Yezid melun, Ehl-i Beyt esirlerini, Kerbela'da şehit olanların kafaları ile birlikte Şam'a göndermelerini emretmişti. Dolayısı ile esirler Kûfe'ye getirilip İbn-i Ziyad melun tarafından muhakeme edildikten sonra Şam'a doğru hareket ettirildiler.
İbn-i Ziyad'ın esirleri teslim ettiği memurlar çok sert ve acımasız insanlardı. Tarihçilerin belirttiğine göre; Şam Sarayı, zafer habercisi olan bu kervanı sabırsızlıkla bekliyordu. Esirler kervanı Şam'a "Saatler Kapısı" denilen bölgeden, sevinç gösterisi yapmak için toplanan binlerce seyircinin arasından saraya götürüldü. O gün Şam şehri sevince gömülmüştü, herkes Yezid'in zaferini kutluyordu. Saray erkânı özel yerlerinde oturmuş, Yezid de tahtına kurulmuş, tam bir kibir abidesi olarak esirleri görmeye hazırdı.
Esirler saraya getirilip kendileri için ayrılan yere yerleştirildi. Yezid, Peygamber ailesinden oluşan esirleri önünde duruyor görünce, İmam Hüseyin (a.s.)'ın kesik başının bir tepsi içerisinde önüne konulmasını emretti. Biraz sonra da elindeki çubukla İmam Hüseyin (a.s.)'ın dişlerine ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in öpmüş olduğu o mübarek dudaklarına vuruyor ve şu anlama gelen bir şiiri okuyordu:
"Keşke Bedir'de hazır bulunan Hazrec kabilesinin oklarıyla oklanan büyüklerim (yani o gün müşrikleri temsil eden yakınları) bugün bu mecliste bulunsalardı da sevinerek 'Yezid elin dert görmesin, Ali oğullarına Bedir gününün cezasını tattırdın ve onlardan kanımızın öcünü aldın' deselerdi."
Şayet Yezid'in bu yaptıkları bu şekilde kalsaydı, Yezid zafer kazanmış olurdu. Fakat Hz. Zeyneb (s.a.) bu işin bu şekilde son bulmasına izin vermedi. O'nun bu sevincini kursağında bıraktı ve orada hazır bulunanlara gösterdi ki, önlerinde şu ayakta duranlar, şimdi Yezid'in, adına halkı yönettiği yüce Peygamberin kızlarıdır.
Hz. Zeyneb (s.a.), babası Ali (a.s.)'dan miras olarak aldığı cesaret ve yiğitlikle Yezid'e hitaben şöyle konuştu:
"Allah ve Resûlü doğru buyurmuşlardır: 'Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.' (Şuara 227).
Yezid, yeri göğü bize daraltarak, esirler gibi şehir-şehir bizi dolaştırarak bizi rezil ve kendini aziz kıldığını mı sanıyorsun? Böyle yapmakla kıymetinin arttığını mı sanıyorsun ki, bu şekilde gururla kıvranıyor ve kibir satıyorsun. Gücünün yerinde ve saltanatının muazzam olduğunu görüp derine sığmıyorsun. Bilmiyorsun ki sana verilen bu fırsat, içini olduğu gibi açığa vurman içindir. Allah'ın şu buyruğunu unutmuş musun: 'Kâfirler kendilerine verdiğimiz bu mühletin kendileri için yararlı ve faydalı olduğunu sanıyorlar. Oysa biz onlara mühlet veriyoruz ki, günah yüklerini daha da ağırlaştırsınlar. İşte o zaman alçaklık ve rüsvaylık kaynağı olan azaba ulaşırlar.' (Al-i İmran: 178).
Ey tulekanın oğlu! Senin kadınların, kızların, cariyelerin izzet perdesi arkasında otururken, Peygamberin kızlarını esir etmen ve onların saygınlık perdesini yıkman, seslerini boğazlarına tıkaman ve yabancı erkeklerin onları develerin sırtında şehirden şehre dolaştırmaları adalet midir? Ne kimse onlara sığınma veriyor, ne kimse onları koruyor ne de erkeklerinden bir koruyucu onlara eşlik ediyor. Halk şuradan-buradan onları seyretmek için toplanıyor.
Ancak göğsü bize karşı öfke ve kinle dolan birisinden bundan başka ne beklenebilir? 'Keşke Bedir'de öldürülen atalarım burada olsaydı' diyorsun ve bunu söylerken de çubukla Peygamberin oğlunun dişlerine vuruyorsun. Büyük bir günah işlediğin, kötü bir davranışta bulunduğun hiç mi aklına gelmiyor? Neden yapmayasın? Sen Peygamber evlatlarının ve Abdülmuttalib ailesinin (yeryüzünün yıldızlarıydılar) kanını dökmekle iki ailenin düşmanlığını yeniledin. Sevinme, çünkü pek yakında Allah'ın huzuruna çıkacaksın ve o zaman arzu edeceksin ve diyeceksin ki, 'Keşke kör olsaydım, dilsiz olsaydım da bu günü görmeseydim. Keşke dedelerim bu mecliste hazır olsaydı da sevinçten derilerine sığmazlardı demeseydim.'
Allah'ım bizim hakkımızı (bu zalimlerden) bize zulmedenlerden öcümüzü sen al!"
İbn-i Ziyad'ın esirleri teslim ettiği memurlar çok sert ve acımasız insanlardı. Tarihçilerin belirttiğine göre; Şam Sarayı, zafer habercisi olan bu kervanı sabırsızlıkla bekliyordu. Esirler kervanı Şam'a "Saatler Kapısı" denilen bölgeden, sevinç gösterisi yapmak için toplanan binlerce seyircinin arasından saraya götürüldü. O gün Şam şehri sevince gömülmüştü, herkes Yezid'in zaferini kutluyordu. Saray erkânı özel yerlerinde oturmuş, Yezid de tahtına kurulmuş, tam bir kibir abidesi olarak esirleri görmeye hazırdı.
Esirler saraya getirilip kendileri için ayrılan yere yerleştirildi. Yezid, Peygamber ailesinden oluşan esirleri önünde duruyor görünce, İmam Hüseyin (a.s.)'ın kesik başının bir tepsi içerisinde önüne konulmasını emretti. Biraz sonra da elindeki çubukla İmam Hüseyin (a.s.)'ın dişlerine ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in öpmüş olduğu o mübarek dudaklarına vuruyor ve şu anlama gelen bir şiiri okuyordu:
"Keşke Bedir'de hazır bulunan Hazrec kabilesinin oklarıyla oklanan büyüklerim (yani o gün müşrikleri temsil eden yakınları) bugün bu mecliste bulunsalardı da sevinerek 'Yezid elin dert görmesin, Ali oğullarına Bedir gününün cezasını tattırdın ve onlardan kanımızın öcünü aldın' deselerdi."
Şayet Yezid'in bu yaptıkları bu şekilde kalsaydı, Yezid zafer kazanmış olurdu. Fakat Hz. Zeyneb (s.a.) bu işin bu şekilde son bulmasına izin vermedi. O'nun bu sevincini kursağında bıraktı ve orada hazır bulunanlara gösterdi ki, önlerinde şu ayakta duranlar, şimdi Yezid'in, adına halkı yönettiği yüce Peygamberin kızlarıdır.
Hz. Zeyneb (s.a.), babası Ali (a.s.)'dan miras olarak aldığı cesaret ve yiğitlikle Yezid'e hitaben şöyle konuştu:
"Allah ve Resûlü doğru buyurmuşlardır: 'Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.' (Şuara 227).
Yezid, yeri göğü bize daraltarak, esirler gibi şehir-şehir bizi dolaştırarak bizi rezil ve kendini aziz kıldığını mı sanıyorsun? Böyle yapmakla kıymetinin arttığını mı sanıyorsun ki, bu şekilde gururla kıvranıyor ve kibir satıyorsun. Gücünün yerinde ve saltanatının muazzam olduğunu görüp derine sığmıyorsun. Bilmiyorsun ki sana verilen bu fırsat, içini olduğu gibi açığa vurman içindir. Allah'ın şu buyruğunu unutmuş musun: 'Kâfirler kendilerine verdiğimiz bu mühletin kendileri için yararlı ve faydalı olduğunu sanıyorlar. Oysa biz onlara mühlet veriyoruz ki, günah yüklerini daha da ağırlaştırsınlar. İşte o zaman alçaklık ve rüsvaylık kaynağı olan azaba ulaşırlar.' (Al-i İmran: 178).
Ey tulekanın oğlu! Senin kadınların, kızların, cariyelerin izzet perdesi arkasında otururken, Peygamberin kızlarını esir etmen ve onların saygınlık perdesini yıkman, seslerini boğazlarına tıkaman ve yabancı erkeklerin onları develerin sırtında şehirden şehre dolaştırmaları adalet midir? Ne kimse onlara sığınma veriyor, ne kimse onları koruyor ne de erkeklerinden bir koruyucu onlara eşlik ediyor. Halk şuradan-buradan onları seyretmek için toplanıyor.
Ancak göğsü bize karşı öfke ve kinle dolan birisinden bundan başka ne beklenebilir? 'Keşke Bedir'de öldürülen atalarım burada olsaydı' diyorsun ve bunu söylerken de çubukla Peygamberin oğlunun dişlerine vuruyorsun. Büyük bir günah işlediğin, kötü bir davranışta bulunduğun hiç mi aklına gelmiyor? Neden yapmayasın? Sen Peygamber evlatlarının ve Abdülmuttalib ailesinin (yeryüzünün yıldızlarıydılar) kanını dökmekle iki ailenin düşmanlığını yeniledin. Sevinme, çünkü pek yakında Allah'ın huzuruna çıkacaksın ve o zaman arzu edeceksin ve diyeceksin ki, 'Keşke kör olsaydım, dilsiz olsaydım da bu günü görmeseydim. Keşke dedelerim bu mecliste hazır olsaydı da sevinçten derilerine sığmazlardı demeseydim.'
Allah'ım bizim hakkımızı (bu zalimlerden) bize zulmedenlerden öcümüzü sen al!"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017