Tüm dünyanın gözü şanlı tarihimizin üzerinde ve biz de onlara uyarak ve derin tarihimizi arşivlere gömerek, hatta dökümanları çürümeye terkederek, çürümemişleri vagonlara yükleyip komşumuz Bulgaristan’a hurda olarak ihraç ederek, tarihimizi tarihe gömme çabasındayız. Elbette bunda dil devriminin etkisi olmuştur. Halkımız bir anda kendini yeni harflerin içinde bulmuş ve büyük bir duraklama ister istemez oluşmuştur. Tedbirinin alınması ve iki alfabe arasında kolaylıkla irtibat kurabilecek elemanların yetiştirilmesi, ortaya çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmış olacaktı. Sonuç malum. Herhangi bir eski eser ne yazık ki, birkaç kişi haricinde hiç bir öneme sahip olmamaktadır.
merak dahi edilse, sormak, cahiliyetin ortaya çıkmasını göstereceği nedenle, pek çok yaşlı ve orta yaşlı vatandaşımız, biliyormuş havalarında geçip gitmektedir. Nüfus idarelerinde pek çok kimsenin isimleri eski kayıtlardan yeni kayıtlara geçirilirken değişime uğramış, telafisi imkânsız durumlar ortaya çıkmıştır. Hele değişiklik vefat etmiş bir şahsa aitse, mahkemeler evraklarınıza rağmen değişiklik yapmamakta ve gerekçe olarak ölünün ismi değişmez diye bir karar vermektedir. Adaletin geldiği noktaya bakınız: bilgisiz bir memur hata ile (eski yazıyı okuyamıyor) veya kasıtllı, ölmüş şahsın ismini bilgisayara girerken keyfince değiştirebiliyor, amma siz eskiden beri kullandığınız evraklarla bu ölü yakınınızın hakiki ismini kabul ettiremiyorsunuz. Gerekçe: Ölmüş şahsın ismi değişemez. Bu ne zulumdür! Memur değiştirebilir ama siz bunu düzeltemezsiniz. Yeni isim sizin yeni anneniz veya babaanneniz. İşte biz böyle devletiz. Bu durum, acaba bir kasıt mı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Balkan göçmenlerine ait taşınmazlar devletlerarası mübadele edilirken bazılarının karşılıkları, devletin kasasına veya birilerinin kesesine aktarılmış olamaz mı? Elbet hesabın sorulduğu yerde, istesek te, istemesek te, memurundan amirine, kralcıdan, kralına, topraklarımızı satanlardan, satışa ruhsat verenlere, mutlak hesap sorulacaktır.
Milyonlarca, eski yazı ile yazılmış pek çok eser, çeşitli nedenlerle imhaya uğramıştır ve uğramaktadır. Anlaşılmayan kitaplar çoğunlukla çürüyüp yok olmakta hatta eşleri olmayan el yazma kitaplar bile soba tutuşturmakta kullanılmaktadır. Bu tarihi gaflettir ki, onlardan yararlanan yabancı araştırmacılar pek çok keşiflerini bunlardan elde etmişler çoğunlukla kendilerine mal ederek meşhur olmuşlardır. Orta çağda dünya yuvarlak diyen Galilea, copernic gibi araştırmacılar acaba nereden bu bilgiyi aldılar dersiniz? Elbette sekiz asır önceden bu bilgilere sahip olan İslam âlimlerinden. Olan oldu. Hiç olmazsa arşivlere sahip çıkıp silkinip uyanalım. Batıda medeniyet asla yoktur ve de olmayacaktır. Şunu belirtelim ki batıda teknoloji şu anda gerçek manada ileri seviyededir. Bu nedenle batının zulmü son raddeye gelmiştir. Batı medeniyetin yanından bile geçmemiştir. Medenilik elindeki teknolojiyi insanlık yararına kullanmanın adıdır. Yaşadığı müddetçe medeni olan milletimizin ne yazık ki, tarihini, eğitimini, kültürünü, aklınıza ne gelirse, hatta sizin aklınızda olmayan her şeyi yabancılara devretmiş bir millet halinde yaşadığımızı artık fark edip uyanmanın zamanı gelmedi mi? Arşivlerimizi kendimizin kullanma, kullanarak kendimizi tanıma zamanı gelmedi mi? Yabancılara, yalancı, iftiracı olduklarını tarihimizle gösterme ve onların seviyelerini yüzlerine vurmanın, zamanı gelmedi mi? Bence çoktan geçti. Yazıklar olsun! Bizi bu hale düşüren AB aşıklarına, KÜLTÜRLER (DİNLER) arası diyalogculara ve ne yazık ki hala hutbelerde “ALLAH (c.c) indinde tek din islamdır” ayetini okumamakta direnen Papa’nın imamlarına.
merak dahi edilse, sormak, cahiliyetin ortaya çıkmasını göstereceği nedenle, pek çok yaşlı ve orta yaşlı vatandaşımız, biliyormuş havalarında geçip gitmektedir. Nüfus idarelerinde pek çok kimsenin isimleri eski kayıtlardan yeni kayıtlara geçirilirken değişime uğramış, telafisi imkânsız durumlar ortaya çıkmıştır. Hele değişiklik vefat etmiş bir şahsa aitse, mahkemeler evraklarınıza rağmen değişiklik yapmamakta ve gerekçe olarak ölünün ismi değişmez diye bir karar vermektedir. Adaletin geldiği noktaya bakınız: bilgisiz bir memur hata ile (eski yazıyı okuyamıyor) veya kasıtllı, ölmüş şahsın ismini bilgisayara girerken keyfince değiştirebiliyor, amma siz eskiden beri kullandığınız evraklarla bu ölü yakınınızın hakiki ismini kabul ettiremiyorsunuz. Gerekçe: Ölmüş şahsın ismi değişemez. Bu ne zulumdür! Memur değiştirebilir ama siz bunu düzeltemezsiniz. Yeni isim sizin yeni anneniz veya babaanneniz. İşte biz böyle devletiz. Bu durum, acaba bir kasıt mı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Balkan göçmenlerine ait taşınmazlar devletlerarası mübadele edilirken bazılarının karşılıkları, devletin kasasına veya birilerinin kesesine aktarılmış olamaz mı? Elbet hesabın sorulduğu yerde, istesek te, istemesek te, memurundan amirine, kralcıdan, kralına, topraklarımızı satanlardan, satışa ruhsat verenlere, mutlak hesap sorulacaktır.
Milyonlarca, eski yazı ile yazılmış pek çok eser, çeşitli nedenlerle imhaya uğramıştır ve uğramaktadır. Anlaşılmayan kitaplar çoğunlukla çürüyüp yok olmakta hatta eşleri olmayan el yazma kitaplar bile soba tutuşturmakta kullanılmaktadır. Bu tarihi gaflettir ki, onlardan yararlanan yabancı araştırmacılar pek çok keşiflerini bunlardan elde etmişler çoğunlukla kendilerine mal ederek meşhur olmuşlardır. Orta çağda dünya yuvarlak diyen Galilea, copernic gibi araştırmacılar acaba nereden bu bilgiyi aldılar dersiniz? Elbette sekiz asır önceden bu bilgilere sahip olan İslam âlimlerinden. Olan oldu. Hiç olmazsa arşivlere sahip çıkıp silkinip uyanalım. Batıda medeniyet asla yoktur ve de olmayacaktır. Şunu belirtelim ki batıda teknoloji şu anda gerçek manada ileri seviyededir. Bu nedenle batının zulmü son raddeye gelmiştir. Batı medeniyetin yanından bile geçmemiştir. Medenilik elindeki teknolojiyi insanlık yararına kullanmanın adıdır. Yaşadığı müddetçe medeni olan milletimizin ne yazık ki, tarihini, eğitimini, kültürünü, aklınıza ne gelirse, hatta sizin aklınızda olmayan her şeyi yabancılara devretmiş bir millet halinde yaşadığımızı artık fark edip uyanmanın zamanı gelmedi mi? Arşivlerimizi kendimizin kullanma, kullanarak kendimizi tanıma zamanı gelmedi mi? Yabancılara, yalancı, iftiracı olduklarını tarihimizle gösterme ve onların seviyelerini yüzlerine vurmanın, zamanı gelmedi mi? Bence çoktan geçti. Yazıklar olsun! Bizi bu hale düşüren AB aşıklarına, KÜLTÜRLER (DİNLER) arası diyalogculara ve ne yazık ki hala hutbelerde “ALLAH (c.c) indinde tek din islamdır” ayetini okumamakta direnen Papa’nın imamlarına.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017