Bu yazımı ve bundan sonraki yazılarımı okuyan bütün okurlarıma sevgi saygı ve hürmetlerimi sunarım. Öncelikle şunu belirteyim Yeni Mesaj'ın usta kalemleri arasında yer almak benim için oldukça onur verici. Bütün yazar abilerime bana verdikleri bu cesaretten dolayı tek tek teşekkür eder her birisinin bu ülke için oldukça önemli kalemler olduklarını bir kez daha hatırlatırım.
Herşey bundan yaklaşık beş yıl önce önüme konulan bir proje ile başladı. Projede, Anadolu'nun anlatılacağı bir televizyon programı vardı, tabii gezmeyi oldukça seven birisi olarak, bu programı hiç düşünmeden kabul ettim, iyi de yapmışım. Her gittiğim yerde ilginç bir konu, her gittiğim yerde yeni bir hikaye ile karşılaşıyordum. Başlarda macera gibi gelen bu geziler, daha sonraları hayatımda belki de hiç bir yede edinemeyeceğim tecrübeler olmaya başlamıştı.
İşte ben de, artık burada sizlere yaptığım seyahatlerden ve oralarda gördüklerimden bahsetmeye çalışacağım.
İsterseniz ilk olarak benim için oldukça önemli bir yeri olan Çanakkale Savaşları hakkında ortaya atılan bazı asılsız iddialardan başlayalım.....
253 bin şehidimiz (bu rakamı anlamayanlara ısrarla ikiyüzelliüçbin diye bir de yazı ile belirteyim) bir yazar tarafından abartılı bulunmuş ve bu sayının 53 binlerde olduğu daha inandırıcı gelmiş. Yazarın inandığı bu rakamlarsa (burası çok önemli) Avustralya'da gördüğü bir savaş anıtının üzerinde yazıyormuş. Sözün özü sen kalk taaa Avustralya'lara git ve orda gördüğün bir savaş anıtının üzerinde yazan rakamlara inan ve gel ülkende de "Ya biz bu rakamları abartıyoruz herhalde, bak o günlerde düşman güçleri arasında yer alan Avustralyalılar en doğrusunu biliyormuş, asıl rakam 53 binmiş, bizim bildiğimiz gibi 253 bin değilmiş, dedelerimiz bu rakamları abartmışlar" diyerek 253 bin şehidimizin 200 bininin üzerini tek kalemde çiz at. Belki bazıları bu sakat yaklaşıma inanmışlardır diyerek hemen şunu belirtelim; savaşın yaşandığı o günlerde şehitlerle ilgili rakamlar sağlıklı olarak kayıt altına alınamıyordu. Öyle ki savaşın bazı anlarında şehit düşenlerden oluşan insan yığınları iki tarafın yaptığı bir kaç saatlik ateşkes anlaşması ile açılan toplu mezarlara gömülüyordu. Çanakkale'ye gidenler iyi bilir, bu toplu mezarlar zaman zaman yağan yağmurla ortaya çıkar ve adım başı gün yüzüne çıkan insan kemikleri ile karşılaşırsınız. İşte bu toplu mezarda yatan şehitler başta olmak üzere adı sanı bilinmeyen 253 bin şehidimizin 200 binine bu yazar inanmasa da Alçıtepede, Conkbayırında, Kanlısırtta, Sargıderesinde ve adını sayamadığımız daha bir çok noktada yatmaya devam edecekler.
Çanakkale savaşları gerçekleri hakkında yok edilmeye çalışılan bir başka konu ise geçtiğimiz aylarda sözüm ona profesyonel bir belgeselci tarafından gündeme getirildi. Hani bir çoğumuzun bildiği ve ilk duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden ve yüzlerce Türk askerinin gözünün önünde meydana gelen, İngiliz birliğinin ansızın çöken bir bulut kümesi ile birlikte yok olması hadisesinin yalan olduğunu ve birileri tarafından bu tarz hadislerin uydurulduğu fikri ortaya atılmıştı. Bu fikri ortaya atan bu belgeselciyi ise gazetesinde çıkan bu haberden birkaç gün sonra CNN TÜRK'de İngilizlerle ortak hazırlanan bir belgeselde izledim. Belgeselde İngilizlerin Çanakkale'de Türkler tarafından batırılmış bir denizaltı gemisi araştırılıyordu ve konuyu anlatan bu belgeselci olayları anlatılırken adeta İngilizleri kahraman ilan ediliyor ve İngilizlerle ilgili sayısız efsaneler anlatılıyordu.
Gerçi 253 bin rakamını abartılı bulan bu yazarımızın ve Çanakkale savaşında yaşanan gerçekleri yalanlamaya çalışan bu belgeselcinin asıl amacının ne olduğu ortada. Zaten o ve onun gibi şehitlerimize inanmayanlar yüzünden vatanımız bu hale gelmedi mi? Ülke toprakları parsel parsel satılmadı mı?
Benim ısrarla sizlerden bir ricam olacak; bütün bu söylenenler karşısında lütfen ama lütfen Çanakkale'ye bir kez gidin ve şehitlerimizi ziyaret edin. Çünkü onlar bizim herşeyimiz...
Herşey bundan yaklaşık beş yıl önce önüme konulan bir proje ile başladı. Projede, Anadolu'nun anlatılacağı bir televizyon programı vardı, tabii gezmeyi oldukça seven birisi olarak, bu programı hiç düşünmeden kabul ettim, iyi de yapmışım. Her gittiğim yerde ilginç bir konu, her gittiğim yerde yeni bir hikaye ile karşılaşıyordum. Başlarda macera gibi gelen bu geziler, daha sonraları hayatımda belki de hiç bir yede edinemeyeceğim tecrübeler olmaya başlamıştı.
İşte ben de, artık burada sizlere yaptığım seyahatlerden ve oralarda gördüklerimden bahsetmeye çalışacağım.
İsterseniz ilk olarak benim için oldukça önemli bir yeri olan Çanakkale Savaşları hakkında ortaya atılan bazı asılsız iddialardan başlayalım.....
253 bin şehidimiz (bu rakamı anlamayanlara ısrarla ikiyüzelliüçbin diye bir de yazı ile belirteyim) bir yazar tarafından abartılı bulunmuş ve bu sayının 53 binlerde olduğu daha inandırıcı gelmiş. Yazarın inandığı bu rakamlarsa (burası çok önemli) Avustralya'da gördüğü bir savaş anıtının üzerinde yazıyormuş. Sözün özü sen kalk taaa Avustralya'lara git ve orda gördüğün bir savaş anıtının üzerinde yazan rakamlara inan ve gel ülkende de "Ya biz bu rakamları abartıyoruz herhalde, bak o günlerde düşman güçleri arasında yer alan Avustralyalılar en doğrusunu biliyormuş, asıl rakam 53 binmiş, bizim bildiğimiz gibi 253 bin değilmiş, dedelerimiz bu rakamları abartmışlar" diyerek 253 bin şehidimizin 200 bininin üzerini tek kalemde çiz at. Belki bazıları bu sakat yaklaşıma inanmışlardır diyerek hemen şunu belirtelim; savaşın yaşandığı o günlerde şehitlerle ilgili rakamlar sağlıklı olarak kayıt altına alınamıyordu. Öyle ki savaşın bazı anlarında şehit düşenlerden oluşan insan yığınları iki tarafın yaptığı bir kaç saatlik ateşkes anlaşması ile açılan toplu mezarlara gömülüyordu. Çanakkale'ye gidenler iyi bilir, bu toplu mezarlar zaman zaman yağan yağmurla ortaya çıkar ve adım başı gün yüzüne çıkan insan kemikleri ile karşılaşırsınız. İşte bu toplu mezarda yatan şehitler başta olmak üzere adı sanı bilinmeyen 253 bin şehidimizin 200 binine bu yazar inanmasa da Alçıtepede, Conkbayırında, Kanlısırtta, Sargıderesinde ve adını sayamadığımız daha bir çok noktada yatmaya devam edecekler.
Çanakkale savaşları gerçekleri hakkında yok edilmeye çalışılan bir başka konu ise geçtiğimiz aylarda sözüm ona profesyonel bir belgeselci tarafından gündeme getirildi. Hani bir çoğumuzun bildiği ve ilk duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden ve yüzlerce Türk askerinin gözünün önünde meydana gelen, İngiliz birliğinin ansızın çöken bir bulut kümesi ile birlikte yok olması hadisesinin yalan olduğunu ve birileri tarafından bu tarz hadislerin uydurulduğu fikri ortaya atılmıştı. Bu fikri ortaya atan bu belgeselciyi ise gazetesinde çıkan bu haberden birkaç gün sonra CNN TÜRK'de İngilizlerle ortak hazırlanan bir belgeselde izledim. Belgeselde İngilizlerin Çanakkale'de Türkler tarafından batırılmış bir denizaltı gemisi araştırılıyordu ve konuyu anlatan bu belgeselci olayları anlatılırken adeta İngilizleri kahraman ilan ediliyor ve İngilizlerle ilgili sayısız efsaneler anlatılıyordu.
Gerçi 253 bin rakamını abartılı bulan bu yazarımızın ve Çanakkale savaşında yaşanan gerçekleri yalanlamaya çalışan bu belgeselcinin asıl amacının ne olduğu ortada. Zaten o ve onun gibi şehitlerimize inanmayanlar yüzünden vatanımız bu hale gelmedi mi? Ülke toprakları parsel parsel satılmadı mı?
Benim ısrarla sizlerden bir ricam olacak; bütün bu söylenenler karşısında lütfen ama lütfen Çanakkale'ye bir kez gidin ve şehitlerimizi ziyaret edin. Çünkü onlar bizim herşeyimiz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012