Pazar günü İstanbul'da yorgun bir bina büyük bir gürültü ile depreme gerek kalmadan yıkıldı.
Maalesef bir kişinin hayatını kaybettiği bu yıkım pazar sabahı kahvaltı yapmakta olan başta İstanbullar olmak üzere bütün Türkiye'ye o günü zehir etti.
Tam bir sene önce seçimleri kazanarak tekrar koltuğa oturan Erdoğan'ın seçim vaatlerinden bir tanesi de depreme yönelik "yarısı bizden" kampanyasıydı.
Konuştuğum müteahhitler ve inşaatçılar böyle bir kampanyanın henüz yaygınlaşmadığını ve hesapların açılıp paraların yatırılmadığını söylediler.
Anlaşılan o ki "yarısı bizden" kampanyası da evlilik kredisi gibi çok temsili bir düzeyde sınırlı bir şekilde verilecek.
Binanın kendi kendine yıkılmasının tatil gününe rastlayan pazar sabahı gerçekleşmesi daha büyük can kaybının da önüne geçti.
Hafta içi trafiğin yoğun olduğu ve yıkılan binanın zemin katındaki lokantada onlarca kişinin hafta içi her gün yemek yediğini düşünürsek facianın ucuz bile atlatıldığını söylesek herhalde abartmayız.
Fakat her zaman bu kadar az can kaybıyla kurtulamayacağız.
Yetkililerin söylediğine göre İstanbul'da her an yıkılabilecek binlerce yorgun bina mevcutmuş.
Bu binaların yıkılması neden erteleniyor?
17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen büyük Marmara depreminden sonra hepimiz herhalde bütün hükümetler depremi önceleyip bu meseleyi namus meselesi belleyip ne yapıp edip üstesinden geleceklerdir diye düşünmüştük.
Bu tarihten sonra gelen her iktidar deprem konusunu önemsediğini ve bununla ilgili vaatler ve projeler sayesinde nice seçimler kazandı.
1999 Marmara depreminden gerekli dersi almayan yetkililer herhalde asrın felaketinden yani 6 Şubat 2023 depreminden sonra işi gücü bırakıp bu felaketlerin bir daha yaşanmaması için gerekli finansal ve siyasal önlemler hakkıyla alınacaktır diye de boşuna bekledik.
Gerçekten merak ediyorum deprem konusunda ciddi adımların atılması için Türkiye'nin nasıl bir felaket yaşaması gerekiyor?
Küçükçekmece'de yıkılan binanın iki katlı olduğu ama daha sonra bir buçuk kat eklendiği ve imar barışından faydalandığı açıklandı.
İmar barışı denen ucube neredeyse harabe halindeki binaların bile yasal statüye kavuşmalarına ve tapularının çıkmasına sebep oldu.
İmar barışını çıkarttınız, bari imar barışı yaptığınız bina sahiplerine binaları güçlendirme veya yıkıp kentsel dönüşüme sokma şartlarını getirseydiniz.
O zaman imar barışının bir anlamı olurdu.
Maalesef imar barışı, depreme gerek kalmadan binaların yıkılmasına sebep olan bir musibete dönüştü.
17 Ağustos 1999 depreminden sonra depremin yol açtığı tahribatı tamir edebilmek için zamanın hükümeti özel iletişim vergisi yani deprem vergisini çıkardı.
Yetmedi, bedelli askerlik yasasını çıkartarak yüz binlerce kişiden paralar toplandı.
Daha sonraki dönemlerde özel iletişim vergisi kalıcı hale getirilerek depreme dirençli kentlerin inşa edilmesi için bir fon oluşturuldu.
Fakat bir deprem paralarının depreme değil duble yollara harcandığı bizzat ilgili bakan tarafından itiraf edildi.
Türkiye'de herkes binasının sağlam mı, çürük mü olduğunu çok iyi biliyor.
Binalarının çürük olduğunu bile bile oturanlar akıllarını falan kaybetmiş değiller.
Fakat depreme dayanıksız binada oturmaya mahkûm olan insanlar ayın sonunu zor getiren milyonlardan oluşuyor.
İnsanımız bilmediği için değil, parası olmadığı için kentsel dönüşüm yapamıyor.
İstanbul'da bugün itibarıyla bir dairenin dönüşüm maliyeti 3 milyon TL'yi buluyor.
Bunu verecek babayiğit bulabilirseniz kentsel dönüşüm yapabilirsiniz.
Esasında insanımızı deprem değil fakirlik öldürüyor.
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024