Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açması, gündemin ilk sırasına oturdu. İktidar, tepki ortaya koyarken muhalefet daha temkinli davranmaya çalışmaktadır. Hukuk süreci işlemeye başladığından, kimsenin hukuk sürecini etkileyecek davranış sergilememesi ve özellikle de soğukkanlılığını elden bırakmaması gerekmektedir.
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti olduğuna göre, bu devletin yapısı içerisinde var olan bir kurumu ve o kurumun işleyiş sürecini yok saymak, hukuksal açıdan -en azından- bilgisizliğin bir eseridir. Başlatılan bir süreçten devlet ve millet yara almadan yoluna devam etmelidir. Partiler, hükümetler, şahıslar geçicidir; biri gider diğeri gelir, asıl olan "Türkiye Cumhuriyeti Devletidir."
***
Şimdi gelelim Başsavcının iddianamesinin toplumdaki yansımalarına?
Türk Milletinin en büyük özelliği; "mağdurun yanında yer alma" duygusudur. Bu özelliğinden dolayı seçim sath-ı mahalline girildiği her zaman birileri mazlum rolüne bürünüyor ve sandıktan güçlü bir şekilde çıkıp, iktidar oluyor. İddianame açıklandığı zamana kadar AKP, millet vicdanında yavaş yavaş cezalandırılmaya doğru gitmekteydi. Özellikle de enflasyon rakamlarının tutturulamaması, esnafın kepenk kapatması, fabrikaların kapılarına kilit vurması, işsizler ordusunun sayısındaki patlama, türban tartışmalarıyla yükselen tansiyon ve kutuplaşmalar, son olarak da sosyal güvenlik yasası ile ayyuka varan sorunlar; toplumun bütün katmanlarına yansımaya başlamıştı. Artık vatandaşlar arasında; "Bu süreç böyle devam ettiği takdirde dayanacak gücümüz kalmayacak" ifadeleri söylenmeye başlamıştı.
***
Tam da bu ortamda Başsavcının iddianamesi gündeme bomba gibi düştü! İşin Türkçesi, "AKP'nin imdadına Başsavcının iddianamesi yetişti!". Şimdi kim tutar AKP'yi..! Yine aynı plak, "Varsa yoksa mağduriyet..!"
Ne diyor Sayın Başbakan; "Ey milletim, bu dava AKP'ye değil, milli iradeye karşı yapılmıştır".
***
Çıkarılan ecnebi patentli kanunlarla, satılan vatan topraklarıyla, 301. madde polemikleriyle, yabancılara tanınan gerek siyasi gerek ekonomik gerek dinî imtiyazlar sayesinde esasen "milli irade" diye bir şey kalmayacak. Bu konuda hiç kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Ve fakat iddianame süreci ile birlikte, açılan davanın milli iradeye karşı yapıldığı söylemleriyle gerçekler ters yüz edilmekte ve milletin vicdanlarında yine "mağduriyet tiyatroları" sahnelenmektedir. Başsavcı iddianameyi yine milletimizin yumuşak karnına yapmıştır ve mağduriyet kapısını aralamıştır.
***
Birileri milletimizin bu özelliğini bilse de ona göre davransa daha iyi olmaz mı?
Amaç üzüm yemekse eğer..!
U?UR KEPEKÇİ
www.ugurkepekci.com
ukepekci@hotmail.com
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti olduğuna göre, bu devletin yapısı içerisinde var olan bir kurumu ve o kurumun işleyiş sürecini yok saymak, hukuksal açıdan -en azından- bilgisizliğin bir eseridir. Başlatılan bir süreçten devlet ve millet yara almadan yoluna devam etmelidir. Partiler, hükümetler, şahıslar geçicidir; biri gider diğeri gelir, asıl olan "Türkiye Cumhuriyeti Devletidir."
***
Şimdi gelelim Başsavcının iddianamesinin toplumdaki yansımalarına?
Türk Milletinin en büyük özelliği; "mağdurun yanında yer alma" duygusudur. Bu özelliğinden dolayı seçim sath-ı mahalline girildiği her zaman birileri mazlum rolüne bürünüyor ve sandıktan güçlü bir şekilde çıkıp, iktidar oluyor. İddianame açıklandığı zamana kadar AKP, millet vicdanında yavaş yavaş cezalandırılmaya doğru gitmekteydi. Özellikle de enflasyon rakamlarının tutturulamaması, esnafın kepenk kapatması, fabrikaların kapılarına kilit vurması, işsizler ordusunun sayısındaki patlama, türban tartışmalarıyla yükselen tansiyon ve kutuplaşmalar, son olarak da sosyal güvenlik yasası ile ayyuka varan sorunlar; toplumun bütün katmanlarına yansımaya başlamıştı. Artık vatandaşlar arasında; "Bu süreç böyle devam ettiği takdirde dayanacak gücümüz kalmayacak" ifadeleri söylenmeye başlamıştı.
***
Tam da bu ortamda Başsavcının iddianamesi gündeme bomba gibi düştü! İşin Türkçesi, "AKP'nin imdadına Başsavcının iddianamesi yetişti!". Şimdi kim tutar AKP'yi..! Yine aynı plak, "Varsa yoksa mağduriyet..!"
Ne diyor Sayın Başbakan; "Ey milletim, bu dava AKP'ye değil, milli iradeye karşı yapılmıştır".
***
Çıkarılan ecnebi patentli kanunlarla, satılan vatan topraklarıyla, 301. madde polemikleriyle, yabancılara tanınan gerek siyasi gerek ekonomik gerek dinî imtiyazlar sayesinde esasen "milli irade" diye bir şey kalmayacak. Bu konuda hiç kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Ve fakat iddianame süreci ile birlikte, açılan davanın milli iradeye karşı yapıldığı söylemleriyle gerçekler ters yüz edilmekte ve milletin vicdanlarında yine "mağduriyet tiyatroları" sahnelenmektedir. Başsavcı iddianameyi yine milletimizin yumuşak karnına yapmıştır ve mağduriyet kapısını aralamıştır.
***
Birileri milletimizin bu özelliğini bilse de ona göre davransa daha iyi olmaz mı?
Amaç üzüm yemekse eğer..!
U?UR KEPEKÇİ
www.ugurkepekci.com
ukepekci@hotmail.com
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Tövbe edenleri Allah sever / 20.03.2025
- Tövbenin şartları nelerdir? / 19.03.2025
- Tövbe eden günah işlememiş gibidir / 18.03.2025
- Tövbesi kabul olunmayacak kimlerdir? / 17.03.2025
- Tövbe-i Nasuh nedir? / 16.03.2025
- Tövbe antibiyotik hükmündedir / 15.03.2025
- Allah’a şükretmek nimeti arttırır / 14.03.2025
- Ölümü hatırlamak insanı ölçülü hayata teşvik eder / 13.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025
- Tövbenin şartları nelerdir? / 19.03.2025
- Tövbe eden günah işlememiş gibidir / 18.03.2025
- Tövbesi kabul olunmayacak kimlerdir? / 17.03.2025
- Tövbe-i Nasuh nedir? / 16.03.2025
- Tövbe antibiyotik hükmündedir / 15.03.2025
- Allah’a şükretmek nimeti arttırır / 14.03.2025
- Ölümü hatırlamak insanı ölçülü hayata teşvik eder / 13.03.2025
- Her düşünce tefekkür değildir / 12.03.2025
- Rahmet, mağfiret, cehennemden kurtuluş günleri / 11.03.2025