"De ki (Muhammedim): Ben, peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka, hiçbir ücret istemiyorum." (Şûrâ, 42/23).
Ehl-i Beyt; Allah'ın sevilmesini emrettiği, İslâm'ı doruk noktada yaşayan bir ailedir. (Hz. Rasûlullâh, Hz. Fâtımâ, Hz. İmam Ali, Hz. İmam Hasan ve Hz. İmam Hüseyin). Ehl-i Beyt; gidilecek bir kapı, sığınılacak bir limandır, her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyt'tir, Rasûlullâh'ın uzattığı eldir özetle Ehl-i Beyt; "sırât-ı müstakîm"dir. Uzatılan o kutlu el öyle bir eldir ki o eli tutan fikren, zikren, ilmen, manen ve madden yücelir ve yükselir.
Uzatılan o rahmet eli Allah'ın tecellisine kavuşmada bir araçtır, hakkı bâtıldan ve bâtılı da haktan ayırır, insanları Allah'a taşır hülasa sımsıkı sarılmamız gereken Tevhidin Merkezi'dir.
Anadolu coğrafyasının Müslümanlaşması ve otuz altı etnik grubun bir bilek bir yürek olması da bu el sayesindedir. Hünkâr Hacı Bektaş Velî, Mevlâna, Tapduk Emre, Yûnus Emre ve izinden gidenler bu eli tutmuş ve milleti irşâd eden Allah dostları olmuşlardır.
"Beni bende demen bende değilem.
Bir ben vardır bende, benden içerû"
diyerek tasavvufun özünü dile getiren ve o mübarek eli tutan Yûnus Emre'de Ehl-i Beyt âşığı bir Hak dostudur. Ortaya koyduğu eserleriyle Anadolu'da Dinî Tasavvufî Türk Edebiyatı'nın kurucusu olarak tanınan Yûnus Emre, asırları aşan ve günümüze, sevilerek okunan bir şair olarak gelmiştir. Eserleri tarandığında Ehl-i Beyt'i konu alan nice güzel mısralarının olduğu görülür, o etkileyici ifadelerden bir kesit;
"Şehidlerin ser-çeşmesi,
Enbiyânın bağrı başı,
Evliyânın gözüyaşı;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Hazret-i Ali babaları,
Muhammed'dir dedeleri.
Arşın çifte küpeleri;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Kerbelâ'nın yazıları,
Şehid olmuş gâzileri,
Fatıma Anne kuzuları;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Dedesi ile bile varan,
Kevser ırmâğında duran,
Susuz ümmete su veren;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Kerbelâ'nın tâ içinde,
Nûr parlar siyah saçında,
Şol alkanlar içinde;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Yûnus der ki dünya fâni,
Bizden evvel gelen hani?
Sekiz cennetin sultanı;
Hasan ile Hüseyin'dir."
(Karabacak, Müslim, 2008, Allah Resûl Aşkına, İstanbul, Ege Basım, s.239).
(Devam edecek?)
Ehl-i Beyt; Allah'ın sevilmesini emrettiği, İslâm'ı doruk noktada yaşayan bir ailedir. (Hz. Rasûlullâh, Hz. Fâtımâ, Hz. İmam Ali, Hz. İmam Hasan ve Hz. İmam Hüseyin). Ehl-i Beyt; gidilecek bir kapı, sığınılacak bir limandır, her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyt'tir, Rasûlullâh'ın uzattığı eldir özetle Ehl-i Beyt; "sırât-ı müstakîm"dir. Uzatılan o kutlu el öyle bir eldir ki o eli tutan fikren, zikren, ilmen, manen ve madden yücelir ve yükselir.
Uzatılan o rahmet eli Allah'ın tecellisine kavuşmada bir araçtır, hakkı bâtıldan ve bâtılı da haktan ayırır, insanları Allah'a taşır hülasa sımsıkı sarılmamız gereken Tevhidin Merkezi'dir.
Anadolu coğrafyasının Müslümanlaşması ve otuz altı etnik grubun bir bilek bir yürek olması da bu el sayesindedir. Hünkâr Hacı Bektaş Velî, Mevlâna, Tapduk Emre, Yûnus Emre ve izinden gidenler bu eli tutmuş ve milleti irşâd eden Allah dostları olmuşlardır.
"Beni bende demen bende değilem.
Bir ben vardır bende, benden içerû"
diyerek tasavvufun özünü dile getiren ve o mübarek eli tutan Yûnus Emre'de Ehl-i Beyt âşığı bir Hak dostudur. Ortaya koyduğu eserleriyle Anadolu'da Dinî Tasavvufî Türk Edebiyatı'nın kurucusu olarak tanınan Yûnus Emre, asırları aşan ve günümüze, sevilerek okunan bir şair olarak gelmiştir. Eserleri tarandığında Ehl-i Beyt'i konu alan nice güzel mısralarının olduğu görülür, o etkileyici ifadelerden bir kesit;
"Şehidlerin ser-çeşmesi,
Enbiyânın bağrı başı,
Evliyânın gözüyaşı;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Hazret-i Ali babaları,
Muhammed'dir dedeleri.
Arşın çifte küpeleri;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Kerbelâ'nın yazıları,
Şehid olmuş gâzileri,
Fatıma Anne kuzuları;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Dedesi ile bile varan,
Kevser ırmâğında duran,
Susuz ümmete su veren;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Kerbelâ'nın tâ içinde,
Nûr parlar siyah saçında,
Şol alkanlar içinde;
Hasan ile Hüseyin'dir.
Yûnus der ki dünya fâni,
Bizden evvel gelen hani?
Sekiz cennetin sultanı;
Hasan ile Hüseyin'dir."
(Karabacak, Müslim, 2008, Allah Resûl Aşkına, İstanbul, Ege Basım, s.239).
(Devam edecek?)
Ünal Kurtoğlu / diğer yazıları
- İşiten kulağa, gören göze-III / 24.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-II / 23.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-I / 22.04.2018
- Akademik garabet?II / 29.03.2018
- Akademik garabet-I / 28.03.2018
- Putları yıkan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 11.06.2017
- Niye ayıkmadınız? / 01.06.2017
- Yûnus Emre-3 / 21.05.2017
- Yûnus Emre-2 / 20.05.2017
- Yûnus Emre-1 / 19.05.2017
- İşiten kulağa gören göze-II / 23.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-I / 22.04.2018
- Akademik garabet?II / 29.03.2018
- Akademik garabet-I / 28.03.2018
- Putları yıkan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 11.06.2017
- Niye ayıkmadınız? / 01.06.2017
- Yûnus Emre-3 / 21.05.2017
- Yûnus Emre-2 / 20.05.2017
- Yûnus Emre-1 / 19.05.2017