüşü eleştiriyor? MHP tehdit ediyor?
Sayın Erdoğan; "İstismarla adalet aranmaz. Adaletin aranacağı yer bellidir. Bir şey yapmıyorsak lütuftur." Diyor.
Adalet Bakanı; "Suç işliyorlar" diyor.
Başbakan; "Yürüyeceğine trene bin" diyor.
Hele 2011 seçimleri hemen öncesi ortaya atılan kasetlerle hayati bir darbe yiyen ve bu kasetlerin akıbetini araştırmayan MHP genel başkanı; "Akılsız aklın çilesini ayaklar çeker" diyor.
Bu yürüyüşle ilgili ortada bir suç varsa bağımsız (!) denilen yargı (savcılar) neden gerekeni yapmıyor? Eğer suç yoksa bu tehdit vari açıklamalar suç teşkil etmiyor mu?
Evet, yürümekle yollar aşınmaz ama itibar aşınır. Hele şu şartlarda ülkemizin yani iktidarın itibarı çok aşınır. Çünkü Avrupa ülkeleri her fırsatta Sayın Erdoğan ve hükümetin önüne, 'ülkenizde adalet yok' dosyasını koyuyorlar.
Baksanıza! Hainleri bile isterken adaleti mazeret gösteriyorlar. Gülen'in iadesini istiyoruz ama kadim dost (!) ABD bile 'adil yargılanma' şüphesini mazeret gösteriyor.
Doğru, yanlış, haklı haksız fark ezmez. Ama ortada kabul edin, etmeyin sadece içerde değil dışarıda da güvensiz bir Türkiye tablosu var ve bu tablo başımızı çok ağrıtacak.
Mahkemenin verdiği bu karar CHP'nin değil AKP'nin başını ağrıtacak.
CHP'ye gelince, Enes Berberoğlu gibi kişiler, CHP'de oldukça ancak yolda yürürler. İktidar koltuğuna asla yürüyemezler.
Birde geçmişi hatırlıyorum! Bugün yargıya güvenin, diyenler dün yargıdan en çok şikayetçi olanlardı.
Bakalım güvenli yargı ve güvenli yarınlar ne zaman gelecek!
Bir vatandaş olarak, kendime; Tamam, güveneyim de ülkemizde öyle bir adalet ve yargı kararları ortaya konuluyor ki, nasıl güveneyim, diye soruyorum. Evet, nasıl güveneyim?
Balyoz, Ergenekon süreçlerini hatırlıyorum. Fiiliyata geçmemiş, gerçekliği ispatlanmamış bir sürü belgeler ortaya atıldı. Türk Ordusunun itibarı neredeyse sıfırlandı. Yüzlerce komutan içeri alındı. O zamanki siyasilerin yargı hakkında, savcılar hakkında söyledikleri hala kulağımda.
Ama gün geldi o komutanlara kumpas kurulduğu ortaya çıktı. Kahraman ilan edilen savcılar, hain ilan edildi ve hala yakalanamadılar. Hele o baş tacı yapılan, kanal kanal darbe senaryoları anlatan 'bavulcu gazeteci' yok mu! Hain ilan edildi ve kodese tıkıldı.
Sonra asıl fail ve azmettiricisinin hala muallak olduğu bir 15 Temmuz ihanet süreci yaşadık. Hakimler karar veriyor sonra o hakimlerde suç örgütü üyeliğinden içeri atılıyor. Adil Öksüz olayı çok net.
Sonra şu damatlar. Bir tutuklanıyorlar sonra serbest sonra bir daha tutukla. Birde MHP'nin seçim sürecindeki halini hatırlıyorsunuz. Delege imzalarıyla kongre kararı alınıyor, bilmem ne mahkemesi iptal ediyor, bir başka mahkeme onay veriyor.
'İmamın ordusu' diye bir kitap yazılıyor ve piyasaya çıkmadan toplatılıyor. Şimdi o kitap yeniden basılıyor. Devlet Bahçeli hakkında bir kitap yazılıyor ve anında toplatılıyor.
Hele vatandaşın mahkemelerde ve Yargıtay'da süren dava dosyaları milyonları aşmış vaziyette. Örnek çok. Şimdi sorayım; Nasıl güveneyim adalete?
Sayın Kılıçtaroğlu yürüyor. Niçin? Adalet için, diyor. Doğru veya yanlış orası başka bir konu. Ama iktidar bir yandan kendince dalga geçerken diğer yandan ağır üslupla bu yürüyüşü eleştiriyor? MHP tehdit ediyor?
Sayın Erdoğan; "İstismarla adalet aranmaz. Adaletin aranacağı yer bellidir. Bir şey yapmıyorsak lütuftur." Diyor.
Adalet Bakanı; "Suç işliyorlar" diyor.
Başbakan; "Yürüyeceğine trene bin" diyor.
Hele 2011 seçimleri hemen öncesi ortaya atılan kasetlerle hayati bir darbe yiyen ve bu kasetlerin akıbetini araştırmayan MHP genel başkanı; "Akılsız aklın çilesini ayaklar çeker" diyor.
Bu yürüyüşle ilgili ortada bir suç varsa bağımsız (!) denilen yargı (savcılar) neden gerekeni yapmıyor? Eğer suç yoksa bu tehdit vari açıklamalar suç teşkil etmiyor mu?
Evet, yürümekle yollar aşınmaz ama itibar aşınır. Hele şu şartlarda ülkemizin yani iktidarın itibarı çok aşınır. Çünkü Avrupa ülkeleri her fırsatta Sayın Erdoğan ve hükümetin önüne, 'ülkenizde adalet yok' dosyasını koyuyorlar.
Baksanıza! Hainleri bile isterken adaleti mazeret gösteriyorlar. Gülen'in iadesini istiyoruz ama kadim dost (!) ABD bile 'adil yargılanma' şüphesini mazeret gösteriyor.
Doğru, yanlış, haklı haksız fark ezmez. Ama ortada kabul edin, etmeyin sadece içerde değil dışarıda da güvensiz bir Türkiye tablosu var ve bu tablo başımızı çok ağrıtacak.
Mahkemenin verdiği bu karar CHP'nin değil AKP'nin başını ağrıtacak.
CHP'ye gelince, Enes Berberoğlu gibi kişiler, CHP'de oldukça ancak yolda yürürler. İktidar koltuğuna asla yürüyemezler.
Birde geçmişi hatırlıyorum! Bugün yargıya güvenin, diyenler dün yargıdan en çok şikayetçi olanlardı.
Bakalım güvenli yargı ve güvenli yarınlar ne zaman gelecek!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025